Yezid’den bugüne zerre “evrim” belirtisi yok

Selçuklu Türk Devletinin Türk olmayan veziri: “Bütün dünyada iyiyi ve doğruyu gösteren iki mezhep vardır. Biri Hanefi, diğeri Şafii mezhebi. Bunların dışında kalanlar bi’dat ve şüphelidirler. (...) Fiillerinde kafirlerin fiillerinden örnek aldıklarından, içleri görünüşlerinin, sözleri de yaptıklarının ve Hz. Muhammed Mustafa’nın dininin tam zıddıdır. Ülke için onlardan daha amansız düşman yoktur. Bugün devlete yakınlığı olan Şia gömleğinden başlarını çıkaran güruh bunlardır...”
Anadolu Selçuklu Türk Devletinin, Türk’e düşman veziri;
O da “Kızılbaşları”, “kafirden beter” saymış olmalı ki, “sapık adamlar” diye nitelediği Baba İshak ve etrafında toparlanan Türkmenlerin üzerine “yüzlerinin üzerine haç işareti yaparak saldıran Frank askerleri” ni hücum ettirdi.
2. Beyazıd döneminin “saray tarihçisi” ...
Alevi töresine uygun olarak toplananları “aşağılık herifler” diye nitelendirdi!
Aynı saray tarihçisi Yavuz Sultan Selim politikalarının bir bölümünü şöyle tarif edecekti:
“Toplamı kırk bin mikdarı olan bu sapıkların kimi maktül ve kimi mahpus olmuş idi.”
Yine o dönemden bir başka tarihçi:
“Bu tarafın soysuz Türkmenleri, arsız ve idraksiz ademleri, geniş mezhepli olup, ekserisi Kızılbaş idiler. Memleketin reayasından pek çok dinsiz ve kötü düşüncelileri bir araya toplayarak, Osmanlı memleketlerini payimal ettiler.”
Kanuni döneminden bir “müftü” fetvası:
“Onların kafirlikleri irtidatları konusunda bir şüphemiz yoktu. Onların ülkesi darül harptir. Gerek erkekleri ve gerekse kadınları ile evlenmek ittifakla batıldır. Onlardan doğan çocuklardan her biri veled-i zinadır.
(...)
Onlara üstün gelmemiz halinde iki seçenekten birini seçmek zorundadırlar: Ya Müslüman olmak ya da Arap müşriklere yapıldığı gibi kılıç.
(...)
Kuran’ın ayetleri gereğince Müslümanların sultanının bu inançsızlarla savaşması en önemli görevlerinden biridir. Ey peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir.”
Kanuni döneminden bir başka müftünün fetvası:
“Kafirler ve dinsizler topluluğu olduğuna dair fetva verdik. Onlara sempati gösteren, batıl dinlerini kabul eden ve yardımcı olanlar da kafir ve dinsizlerdir. Bu gibi kimselerin topluluğunu dağıtmak bütün Müslümanların vazifesidir. Bu arada Müslümanlardan ölen kutsal şehitlerin yeri cenneti alâdır. O kafirlerden ölenler ise hakir olup cehennemin dibinde yer tutacaklardır.”
Kanuni döneminde “Kürt beylerine” yazılmış bir ferman:
“Kürt emirleri şimdiye kadar Kızılbaşlara kılıç sallayarak Allah yolunda gaza ve cihat edegelmişlerdir. Abbas Mirza’nın etrafında toplanan şeytan tabiatlı askerler tek durmayıp muhtelif hareket ederek onun başına bela getirseler gerekür. Artık hamiyet vaktidir. Din uğruna çalışıp Kürt emirleri arasında faideli ve adı anılır olasız.”
Kanuni döneminden bu kez bir Şeyhülislam fetvası:
“...Kızılbaşların öldürülmeleri elbette dinimize göre helaldir. Bu en büyük kutsal savaştır. Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur
...Kızılbaşların öldürülmeleri diğer kafirlerin öldürülmelerinden daha önemlidir...”
Ve Cumhuriyet döneminde bir üniversite rektörünün ifadeleri:
“İnsanın Şii olması Hıristiyan olmasından kötü. Çünkü Hıristiyan nihayetinde ehli kitaptır. Üç dinden bir tanesidir. Allah onu selamete de erdirebilir. Belki cennete de koyabilir. Şiide, Alevide sapkınlık var, onda dini bozmaya çalışmak var. Şiiler ve Aleviler cennete gidemez.”
Ben sadece Türk tarihine yansımasını özetledim ama gördüğünüz gibi bu zihniyet Yezid’den, Muaviye’den beri hiç değişmedi!
O denli ki, toplumu “ileri”ye taşıması gereken bir “bilim adamı”, o beğenmediğiniz Cengiz Han’a atfedilen (13. Yy.) şu yasaların çağlarca gerisinde kaldı:
“Tüm dinlere herhangi birine üstünlük kurmaksızın eşit derecede saygı gösterilecektir. Bu Tanrı’nın hoşuna gider. (11. Madde)
Herhangi bir mezhebe diğeri karşısında üstünlük tanımak yasaklanmıştır! (17. Madde)”
H H H
Mübalağa değil, ben artık ciddi olarak bekler oldum;
Şii diye İbni Sina’yı ders kitaplarından ne zaman çıkaracaklar acaba?
Hz. Ali’yle kurulan mitolojik bağdan dolayı Satuk Buğra Han Destanı’nı da yasaklarlar mı?
İslam’ı Maveraünnehir’e Alevilerin taşıdığını yazdığı için Kaşgarlı Mahmut da müfredattan tırpanlanır m?
İşi, Gazneli Mahmud, Olcaytu, Timur, sufi şeyhlere hürmetlerinden dolayı Tuğrul ve Çağrı Bey’ler, aynı nedenle Orhan Bey için “Bizim böyle bir ecdadımız yok” inkarına vardırırlar mı?
Irak’ta cami bombalatan Haşimi’ye muhabbetlerini görünce bir kurt kemiriyor içimi:
Kabe’yi mancınıkla taşlatan Yezid’i niye benimsemesinler ki!
Sıffin’de Hz. Ali karşısında yenilgiye uğrayacağını anlayınca mızraklarının ucuna Kur’an sayfaları takarak saldıran Muaviye yöntemiyle, millet iradesini “din”le bağlayarak iktidara gelenler, teröristle pazarlığı “Hubeydiye Barışı”yla özdeşleştirmeye kalkıştıklarına göre hâşâ peygamberliklerini ilan ederek mi yapacakları bu rezaletin finalini!

Yazarın Diğer Yazıları