Yezit'siz Kerbela

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Kerbela şehitlerinin yasının tutulduğu Aşûre günü dolayısıyla yayınladığı mesajda, "Savunduğu yüce değerler uğruna Kerbelâ''da şehit düşen Hz. Hüseyin ve yanındakiler, bu hüznü yüreklerinde hisseden müminler tarafından hayırla anılırken, ona ve onunla beraber olanlara bu zulmü reva görenler, vicdanlarda mahkûm edilmektedir" dedi.

***

Kim onlar?

İn midirler, cin midirler; bir isimleri olmalı. İslam''ın dört halifesinden biri olan Hz. Ali''nin oğlu Hüseyin''e ve ailesine "bu zulmü" hangi zalim reva gördü?

Sayın Erbaş, bunu bir türlü söylemedi.

***

Bir zihniyet geleneği gibi.

Hanidir;

Cumhuriyet''in ilanı, nasıl Cumhuriyet''i ilan eden kişinin adı anılmadan kutlanıyorsa… Kutlamak dediysem o da lafta!

TBMM''nin açılışı, nasıl TBMM''yi açan kişinin adı anılmadan kutlanıyorsa…

Kurtuluş Savaşı''nın başlangıcı olan "19 Mayıs", nasıl Kurtuluş Savaşı''nı başlatan, yöneten ve zafere erdiren "büyük kurtarıcı" anılmadan kutlanıyorsa…

Zafer Bayramı, nasıl o zaferi kazanan "Başkomutan"ın adı geçirilmeden kutlanıyorsa…

Çanakkale Zaferi nasıl "kahramanı"na değil de ak sakallı, yeşil cübbeli hayali dedelere mal ediliyorsa hatta…

İşlerine gelmediğinde, zulümler de zalimlerinin adı anılmadan kınanıyor galiba.

***

Aradaki fark;

Atatürk, "gelecek kuşakların da" sevgi, saygı, hayranlık, minnet odağı olmasın diye unutturulmaya çalışılıyor…

Yezit; lanetimizden korunmak için!

***

Sayın Erbaş, Kerbela''yı anmak kadar "anlamak" üzerinde de durduğundan sormadan edemeyeceğim; "anlamak" için:

Hz. Ali''nin oğlu Hz. Hüseyin ve ailesini bir yudum suya muhtaç eden, Hz. Ali''nin torunu 6 aylık Ali Asker''i bile gözünü kırpmadan katleden, Hz. Hüseyin''in kafasını kesen Yezit''i (ki zaferlerini Türk kanıyla öğütülmüş ekmek yiyerek kutladığı rivayet edilen bir beladır kendisi), adıyla, sanıyla, misyonuyla lanetlemeden, sadece Hz. Hüseyin''i "hayırla yad edince" anlamış oluyor muyuz Kerbela''yı sahiden?

Hz. Muhammed''in torunu Hz. Hasan''ı zehirleyenleri…

Camilerde Hz. Ali''ye lanet okuma geleneği başlatanları…

Kabeyi mancınıklarla taşlatanları…

Her fırsatta ve layık oldukları bütün kötü sıfatlar eşliğinde afişe etmeden kurtulabilir miyiz bu bütün "fitne"den?

***

Kaldı ki, niyet gerçekten "Hz. Hüseyin''in uğruna canını feda ettiği değerlerin, hak, hukuk, adalet ve merhametin, zulme ve zalimlere karşı müdafaası" ise, hiç öyle lafı dolandırmaya gerek yoktu, "Zulüm sarayında Yezit olmaktansa, Kerbela''da Hüseyin oluruz" demek kafiydi.

ATATÜRK GİBİ ANILMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ

Hiç kimse nefret ettiği birinin "sıfatları"yla anılmak istemez.

Etiyopya Başbakanı Adiy Ahmed Ali, Beştepe''deki ortak basın açıklamasında, vaktiyle İtalyan işgalinde ülkesinin yanında durmuş olan Atatürk''e vefasını göstermek istedi. Ancak, Ali''nin Atatürk''ü tarif ederken kullandığı "büyük reformist ve karizmatik lider" ifadeleri, tercüme skandalına kurban gitti ve Türkçe çeviriye, mevcut Cumhurbaşkanı için sarf edilmiş gibi de anlaşılacak biçimde, daha doğrusu anlaşılmaz biçimde yansıdı.

Bu skandalın telafisi bir yana Cumhurbaşkanlığı''nın resmî internet sitesinde de, söz konusu açıklama, Ali''nin Atatürk''le ilgili ifadelerine yer verilmeksizin yayınlandı.

***

AK Parti''nin de siyasi temsilcilerinden olduğu ideolojik köken, gelenek, aidiyet, şuuraltı, "zihniyet"in Atatürk''le hesaplaşması sır değil; sağır sultan biliyor. Keza biz de birçok hamlelerini, bu hesaplaşma üzerinden anlamlandırmaya çalışıyoruz.

Ama…

Daha doğrusu "acaba"; işler biraz değişmiş olabilir mi?

Acaba, "en büyük aşklar nefretle başlar" klişesinin gölgesinde güncellendi mi iktidarın Atatürk''e hisleri?

İktidara gelene kadar Atatürk''ün verdiği mücadeleye, kurduğu Cumhuriyet''e; onun kurucu ideolojisine, ilkeleriyle ortaya koyduğu felsefeye, inkılaplarıyla dizayn edilen sosyolojiye, ülkülerine karşı kavga veren ve onunla başlayan dönemi "parantez" olarak tanımlayarak, gizleme gereği bile duymaksızın bu "parantez"i kapatmayı vaat edenler, tek başına iktidarda oldukları yirmi yılda yapabildikleri ve yapamadıklarına bakarak için için imrenmeye mi başladılar dersiniz O''nun yenilmezliğine!

Öykünmeye mi başladılar onun dünya üzerinde hâlâ silinememiş olan iz ve etkisine?

***

Ne dersiniz, iktidar sahipleri içten içe, aslında tam da "O''nun gibi anılmak" istiyor olabilirler mi?

Bu yüzden mi, yanlışlıkla ve bir anlığına da olsa, hiç rahatsızlık yaratmamış görünüyordu; Atatürk''e atfedilen sıfatlara mahzar olmak acaba?

Öyle ya, rahatsızlık yaratsa, hiç değilse kendi resmî yayınlarında bu yanlış anlamayı düzeltme ihtiyacı duymazlar mıydı?

Yazarın Diğer Yazıları