Yetmez ama ‘yeni CHP’

Kurultay başlarken coşkulu yorumları dikkat çeken gazeteciler “Kürt açılımı” umdukları gibi alenileşmeyince eleştirel dile döndüler. PM seçiminin akıbeti ve ‘kronik beceriksizlik’ de dün medyada çok tartışıldı

Parti Meclisi iyi ama yeterli değil
CHP kurultayı dün yeni ve büyük bir salonda yapıldı. Ne var ki, izdiham yönünden eski kurultaylardan farkı yoktu. Çünkü kurultaya yine salon kapasitesinin çok üstünde insan (önüne gelen) davet edilmişti.
Salonu bırakıp kurultaya gelirsek;
Kemal Kılıçdaroğlu tam 41 tane vaatte bulundu. Halkın duymak istediği bütün vaatler verildi, denebilir... Yeni bir anayasa, kadınlara aylık, öğrencilere yurt, emeklilere intibak, üniversitelere özerklik, medyaya özgürlük, YÖK’e son... Bu kadar vaadin yarısını yerine getirsin, Kemal Bey ölünceye kadar Başbakan kalır, diye düşünürken Parti Meclisi listesi açıklandı. Kimilerinin yüzü asıldı. Liste bir öncekine göre daha iyiydi. Ama yeterli bulunmadı. Kemal Bey bu kadroyla siyaset liginde ne yapar? Göreceğiz...
* Melih Aşık / Milliyet

+

Kalkış iyi de ‘oturuş’ da sancılı olur
Şimdi sorulması gereken soru şu: Bu “barış” kalıcı mı?
CHP’yi bilenler, bu sorunun yanıtını da tahmin edebilirler:
“Elbette hayır!”
Seçimlere sadece altı ay kaldığı için parti içi muhalefet, “partiyi bölen” olmamak adına, sıcak savaşı Haziran ayındaki genel seçimlere kadar dondurdular!
Eğer bu seçimde CHP’nin oyu, Deniz Baykal’ın Genel Başkanlık görevinden istifa ettiği dönemlerdeki yüzde 28’in üzerine çıkarsa, parti içi muhalefet uzunca bir süre daha susmak zorunda kalır...
Çünkü böyle bir sonuç, şu anda sadece “CHP Genel Başkanı” olan Kılıçdaroğlu’nu “CHP lideri” yapar...
Ve yükselişteki bir partiye de; içindeki muhalifler bile dokunmaz!
Ama...
Oylar yüzde 28’in altında kalırsa, işte o zaman yandı gülüm, keten helva!
Parti içi muhalefet, daha seçimin ertesi sabahı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini istifaya davet eder...
O andan sonrası ise bildiğiniz CHP olur!
Kılıçdaroğlu, dün Kurultay’da yaptığı konuşmasını herkesi ayağa kalkmaya davet ederek bitirdi...
Eğer bu ayağa kalkış; iktidar hedefine ulaşmayla biterse ya da en azından partinin oylarını ciddi oranda yükseltmeye yararsa, hiçbir sorun çıkmaz...
Ama...
Aksi halde, “oturuş” , çok sancılı olur!
* Mustafa Mutlu / Vatan

+

‘Derdim muktediri vurabilmesi’
Eksikleriyle, abartılı acemilikleriyle, muazzam kararsızlıklarıyla, müthiş geri adımlarıyla, inisiyatifsizliğiyle kesmedi beni Kemal Bey... Gelişini nasıl coşkuyla haykırdıysam, kesmeyişini de yine coşkuyla haykırdım. Mesafeyi koymuştum ama yine de gözüm üstündeydi. Ne yalan söyleyeyim: Ondan bir şey çıkacağına yönelik duyduğum inancı hepten kaybetmek istemiyordum.
Neden umudu kaybetmek istemiyorum? Neden “ne halleri varsa görsünler” demiyorum? Neden ben de “Kemal Bey’den bir numara çıkmaz” diyen koroya katılmıyorum? CHP’li olduğumdan mı? AK Parti’den yüz bulamadığımdan mı? Hayır, tabii ki hayır!
Derdim şu benim: Muktedirin doğru ve haklı bir yerden vurulmasını istiyorum. Muktedirin biraz olsun sarsılmasını istiyorum. Muktedirin küstah dilini terk etmesini sağlayacak gelişmeler olsun istiyorum. Zaten güçlü olanın daha da güç kazanmasının yol açacağı tehlikenin sona ermesini istiyorum.
* Ahmet Hakan / Hürriyet

