Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Yeni yıla girerken

Bugün 2015 yılının ilk günü. Siz değerli okuyucularıma ve sevdiklerinize sağlıklı, huzurlu, başarılı yeni yıl dileklerimi sunuyorum. Osmanlı Devletimizi, Rus Çar İmparatorluğu ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu ile birlikte tasfiye eden I. Cihan Harbine tam 100 sene önce girdik. Geçen yıl 1914-1918 harbini araştıran, değerlendiren kaç kitap yayınlandı. Ne yazık ki toplumumuz okumuyor. TV seyrediyor, bilgisayar ve cep telefonuyla oynuyor, konuşuyor. Türkiye’de bin 118 kütüphaneye karşılık 600 binden fazla kahvehane bulunuyor. AB ülkelerinde %21 olan kitap okuma oranı Türkiye’de sadece %01’dir. Ülkemiz kitap okuma oranında dünya ülkeleri arasında Gambiya, Fildişi Cumhuriyeti gibi ülkelerle birlikte 86. sırada yer alıyor. BM insani gelişmişlik raporuna göre; Türkiye’de kitap 235. sırada yer alan bir ihtiyaç malzemesidir. Sigara tüketimimiz yılda 1399 iken, kişi başına 7 kitap düşüyor. İşte bu kitap fukaralığı, okuma sefaleti toplumumuzun en büyük yokluğudur. AKP iktidarı bu konuda ne yaptı?
Ödenecek fatura çok ağır
2014 yılı Türkiye açısından sonuçları gelecek yıllara uzanacak nitelikte dış politika olaylarıyla dolu olarak geçti. Türkiye Orta Doğu’daki gelişmeleri çok yanlış değerlendirdi. Bu coğrafyada yaşayan Müslümanların Sünni-Şii mezhep savaşıyla sürüklenmiş olduğu korkunç kaos ortamına girdi. IŞİD, 1700 Iraklı askeri sırf mezhepleri farklı olduğu için öldürdü. Bu dehşet tablosunu internet yoluyla yayınladı. Bütün dünya adeta kanı donmuşçasına nefret duydu. Mısır’daki askeri rejimle girmiş olduğumuz manasız kavganın Türkiye’ye ödettirdiği ve ödeteceği fatura çok ağırdır. Askeri rejim aleyhtarlarının İstanbul’da toplanıp teşkilat kurmaları gölge meclis ihdas etmeleri Mısır yönetimiyle aramızı iyice açmıştır. Suriye politikası ise baştan itibaren bir basiretsizlik örneğidir. Sırf mezhep taassubu ile Esad’a karşı yürütülen imha politikası çok aleyhimize olmuştur. Neticede Türkiye ideolojik körlükle çıkarlarının yönünü tayin edemediği için BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilme şansını kaybetmiştir. Türkiye’ye oy vereceğini vaat eden 158 ülke oylamada 58’e düşmüştür. Ne yazık ki bu hatalı çizgi hâlâ sürdürülüyor. Dileğimiz iktidarın hatalarını görüp, dış politikayı Cumhuriyetin temel doğrularıyla birleştirip, hayal dünyasında uçmak yerine gerçek dünyada yürümeyi tercih etmesidir. Dış politikadaki yanlışlar iktidarın bitiş yolunu hazırlıyor.
Güven duygusu yok edildi
Ne yazık ki AKP’nin ekonomi politikası da çiftçinin, işçinin, memurun, bütün dar gelirlilerin ve gençlerin aleyhinedir. 2002’de 1 litre mazot almak için 4,7 kilo buğday satan çiftçi, 2014’te 1 litre mazot için 6,2 kilo buğday satmak zorunda kaldı. Tarım sektörü ürün bedellerinin düştüğü ama girdilerin devamlı yükseldiği bir çizgi takip etmektedir. Gümrük Birliği’nin, AB ile yapılacak müzakerelerle milli fayda çizgisine çekilememiş olması sebebiyle sanayicimiz de çiftçimiz gibi büyük sıkıntı içindedir. Bina yapmayı kalkınma zanneden iktidar, işsizliği emecek dev sanayi yatırımları yerine bütün kaynakları gökdelenlere tahsis etmekte ve işsizlik yükselmektedir. Diplomalıların işsizliği %20’yi aşmıştır. Genel seviyede ise işsizlik %15’lerin üzerindedir. Sosyal huzursuzluk, güvensizlik, ne olacağım endişesi artarak devam etmektedir. İş hayatına taşeronluğun egemen olması sonucu emekçiler her geçen gün daha fazla ezilmektedir. Türkiye’nin ekonomi tablosunu en güzel gösteren bir İstanbul gazetesinde yer alan iki fotoğraftır. Perişan kıyafeti ile madenden çıkacak oğlunun cesedini bekleyen babanın delik deşik lastik ayakkabılı fotoğrafı, yanda ise 1150 odalı Aksaray... Türkiye ekonomisini bundan güzel ifade edebilecek bir tablo şu anda elimizde bulunmuyor. Eğitim hayatımız ise hukuk devletimizin ve anayasamızın temel prensiplerini hiçe sayan bir tutumla “ben kendi modelimdeki insanımı yetiştireceğim” inatlaşması ile perişan vaziyettedir. İslam’ın bütün güzelliklerini minik bebelerin başını örtmek zanneden bir dini darlık dini hayatımızı kurutuyor, perişan ediyor. Yunus Emrelerin, Velilerin diyarı bu anlayışa lâyık değildir.
Değerli ilim adamı Prof. Dr. Yümni Sezen “İslam’ın Sosyolojik Yorumu” isimli çok önemli kitabında; “İslam, sosyal belaları çok iyi tespit etmiş, bunları men etme yoluna gitmiştir. Yalan, nifak, hıyanet, adaletsizlik, zulüm, rüşvet v.b, bozulmanın ve giderek sosyal çöküşün sebepleridir. Ve bunlara ferdi meseleler olarak bakılması yanlış olur. Bu belaların siyasete, sosyal felsefe ve ideolojiye bulaşması o toplumu çürütür.” (Sf.249) diyor. AKP kadroları iktidar mahmurluğundan ne zaman uyanıp bu gerçekleri görecek?
İşte Türkiye bu felaketli gidişi yaşıyor. İktidarın temel yanlışlığı “ben halkın oy çokluğuyla geldim, ne istersem yaparım” felsefesidir. Bu tehlikeli yaklaşımla 12 yılımız heder edilmiş, dışarıda da içeride de “güven duygusu” yok olmuştur.
2015 yılının, iktidarın önce kendisine sonra Türkiye’ye verdiği zararları görerek bir uyanış ve huzur yılı olmasına dua edelim.

Yazarın Diğer Yazıları