Yeni parti meselesi...
Onbeşinci yılına giren AKP iktidarına karşı toplumun bütün kesimlerinden ciddi tepki var. Son referandumda gasp edilen oylar ile Türkiye'nin yüzde 50'den fazlasının AKP karşıtı olduğu da kanıtlandı. Ancak en önemli meselenin muhalefet olduğu da ortaya çıktı. Kaldı ki Cumhurbaşkanlığı makamı ile yetinmeyerek yeniden partisinin başına dönen Recep Tayyip Erdoğan bile parti teşkilatının "metal yorgunu" olduğunu vurguladı. Siyaset biliminde 8-10 yılı geçen iktidarların yıpranma payı hesapları ortada. Toplum karizmatik lider arıyor ve bunu bugüne kadar Erdoğan'ın şahsında buldu. Muhalefet partilerinin liderlerine kendi partilerinden bile güven yok. Kemal Kılıçdaroğlu son Adalet Yürüyüşü ile parti tabanında biriken beklentileri yerine getirmeye gayret ederken, MHP Genel Müdürü Devlet Bahçeli hükümet sözcülüğüne soyununca partisinin zaten baraj altına düşen oylarını dibe vurarak yüzde 3'lere gömmüş durumda.
***
Siyaset bilimcileri, kamuoyu araştırma şirketlerinin araştırmalarında Türkiye'de yeni ve güçlü bir siyasi oluşum beklentisinin olduğu açık. Türkiye'de demokratik hak arayışlarına örnek olacak MHP'deki kongre arayışları, yargı ile engellendi. Bundan böyle MHP'de Bahçeli ve hükümet ilişkileri yüzünden yeni ve demokratik kongre yolu kapanmıştır. Bahçeli ve ekibinin yirminci yıla girmekte olduğu yönetimi ile MHP her yönden yıpranmış, ilke ve ülkülerini yitirdiği gibi AKP'ye verdiği oportünist destek ile kirlenmiştir. Yarım asırlık miras çar çur edilmiştir. Millî merkezde yeni parti kaçınılmaz hale gelmiştir. Tayyip Erdoğan'a karşı tek alternatif olduğu belli olan Meral Akşener liderliğinde parti için geri sayım başlamıştır. Sayın Akşener ile bayram öncesi yaptığımız görüşmeyi gazetemizin yazarları ayrı ayrı değerlendirdi. Kendi adıma o görüşmeden ziyade beklentileri ve psikolojik harekatı yorumlamakta fayda görüyorum. Kurulacak yeni partinin MHP'de kongre arayışında bulunanlardan oluşması beklenen iktidara ulaşamayacağı için yelpazenin çok daha geniş olması şarttır. Evet, Milliyetçiler-ülkücüler kurucu omurgada etkin olma hakları vardır. Ancak iktidarı hedefleyen yeni partinin kurucuları ve üyeler tüm kesimleri kucakladığı gibi kimseyi ötekileştirmemelidir. Emeği geçenlerin hakları teslim edilmekle beraber, "O varsa ben yokum" zihniyeti kabul görmemelidir. Bu konuda AKP'nin kuruluş günlerinde yaşanmış bir anekdotu paylaşmak istiyorum. Şu an TBMM Başkanı olan İsmail Kahraman, Birlik Vakfı Başkanlığı'ndan Refahyol Hükümeti'nde bakanlığa kadar yükselmiş, Milli Görüş geleneğinin önemli temsilcilerindendi. AKP kuruluş çalışmaları esnasında Tayyip Erdoğan'a hitaben: "Kurucular arasında adı zikredilen...... kişi masondur. Ömrüm boyunca masonlarla bir arada çalışmadım. O kişi olursa ben yokum" deyince, Erdoğan son derece sakin: "Sen bilirsin İsmail Abi" cevabını verir... İsmail Kahraman çekip gider. O mason denilen kişi halen AKP'dedir. Ancak yıllar sonra "ben yokum" diyen Kahraman bu defa şartsız dönmüş ve TBMM Başkanı olmuştur. Kısaca kuruluş esnasında doğum sancıları hep yaşanır. Bu sancı esnasında kurucu lidere "Sen bilirsin!" dedirtme zorunluluğu da yaşanır. Sayın Akşener, bugüne kadar MHP içinde kongre çalışmalarına odaklandığı için, merkez sağda, millî solda, Atatürkçü kesimlerle, AKP'ye oy veren muhafazakâr çevrelerle direkt temas kuramamıştı. Yaptığı istişarelerde yine parti kararı üzerine şimdi dışarı açılarak görüşmeler başlatmıştır. AKP'ye yakın ANAR Başkanı İbrahim Okur bile "Yeni partinin potansiyeli yüzde 18'dir" diyor. Gerçek rakam üzerine tartışmalar çok. Tarafsız araştırma raporlarında yüzde 25 ile başlandığı biliniyor. Toplumun tüm kesimlerinin beklentilerinin tamamını yerine getirmek elbette zor. Önemli hatalar yapılmaz ise muhtemel bir seçimde yüzde 30 ların üzerine çıkılacağı aşikar.
***
Bu arada ciddi psikolojik harekat uygulanıyor. Her daim olduğu gibi yönlendirme kokan haberler üfleniyor. Yok efendim "Kurmay kadrosu belirlendi... Şu şu isimler kurucular arasında olacak" gibi haber ve yorumlar ile toplum beklentiye sürüklenmekte. Ardından basın açıklamaları ile "böyle bir durum yoktur"larla hayal kırıklıkları yaşatmanın oyunu tezgahlanıyor. Kimileri daha başından yeni partide olmayacağını ilan ederek beklenen birlik-beraberlik tablosunu bozma görevini yerine getiriyor. Hiç önemli değil. Gelen yerini alır ve tarihe geçer. Gelmeyene de "Sen bilirsin" denilir ve o da tarihe not olarak düşülür. Aldığım bilgilere göre kuruluş Ekim ayı sonuna kadar devam edecek. Bu sürede bir sürü dedikodu yayılabilir. Su akmaya başlamış ve sele dönüşmüştür. Selin önünde durmak mümkün değil. Bu yürüyüşte, bu kervanda yerini almak isteyenlerin "o varsa ben yokum" deme lüksü yoktur. Türkiye'nin gerçek sahiplerinin iktidar yürüyüşünde saygın, yıpranmamış, uzman kadroların oluşacağından şüphem yok. Üfürmelere, dedikodu ve yönlendirmelere karşı uyanık olmakta fayda var.