+

İktidarı değiştirme işi muhalefetin
Kılıçdaroğlu ve ekibi çağdaş bir sosyal devletin yaratıcı gücünü kullanarak yoksulluğa ve işsizliğe çare üreten çözümleri en kısa zamanda projelendirmeli ve halka döne döne anlatmaya başlamalıdır. Bir iktidar değişikliğinin zamanı gelmiştir. Gerçekleşmezse bunun müsebbibi nöbet değişimi gereğini iyi anlatamayan muhalefet olacaktır. CHP, iktidarın oyununa gelerek kendini savunma derdine düşmemeli, kendi yapacaklarını anlatarak gündemini kendi belirlemelidir.
* Güngör Mengi / Vatan

+

... temel ulusal konularda partisinin görüşünü yine açıklamaktan adeta kaçındı Kılıçdaroğlu. Güneydoğu sorununa -adeta âdet yerini bulsun der gibi- ancak konuşmanın sonunda değinebildi. Bugün gelinen noktayı analiz edemeden!
* Cüneyt Arcayürek / Cumhuriyet


+

CHP’yi bugün de CHP yapan, Kurtuluş’un, Kuruluş’un, Cumhuriyet’in, hatta Demokrasi’nin partisi ve devamı olmasıdır. Geçmişini reddettiği an, sıfır olur... CHP geçmişle geleceğe koşmalıdır. Geçmişin, kendine ait olan veya olmayan, bütün iyi yönlerini üstlenerek geleceğe yürümesi gerekir.
* Orhan Bursalı / Cumhuriyet

+

‘Gen’ kavgası sürdü
İsimlerini vermeden hem Deniz Baykal, hem Önder Sav’ın anlayışlarını eleştirdi. “CHP köklü, yerli, genleriyle oynanmamış bir partidir” sözü, Baykal’ın “CHP’nin genleriyle oynanması” benzetmesine göndermeydi. Hemen arkasından “Yeni CHP, yeni anlayışla yola çıkıyor” sözü, Sav’ın CHP’nin eskisi yenisi olmayacağı saptamasına göndermeydi.
Yeniliğin anlamı aslında şu: CHP son on küsur yıldır onu yüzde 9 ile yüzde 21 arasında sıkıştıran devletçi raydan halkçı raya geçiş yapabilecek miydi?
* Murat Yetkin / Radikal

+

Sözün şehvetine dikkat
“Söz veriyorum. Olacak diyorum, olacak” söyleminin arkasında yapılmış zamanda bitirilmiş inşaatlar gibi bir CHP icraat referansı yok.
Kılıçdaroğlu, dürüst, açık sözlü, inandırıcı kişiliğiyle bu boşluğu doldurmaya soyunmuş durumda. Bu imajını sürdürmeli.
Her iddiasını kanıtlamalı, boşa düşmemeli, güven aşınmasına karşı açık vermemeli.
Sadece kendisi değil, kurduğu kadro ve yakın çevresi de özenli olmalı. “Sözün şehvetine” kapılarak ya da “imaj yapmaya” özenerek boşa basmaları da Kılıçdaroğlu’na güveni yıpratır.
* Güneri Cıvaoğlu / Milliyet

+

Kürtçülük aldanışı...
Kılıçdaroğlu; CHP’nin tarihsel kimliğine uygun yerde durdu. Etnik veya dinsel zihniyetle yürümeyeceklerini de açıkça gösterdi.
Kürtçülük problemine Kürt sorunu demeyerek doğrusunu yaptı. Güneydoğu’daki soruna sosyoekonomik açıdan baktığını bir kez daha ortaya koydu. Bu yüzden de ne AKP’nin ne de PKK’nın yöntemlerine uymayacağını gösterdi.
Üçüncü yol dedi CHP’nin bu bölge ile ilgili çözüm önerisine... Böylece CHP seçmeninin partiden kaçmasına yol açabilecek bir aldanışa alet olmadı.
* Rıza Zelyut / Güneş


