Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana
Mustafa Kemal’le yaptığım ve “Bırakmayı Düşündüm” adıyla yayınlanan röportajlarım okuyucudan büyük ilgi görüyor.
Tarihe ışık tutan ve hem Atatürkçülerin hem de karşıtlarının pek çok şey öğreneceği ya da tepki verebileceği kitabımın okuyucularına teşekkür ediyorum.
Ancak, “Türk medyasının” magazine dalmış ya da çığlık çığlığa sözde tartışma programı yapan kalemleri olayı kavrayamadılar.
Ya da kitap onlara ağır geldi.
Bunlardan bir tanesi yazdı ama o da yanlış yazdı. Çünkü kitabı okumadan, “sayfa karıştır, okumuş gibi yap” formülüyle yazmıştı.
Buradan başka bir konuya geçeceğim için kısaca şunu belirteyim.
Kurtuluş Savaşı sürecinde “Bırakmayı Düşündüm” diyen bir Mustafa Kemal’i merak etmiyorlar. “Kürtlere yerel özerklik” derken ne dediğini merak etmiyorlar. Lozan hezimet mi, zafer mi diye soran zihniyet, Mustafa Kemal’in Lozan görüşmeleri sürecinde yaptığı açıklamalar karşısında şok olmuyor. Bursa Nutku yoktur ya da varsa da skandaldır diye düşünenler, gerçeği görmek için kitaba bakmıyor. Türkçü bir devrimcinin “Milyonlarca Türkü öldürdük” sözünü merak etmiyor. Laik bir devrimcinin “Devletin dini İslam’dır” sözünü merak etmiyorlar. Mustafa Kemal “cihat” sözünü eder mi diye merak etmiyorlar. Bugün Atatürkçüler ısrarla “Kuvvetler Ayrıcılığı” ilkesini savunurken, O’nun niçin “Kuvvetler Birliği” ni savunduğunu merak etmiyorlar.
Yahu en basitinden ve anlaşılabilecek düzeydeki bir konuyu, “karga kovaladığı” tarlanın ne tarlası olduğunu bile bilmiyor ve sorgulamıyorlar.
Yalan bombardımanı
Asıl gelmek istediğim nokta, eli kalem tutan ve “Cumhuriyetin temeli kültürdür” diyen Mustafa Kemal’e yaraşır çabalardır.
Geçen gün elime böyle bir kitap geçti.
Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı yazmış: “Mehmetçik’ten Anılar” (Güneydoğu, Kıbrıs ve Kore Anıları)
Kitabı okuduğunuzda, asıl işi yazarlık olmamasına karşın, farklı cephelerde savaşan Mehmetçiklerimizin verdiği dersleri görüyorsunuz.
Hem de ne siyasal dersler çıkarıyorsunuz.
Hadi Güneydoğu’daki gelişmeleri biliyorsunuz varsayalım.
Bir Kore savaşı anılarını okumanız, bugünkü zavallılığımızın ta nerelere kadar uzandığını anlamanıza yetiyor. Mustafa Kemal’in de “Milyonlarca Türkü öldürdük” sözünü daha iyi kavrıyorsunuz.
Atatürk bu sözü Osmanlıların yayılmacı askeri politikası için söylemişti. Ama O’nun ölümünden 12 yıl sonra da aynı hatanın Kore’ye asker göndererek tekrarlandığını görmek, ne kadar acı.
Hasan Kundakçı’nın kitabının 186. sayfasındaki “Sayın generalim, siz dünyanın en büyük yalancısısınız!” bölümünü mutlaka okuyunuz. Amerikan ve Birleşmiş Milletler askerlerinin Kore’deki Türk Tugayı’nı Kızıl Çin ve Kuzey Kore askerlerine karşı nasıl yalnız bıraktığını, onların imha olmasına nasıl göz yumduğunu ve kaçtığını, sonra da Türklere “Siz ne büyüksünüz” jestleri yaptıklarını ibretle öğreniniz.
Sonra da, kendinize “Bizim Kore’de ne işimiz vardı?” sorusunu sorunuz.
“Siz çok kahramansınız” propagandalarının yoğun göz boyamasından kendinizi kurtarabilirseniz tabii...
Türk komutanların cephede bile “anı tutma” geleneği Atatürk’ten geliyor. (Belki daha önce de vardı.)
Bunları bilirsek, toplumun en kültürlü üç kesiminden biri olarak Cumhuriyet’i kuran askerleri daha iyi anlamak mümkün olur.
Acaba bugün askerlerin kurduğu Cumhuriyet’i siviller ne kadar koruyabiliyor, demokrasiye ne kadar sahip çıkabiliyor?
Tabii kültürle.
İyi pazarlar.
HAYAT DEĞİRMENİ
1- Mehmet Akif şöyle diyordu Mehmetçik için:
“Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.”
Ya bizler?
2- Başbakan dün “Libya Libyalılarındır, Mısır Mısırlılarındır” dedi.
Acaba ne zaman “Türkiye Türklerindir” diyecek?