Yeni Türkiye; etek boyu, çocuk istismarı!
Türkiye'nin gittiği yol, yol değildir.
Bilgili olmak, okumak, sorgulamak "halktan kopmak" gibi yorumlanmaya başlandı.
Halktan olmak için; kaba davranışlar sergileyeceksin, "olur böyle şeyler" diyeceksin, "kadınlarımız" diyerek erkek egemen bir dili hâkim kılacaksın, başkasının etek boyuna karışacaksın, başörtüsünü takana "saçın gözüküyor" diye müdahale edeceksin.
İşte Türkiye'nin getirildiği durum tam da budur.
Nereye elimizi atsak, ne yana baksak türlü kirliliklerle karşılaşıyoruz.
Hayvanlara eziyet edeni, çocuklara göz dikeni, gaspçısı, hırsızı, teröristi…
Sokaklarımız bu manyaklarla doldu.
Böyle bir toplumun enteli de "cahil", yazarı da "sapkın" oluyor!
Ödül almış, kitapları en çok satanlardan inmeyen yazarın yıllardır baskısı devam eden paçavrasındaki ifadelerini okuyun, böyle bir sapkınlık olamaz. Bu edebiyat da olamaz, ifade özgürlüğü de olamaz.
Bir diğer manyaklık Zümrüt Apartmanı kitabı… O satırları yazan şahıs belli ki ileri düzeyde bir sapık, satırlarında kendinden geçmiş bir sapkının izleri var.
Sen o satırları yazıp nasıl insanların yüzüne bakıyorsun?
O satırları kitaba işleyip dağıtan yayıncı, sen nasıl bir şeye ortak oluyorsun?
Sosyal medyada insanların tepkileri olmasa hiçbirini duyamazdık.
Tıpkı Türkiye'nin birçok ilçesinde, kasabasında yaşanan çocuk istismarı olaylarını duyamadığımız gibi.
Anadolu'nun en güzel, en bakir alanlarına olayların içine girdikçe suskunluk sarmalı her yanımızı sarıyor. Şehirlerimizden özenerek, imrenerek baktığımız o doğal güzelliklerin, insanların varlığıyla nasıl kirlendiğine şahit oluyoruz.
Çünkü cehalet cesur, çünkü cehalet korkusuz!
Küfür eden, bağıran, toplum içinde türlü çirkinlikler yapan "ivedik" karakterinin toplumun büyük bir kesimi tarafından gülünen bir karakter olması, sinemada rekorlar kırması çok normal bir durum mudur?
Geri kaldık, geri bırakıldık.
Gazeteciler, evlerinin önünde öldüresiye dövülür, sosyal medya olmasa birçok suçlu, sapık aramızda dolaşır. Belediyelerden borç bataklığı çıkar…
Hak, adalet, eşitlik yok, kalmadı!
El birliğiyle yargıyı da halletmiş durumdalar!
İnsanlarımız, "Allah'ım adalete, hastaneye, polise, yargıya işimi düşürme" diye dua eder oldu. Çünkü vatandaş umudunu yitirdi, adalete, eşitliğe, tarafsızlığa olan hükmünü kaybetti.
İşler öyle bir noktaya geldi ki, İstanbul'da bir hâkim, duruşmaya gelen avukatın, eteğine gözlerini dikmiş bakıyor "Bu etek boyu çok kısa, örflerimize uygun değil, fotoğrafını çekip inceleyelim" diyor.
Yetmiyor, bunları resmi evraka yazdırıyor.
Bu nasıl bir aşağılamadır, bütün salon oraya mı bakıyor?
Evet, gerçekten kısa olmuş olabilir, uzun olmuş olabilir, kime ne, kime ne?
İnsanlar, haksız yere hapislerde öldü bu ülkede,
Masum insanları sokakta öldürenler, ellerini kollarını sallayarak dolaşır oldu bu ülkede,
Sapkınlık, manyaklık "ifade özgürlüğü"; yalan, riya "siyaset" oldu bu ülkede,
Bunların hiçbirisi hukuk sorunu olmadı, avukatın etek boyu sorun oldu öyle mi!
İşte size Yeni Türkiye'den yeni manzaralar;
Hakim avukatın etek boyuna kafayı taktı,
Çocuk istismarcısına 3 ay ceza verildi,
Gazeteci dövenler serbest bırakıldı.
Bu manzarada, bu tabloda kimse mutlu olmasın.
Bu manzara karşısında, bu elem verici ortam karşısında kimse susmasın.
Çünkü örgütlü cehalet; çocuklarımıza, bize, geleceğimize göz dikti.
Susarsak, yarınlarımızı da yitiririz, durdurulamayan bir mikrop gibi bedenimizi sarmalarına izin vermeyin!
Susmayın, konuşun, tepki gösterin.
İşte o zaman umutlarımız, cehaleti yenecek!