+

Baykal’ın uyarılarına kulak verilebilirdi
Kemal Kılıçdaroğlu, oy kullanamamasından sonra Parti Meclisi’ni belirlerken de CHP’nin hiç beklenmedik bir açıdan ikinci bir gol yemesine neden oldu. ’Kadın üye’kotası yeni ortaya çıkmış bir şey değil, hesap yapmak zor değil... Tıpkı seçmen kütüğünü kontrol etmenin zor olmadığı gibi...
O zaman neden göz göre göre bu gibi krizler yaşanıyor?
Eğri oturup doğru konuşalım, CHP’nin başına gelenler tipik amatörlük sonuçları. Ne yazık ki Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi her seferinde çok basit konulardan partiye ciddi bir yıpratma yaşatıyor.
Yarın öbür gün Başbakan Erdoğan son derece kuvvetli konuşmalarının birinde ’Oy veremeyen, kurultay toplayamayan Genel Başkan’ derse Kemal Kılıçdaroğlu buna nasıl yanıt verecek?
Belli ki birileri Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasını toplamıyor ve iyi niyetini sömürüyor. Ancak bu partide yaşanan bütün iyi gelişmelerle beraber kötü faturalar da hep onun hesabına yazılıyor. Bunu kestirememesi mümkün mü?
Bütün bu krizler önceden kestirilebilirdi... Mesela, Deniz Baykal’ın uyarılarına kulak verilebilirdi. Partinin deneyimli ismini dışlamak yerine bu tecrübeden faydalanılabilirdi.
Bu kriz çıkınca anlaşıldı bu partiyi Deniz Baykal bir arada tutuyormuş. Ve CHP’yi değiştirmek Baykal faktörü göz ardı edilerek mümkün değilmiş.
Şu kadarını bir bilgi olarak söyleyebilirim: CHP Kurultayı daha yeni bittiğinde ve henüz bu kriz ortaya çıkmamışken, medyaya yansımamışken, bizler bile farkında değilken Deniz Baykal olası bir tehlikenin farkındaydı.
* Oray Eğin / Akşam


+

Anayasa referandumunda yapılan beceriksizliğe benzer bir durumun dün de yaşandığı, yapılan liste ile en önemli isim Gürsel Tekin’in kaybedildiği bir yapıyla CHP nereye kadar gider...O da tartışılır...
* Muharrem Sarıkaya / Habertürk


+

Türk demediğinde hiçbiri bu kadar alınmamıştı

‘Cesaretsizlik’le suçladı
Ancak takıldığım bir yer var; o da CHP liderinin ısrarla “Kürt” lafını kullanmaması. “Doğu ve Güneydoğu’daki vatandaşlar” söylemi, “Biz bu konuda rapor hazırlıyoruz” açıklaması, çağdaş ve demokrat bir CHP’ye yakışmıyor. Paranoyaların esaretinde yazılmış bir metin, zaten Kürt meselesinde cesur bir çıkışa zaten izin vermiyordu. Ama en asgaride “Kürt” kelimesini bile telaffuz edememek, 2010 yılında Türkiye’yi yönetmeye talip bir lidere yakışmıyor. Türkiye’deki Kürt meselesi, “biz etnik ayrımcılığa karşıyız” lafıyla geçiştirilemeyecek kadar ileri ve kritik bir noktada. Keşke parti meclisini oluştururken gördüğümüz cesaret, burada da olsaydı.
* Aslı Aydıntaşbaş / Milliyet

+


‘Keşke Kürt deseydi’
Kılıçdaroğlu konuşmasında, Kürt siyasal hareketini özellikle ilgilendiren bir sözü veriyor: Yüzde 10 barajının indirilmesi.
Ak Parti’nin bugüne kadar ipe un serdiği bu konudaki vaadi demokratikleşme açısından elbette önemli... Ama keşke Kürt sorununun adını koyabilseydi. Bunun gibi yine “anadil meselesi” yle ilgili olarak cuma günü Ankara’da çıkan “asker muhtırası”na değinseydi.
‘Yenilik’ bunu gerektirmez miydi?
* Hasan Cemal / Milliyet


