Yeter artık!

Herkes tutumlu olsa ama bir kişi har vurup harman savursa, herkes aç açık kalır, çünkü bir evin bir bütçesi olur.
Aile devlet, devlet de aile gibidir.. Türk insanı yeni inşa ettiği evin çatısına bayrak asar, ev değil, âdeta devlet kurulmuştur çünkü.
Ve yine biz vatandaşı, devleti, hükümeti, hukuku, siyasi partileri, fabrikaları, basını, velhasıl bütün varlıkları ile, adı vatan olan bir tasın içindeki su gibiyiz.
Tas delinirse akıp tükenecek olan yine biziz, biz.
17 Ekim 1994 tarihinde Abdullah Kulsabey imzası ile Ortadoğu gazetesinde, “Böyle bir coğrafyada Türk Kürt ayrımının, sağ sol savaşının, Alevi-Sünni kavgasının, laik-anti laik kamplaşmasının, aydın-yobaz ikiliğinin kimlerin işine geleceğini niye düşünemiyoruz? Çevremizdeki düşmanlardan hangisi Alevilerin yahut Kürtlerin, yahut yobaz denilen kesimin veya aydın denen gurubun dostudur? Hiçbiri. Bize yine bizden fayda var” demişiz.
Ne değişmiş? Hiç..
Hatta çok daha kötü şeyler olmuş, ordu ile hükümet, hukuk ile siyaset, polis ile asker birbirlerinin boğazına sarılmış; hayır öyle değil demeyin, görüntü bu. Kimi iyi oluyor, iltihaplar akıyor diyor, kimi, bütün kurumlar yıpratılıyor diye gözyaşı döküyor. Ne olup bittiğini tam olarak kavrayamamış olan insanımız da bu iki zıt görüşün arkasında kümelenmiş bulunuyor. Üzülerek ifade edelim ki iki tarafın da haklı olduğu pek çok nokta var. Ama meseleye genel menfaatler ve mâzi-hâl ve istikbal ufkuyla bakıldığında tarafların genel bir haksızlık içinde olduğu apaçık görülüyor.
Bu haliyle Türkiye bir kumaş olsa o kumaştan elbise diktirir misiniz? Diktirmezsiniz çünkü her tarafta defo, her desimetrekaresinde güve yeniği, öyleyse Türkiye’nin mevcut görüntüsü iyi değil, bunu kabul edelim.
Birbirleriyle kapışan kurumların, farklı etnik ve inanç kökenlilerin ve tabi iktidar ve muhalefeti ile siyasetçilerin fark edemediği, cümlemizin binlerce yıldır birlikte yaşamanın oluşturduğu görülmez zincirlerle birbirimize bağlı olduğumuz hakikatidir. Bunlardan biri diğerini uçuruma itiyorsa bilmelidir ki peşi sıra kendisi de düşecektir. Çünkü aslında o “diğeri” asla “diğeri” değil, kendisidir.
Başımızı ellerimizin arasına alıp düşünelim lütfen.
Türkiye’yi bölmek isteyen tarihin eli en kanlı terör örgütü PKK Türkiye’de yaşanan ve Türkiye’ye yaşatılan bu tablodan memnun mudur, değil midir? Terör örgütüne verdiği destekle kalmayan ve Türkiye’nin Ortadoğu ve Türk dünyasında önünü kesmek için varını yoğunu ortaya koyan İsrail memnun mudur, değil midir?
Ya Ege benim diyen, Karadeniz’de Pontus hayalleri kuran ve bir gün Ayasofya’ya çan takmayı hayal eden Yunanistan? Kıbrıs Rum kesimi, Haçlı dünyası, Irak’ın kuzeyinde bir devlet kurmak için çırpınan ve Lozan’ı değil Sevr’i kabul etmiş emperyalist Amerika memnun değil midir bu durumdan?
Memnundur çünkü Türkiye’de ne kadar ABD ile mücadele etmek isteyen varsa, bugün içerdedir.
Ermenistan ve Ermeni diasporası Türkiye’de yaşananlara seviniyor mudur sevinmiyor mudur?
İçeriye bakalım; işçiler memnun mu, işsizler memnun mu, memurlar, köylüler, esnaf, işverenler, asker, sivil, iktidar, öğrenci memnun mu?
Herhalde ne demek istediğimiz anlaşılmıştır.
Türkiye’nin kötü yönetildiği ortadadır.
15 yıl önceki yazımızda dile getirdiğimiz kaygılarda da görülüyor ki bu kötü yönetiş yalnızca bugüne ait de değil. 60’ına merdiven dayamış bizler şahidiz ki, Türkiye asla tarihine ve kuruluştaki muhteşemliğine lâyık yönetilmemiş ve yine Türkiye ordusundan bürokrasisine, istihbaratından ekonomisine, sivil toplum örgütlerinden siyasi partilerine kadar hep gayrı milli zihniyet ve yol haritalarının kurbanı olmuştur, hâlâ da olmaktadır.
Yeter artık!
Yeter...

Yazarın Diğer Yazıları