YENİLMEYECEKSİN!..
Damat Ferit Paşa hükümetinin, İstanbul’da başlattığı insan avı, genişleyerek sürdürülür. Tutuklamaların bir bölümü doğrudan doğruya İngiliz baskısı olmadan yapılır. Ama hapse atılanların çoğu, İngiliz listelerine göre tutuklanır.
İngilizler, yakalatmak istedikleri kişilerin adlarını ya resmi olmayan yolla, sözlü olarak ya da resmen yazılı olarak Türk makamlarına iletmişlerdir. Resmi yazıya dökülmeden, kaç kişinin ve kimlerin adlarının Padişah Hükümetinin kulağına fısıldandığı pek bilinmiyor. Resmi kara listeler ise arşivlerde saklanmıştır.
(...) İngilizler tutuklatmak istedikleri öteki kişileri, resmen nota konusu yapmayı uygun görmemişler, bunları “gayriresmi” yollarla tutuklatmayı yeğ tutmuşlardır. İngiliz ikinci Müsteşarı Ryan sık sık sadrazamları, öteki nazırları ziyaret ederek sözlü olarak “suçlu” adları vermiştir. Padişah Hükümetinden herhangi bir tepki gelmemesi ve İngiliz listelerinin tamamlanması üzerinedir ki, öteki “suçluları” da nota konusu yapmakta bir sakınca görmez olmuşlardır. (s.92-93)
“TEK TEK ARANDILAR, KOVALANDILAR, TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜLER”
Türk Kurtuluş Savaşı’nın önderleri de kara listeye geçirildiler. Yakalanıp sürülmek istendiler. 1920 yılı ortalarına kadar arandılar, kovalandılar, tuzağa düşürülmeye çalışıldılar.
Tutuklanmaktan kıl payıyla sıyrılıp Anadolu’ya atlamayı başaran Mustafa Kemal Paşa’ya, İstanbul’u “teşrifi” için yalvarıldı. “Vatanını seviyorsan dön” diye ısrar edildi. O sıralarda Atatürk, İngilizler’in eline düşseydi, Napolyon gibi İngiliz sürgün adasında çürütülür müydü, bilinmez. (s.29)
Amiral Webb(İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı) Londra’ya şunları teller:
“Son olaylar, bu kimselerin bazılarının ya da hepsinin serbest bırakılmasına kalkışılması olasılığını doğurmuştur. Bunlar arasında önde gelen öyle İttihat ve Terakki üyeleri vardır ki, bu kimseler, Müttefiklerin kararlarına karşı açıkça direnme kararı verilince karışıklık yaratacak güçlere iyi bir katkı olacaklardır. Böyle bir hareketin önlenmesi zorunlu görülmektedir.” (s.125)
“YENİ BİR SUÇLU TİPİ YARATILDI”
Ne var ki, çok geçmeden Türkiye’de yeni bir “suçlu” tipi ortaya çıkacaktı: Mülkiler veya Kemalistler.
İngilizler’le Padişah hükümeti, bu kez Kemalist’lerin peşine düşecekler ve bundan sonraki sürgün kafilelerinde Kemalist’ler yer alacaktı. İlk günler Kemalist adı yoktur. Mustafa Kemal’in kendisi vardır ortada. (s.147)
YENİLMEYECEKSİN!..
Malta sürgünlerinden göz doktoru Esat Paşa anlatıyor:
İngilizler’e soruyordum:
“Medeniyet bu mudur?”
“Yes..” diyorlardı.
Evladım, bu eski bir masaldır ki, bizim için kalan değeri bir acı hatıradan başka bir şey değildir.
Fakat siz gençler için, her zaman, her an şu manası vardır:
Yenilmeyeceksin!.. (s.360)
Evet yenil-me-ye-cek-sin!..
Yukarıdaki satırlar araştırmacı yazar, emekli büyükelçi Sayın Bilâl
Şimşir’in “Malta Sürgünleri” adlı kitabından. (Bilgi Yayınevi,
Genişletilmiş 3. basım, Ankara, Ağustos 2008)
Tarih bilimi iyi incelenirse ne kadar ilginç değil mi?..
Sayın Bilâl Şimşir ile bu ilginç tarihi, bu gece saat 22.00’de Avrasya Televizyonu’nda Ceviz Kabuğu’nda uzun uzun konuşacağız.
Tarihten ders almalarını istiyorsanız, çocuklarınız da ekran başında olsun.
Olsun ki, bazı olayları sizler onlara uzun uzun anlatmaktan kurtulun, uzmanından belgeleriyle dinleyip, akıllarına nakış gibi yer etsin.