+

Parti içi dengelerin sonucu
Kürt konusunda CHP, AK Parti’nin gerisinde kaldığını bir kere daha gösterdi. Büyük ihtimalle parti içi dengeleri muhafaza etme amacıyla, Kılıçdaroğlu, hiçbir somut öneri getirmediği gibi “Kürt” kelimesini dahi ağzına almadı. Sadece 1989’da CHP’nin bir rapor hazırladığını ve bu raporun yenilenmekte olduğunu belirtti. Sezgin Tanrıkulu’nun CHP’ye alınması, ardından da Parti Meclisi üyeliğine seçilmesi, belki bölgede bir sempati ve güven oluşturmuştur ama, Kurultay’da, Kürt meselesinin genel cümlelerle geçiştirilmesi, herhalde büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. İşte Kılıçdaroğlu’nun “Güneydoğu meselesi” diye nitelediği sorunun çözümüne ait önerileri: “Toplumsal uzlaşmayla çözeceğiz; özgürlük, barış, ekmek ekseninde çözeceğiz. Lozan senediyle çözeceğiz. CHP’nin bin bir çözümü vardır merak etmeyin. Bu sorunu biz çözeceğiz.”
Bu vaadlerden siz bir şey anladınız mı?
Bir de üçüncü yoldan söz etti. Benim aklıma ister istemez şu tekerleme takıldı: “Ne sağcıyız, ne solcu... futbolcuyuz futbolcu.”
* Nazlı Ilıcak / Sabah

+

Çözüm yolu muallak
Rojin dedi... Kürt demedi..
Üzerinde en çok durulan konu buydu...
CHP lideri, Güneydoğu meselesine girdi, sorunu çözeceklerini söyledi..
Rojin de bizimdir dedi. Ama Kürt sözünü ağzına almadı..
Kürt demeden Kürt sorununu nasıl çözeceğini kimse anlamadı.. Veya neden Kürt dememekte ısrarlı olduğunu kimse çözemedi.. Ben de birkaç kişiye sordum.. Bilen
çıkmadı..
* Mehmet Tezkan / Milliyet


+

Bence Kılıçdaroğlu’nun bugünkü durumu, o rüzgarı yakalayıp mantıkdışı hızla yükseldiği dönemden daha iyi. Çünkü şimdi kendi rüzgarını kendi yaratıyor.
* Fatih Altaylı / Habertürk

+

Yine o bildik acz halinin gölgesi...
Akşam saatlerinde gelen kadın kotası ihlali iddiasıysa, yine o bildik gölgeyi kurultayın üzerine düşürdü.
Referandumda oy kullanılamaması gibi bir acz hali.
Düşünün görkemli kurultay bitmiş, akşamına son dakika haberlerinde ‘Kılıçdaroğlu: ‘Kararı yargı verecek’ yazıyor.
Dönüşüm ve yenilenme çabasını sürdürürken, ayağınız da yere daha sağlam basmalı. Yoksa vatandaş, ‘bunlar iktidar olursa ne olacak’ diye sormaz mı?
* İsmail Küçükkaya / Akşam


+++++++


MİNİ YORUM
Çakma ayaklandırma!
Kılıçdaroğlu’nun binlerce CHP’liyi ayağa kalkmaya davet etmesi büyük sükse yaptı. Böyle “aksiyon” lar, şahitlik edenleri amiyane tabirle “gaza getirebilir”. Ama bu “gaz”la, bu “ayaklandırma”yı bir “icat” olarak yansıtan yazılar döşenmek etik değil kanımca. Hele de onlarca partinin, onlarca benzer toplantısını izlemiş Ankara gazetecileri için. Uzağa gitmeye gerek yok; son bir kaç ayda katıldığım MHP gezilerinin hemen hepsinde yaşandı “aynı final”! Bahçeli MHP’lileri ayağa kalkmaya davet etti; onlar da davete icabet etti... Demem o ki, izlemesi heyecan verici olsa da “ilk” değil “intihal”di konuşmanın final sahnesi! Acı olan gazetecinin gözünü, bunu göremeyecek kadar perdelemesi.

Yazarın Diğer Yazıları