Yeni parti ve iktidar!
Siyasi parti din de vatan da değildir. Siyasi partiler vatana ve millete hizmet etmenin aracıdırlar. Kurulurlar, millette karşılıkları olunca iktidar olurlar sonunda yorulurlar ve yerlerini bir başka siyasi partiye bırakarak siyasi arenadan çekilirler.
Partiler din kuramaz, milliyet yaratamaz, vatan icat etmezler. Ancak temsil ettikleri halkın inançlarına, milliyetine, tarihine ve vatanına hizmet ederler. Hiç bir parti mutlakın tekelini elinde tuttuğunu söyleyemez! Siyasi Parti liderleri de kendilerini beka sorunu, vatan sorunu, milliyet sorunu olarak göremez ve gösteremezler.
AK Parti redd-i miras etti!
AK Parti, doğal olarak 17 yılda bir çok hizmetin altına imza attı. Türk Milleti de kendisini 17 yıl iktidarda bıraktı. Ancak bu parti "yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceğiz" diyerek iş başına geldi ama Türkiye'yi yolsuzluk, yokluk ve yasaklar cennetine çevirdi. Bu konuda nelerin yaşandığı herkesçe malumdur.
Gün geldi iktidar partisi 'İleri demokrasi'ye geçeceğiz, Yargı ve askeri vesayeti yıkacağız, Çözüm süreci'yle barış getireceğiz ve nihayet Yeni Türkiye'yi inşa edeceğiz' dedi. Türk Milleti de iktidardan daha demokratik bir Türkiye, hukuk devletini daha da ilerletilmiş bir ülke, insan haklarına saygının ve yargı bağımsızlığının daha da yüceltildiği bir vatan beklerken tam tersi uygulamalarla karşı karşıya geldi.
İktidar partisi demokrasinin karşısına ileri demokrasiyi, eski (TC) Türkiye'nin karşısına Yeni Türkiye'yi, parlamenter sistemin karşısına da 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni koydu. AK Parti, CHP'yi Osmanlı'yı redd-i miras etmekle suçlarken, kendisi Türkiye Cumhuriyeti dönemini yerden yere vurdu; TC'yi tabelalardan indirdi, "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözlerini sildirdi ve Andımızı yasakladı. Sonuçta da "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" adlı keyfi bir tiranlık yaratma projesini ülkenin gündemine Bahçeli'nin desteğiyle soktu. Böylece Türkiye hukuk devleti olmaktan çıktı tek kişinin kararnameyle yönettiği bir devlete dönüştü. Belli etmiyorlar ama şimdilerde bu garip sistemi getirenler bu keyfi sistemden nasıl kurtulacaklarının hesabını yapıyorlar.
Yeni parti kurmak!
Gelinen aşamada AK Parti'nin vereceğini vermiş, ununu elemiş eleğini asmış olduğunu düşünen eskilerden Babacan ve Davutoğlu, siyaset sahnesine dönmenin hesabını yapıyor.
AK Parti cenahı ise yeni partilerin kuruluşunu var güçleriyle engellemeye çalışıyorlar. Eski arkadaşlarını yeni parti kurmaya teşebbüs ettikleri için ihanetle suçluyorlar ve bunun bedelini çok ağır biçimde ödetmekle tehdit ediyorlar. Yeni parti kurma ihtimali olanlarla halkın arasına her türden bariyeri koymaya çalışıyorlar. Televizyonlarda görüşlerini halkla paylaşmalarına izin vermiyorlar. Türk Milleti'ne adeta "bizimle idare et, bize mecbursunuz" demiş oluyorlar.
İktidardakilerin yaptıklarından ve politikalarından halk bıkmışsa doğal olarak "yeni çıkış/yeni parti" arayışı başlar. İktidar halkın beklentilerine cevap vermezse halk yeni kurulan ve umut vaat eden partilere yönelir. İşin özü şudur; partileri halktaki memnuniyetsizlikler doğurur. Halkın halinden memnun olduğu zamanlarda kurulan partilerin toplumda karşılıkları olmuyor ve daha önce tarih olmuş partiler mezarlığındaki yerlerini alıyorlar.
Gelinen aşamada kamuoyu yoklamaları halkın yeni parti beklentisi olduğunu gösteriyor. Çünkü ekonomi berbat, işsizlik tavana vurmuş, enflasyon çift rakamlarda, hükümet 3.5 lira olan doların 5.5 lirada tutulmasını neredeyse zafer ilan ediyor. Dahası saman, et, soğan, patates ithal eden bir iktidarın Türkiye'yi yönetmeye hakkı yoktur!
Sonuçta AK Parti dahil hiç bir partinin kendisini halka demokrasi dışı yollarla dayatmaya, kendisinin dışında ortaya çıkacak alternatif partilere anti demokratik yöntemlerle kurulmasını engellemeye hakkı yoktur. Demokrasilerde siyasi rekabet esastır. Siyasi rekabeti siyasi düşmanlıkla karıştırmanın demokrasiye de partilere de faydası yoktur.