Yeniden kalkınma

Dünyada iktisadi konjonktür değişti. Neo-liberal politikalar, küreselleşme süreci tersten kesmeye başladı. Üstüne gelen pandemi de arz-talep dengesini bozdu.

Günümüzde birçok gelişmekte olan ülkenin giderek yoksullaşması aynen çevre sorunları gibi dünya huzurunu tehdit eder boyuta ulaştı. Eğer düzeltilmez ise ve kalkınması sağlanamazsa, dünya yaşanamayacak bir dünya haline gelir.

Yoksullaşma bazı ülkelerde insanlığın vicdanını rahatsız edecek boyuta ulaştı.

Küreselleşme ile, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sorunu unutuldu. Türkiye dâhil, gelişmekte olan ülkeler neoklasik iktisadi yaklaşıma uygun olarak yalnızca "büyüme ve istihdam" hedeflerine odaklandılar. Sosyal gelişme ve kalkınma sorunu geri planda kaldı.

G.O.Ü''lerde kısa vadeli sermaye hareketlerinin hızlanması ile spekülatif piyasaların oluştu. Finans sektörü ile reel sektör arasında denge bozuldu. Bu nedenle 2008-2009 finansal krizi ortaya çıktı. Dünya yeni bir dolar krizine doğru gidiyor.

Küreselleşme dışa açık politika eksenlidir. Oysaki düşük gelir grubuna dahil olan ülke ihracatlarının küresel ihracat içindeki payı yalnızca yüzde 1''dir. Bu ülkelerin yüzde 38''i de ''emtia''ya bağlı durumdadır. Başta gıda ve yakıt, birçok en az gelişmiş ülke için ciddi tehdittir.

Enerji, su, tren, sağlık, eğitim, yollar ve hapishaneler gibi kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi veya piyasalaştırılması ile Türkiye''de kamu-özel işbirliği, hem bu hizmetlerin daha pahalı yapılmasına neden oldu, hem de bu yolla toplumdan bir belli kesimlere veya insanlara gelir ve servet transfer edildi. Bu transferi ört bas etmek içinde, halka poşet dağıldı.

COVID-19, iklim krizi ve Rusya''nın yarattığı çatışma ortamı, dünyada yaşam standarlarını düşmesine ve yoksul sayısının artmasına neden oldu.

Birleşmiş Milletler verilerine göre; Pandemi öncesinde, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10''u aşırı yoksulluk içinde yaşamıştır. Sağlık, eğitim, suya erişim gibi en temel ihtiyaçları karşılanamamıştır 160 milyondan fazla çocuk, 2030 yılına kadar aşırı yoksulluk içinde yaşamaya devam etme riski altındadır.

Yine Dünya Bankası'' 2020 raporuna göre; 2020''de, bir yıl içinde, günde 1,90 doların altında yaşayan dünya nüfusunun oranı yüzde 9,1''den yüzde 9,4''e çıkmıştır. Sahra altı Afrika nüfusunun yüzde 42''si, yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Gelişmekte olan ülkeler içinde, dalgalı kur sistemini uygulamakta olan ülkeler, ekonomik ilişkilerden zararlı çıktılar. Çin gibi ülkeler kuru kontrol ettikleri için bu sorundan kurtuldular.

İlginç olan, bizim gibi yüksek dış işlemler cari açığı veren ülkelerin, bu işin maliyetini görmüyor olmalarıdır. Çünkü cari açığın finansmanı, bu gün sorunu çözer, ancak gelecekte bu finansman maliyeti hem büyümenin düşmesine, hem de ülkenin yoksullaşmasına yol açar.

AKP iktidar olduğu 2003 yılından Temmuz 2022 tarihine kadar Türkiye bu güne dek 663 milyar dolar cari açık verdi. Dış borçları arttı. Yabancı yatırım gelmiyor… Dış borç riski arttı.

Dünyada gelişmekte olan ülkeler yeniden kalkınma politikalarına dönüyorlar. Bu politikaların temeli, planlama ve kurumsal devlet müdahalesine dayanıyor.

Türkiyede siyasi iktidar her nedense, dünyadan kopuk kendi uydurduğu ve adına da ''heteredoks'' dediği günübirlik kararları uyguluyor. Bir ülke neden Dünyadan bu kadar kopuk olabilir? Eğer bilinçsizlik varsa, artık bu kadarının da olmaması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları