Yeni operasyon için 'konjonktürel' tercih

Mehmet Bekaroğlu, seçim öncesi AKP’nin ünlü gazetecileri göz altına aldırtacağını iddia etti

Davada savunması dinlenecek üç tutuklu sanık kalmıştı. Soruşturmanın ek iddianamesi mahkemeye sunulmuştu.. Akibetleri üçüncü iddianame ile belirlenecek kişilere, yenileri eklenirken, soruşturma iddia edildiği gibi “konjonktürel” gelişiyorsa iki önemli dalga eşiği vardı. Seçimler ve Obama ziyareti
Çok kişinin içini kemiren kurdu Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Mehmet Bekaroğlu kafesten çıkardı: “AKP, seçime birkaç gün kala 28 Şubat döneminin kudretli bazı simalarını ve bazı ünlü gazetecileri göz altına aldırtacak, bu hareketiyle seçimleri kurtarmaya çalışacaktır.”
İkinci eşiği, ’burnu bir kebap, bir isli viski bir de operasyon kokusunu’ alan E.A. işaret etti: “ABD yönetiminden gelen bilgilere göre, Başkan Obama, Türkiye’den ’barışçı’ olmasını ve Kıbrıs, G.Doğu, Kürdistan ve Ermenistan sorunlarında Ankara’nın büyüklüğünü, diklenerek, bağırıp çağırarak değil, jestler yaparak göstermesini talep ediyor. Ergenekon şebekesinin çökertilmesi işte bu yüzden de çok önemli.”
Bekaroğlu’nun iddiası gerçek olursa, davanın muhalifleri susturma operasyonu olduğu, iktidarın 28 Şubat’ın intikamını bekleyen asli oy tabanına kurban sunduğu... E.A. haklı çıkar, yeni dalga Obama’ya bir iyiniyet jestine dönüştürülürse de
iktidarın nüfuz edebildiği her alanı Amerikancılaştırma çabası içine girdiği ve devletin egemenliğinin tehlike altında olduğu sonucu çıkmaz mı?


++++++


Uykusuz bırakmak kötü muamele
Hukuka aykırı ortamda verilen ifadeyi, sanığın rızası olsa bile AİHM de, CMUK da kanıt kabul etmiyor
Mustafa Balbay’ın 14. Ağır Ceza Mahkemesi önüne çıkması 03.00’ü buluyor. Sabah 4-5’te gözaltına alındığını düşünsek, demek ki Balbay yaklaşık 22-23 saattir uykusuz.
Gözaltına alınan IRA teröristlerine İngiliz makamların işkence yaptıkları iddiasıyla İrlanda’nın İngiltere’ye açtığı davada AİHM, teröristlere uygulanan 5 sorgulama yöntemini inceledi. Bu 5 yöntem arasında uykusuz bırakma da vardı.
Kararda AİHM şöyle der: Bu kullanılan yöntemler, “vücutta hasar meydana getirmese de, insanlarda yoğun fiziksel ve zihinsel acıya yol açıyor ve sorgu sırasında akut psikiyatrik rahatsızlıklar meydana
getiriyor ” .
Bu karardan da anlaşılacağı gibi, çok uzun süre uykusuz bırakılmak kötü muameleye girebilir. Ancak, böyle bir şikâyeti AİHM’ye götürebilmek için önce Türkiye’deki yargı yollarının tüketilmesi gerekir.
CMK’un 148. maddesi de şüphelinin ve sanığın beyanının özgür iradesine dayanması gerektiğini, özgür iradeyi engelleyici kötü davranma, işkence, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma gibi ruhsal veya bedensel müdahalelerin yapılmasını yasaklıyor. Aynı madde, yasak usullerle elde edilen ifadeler rızayla verilmiş olsa da delil olarak
değerlendirilemez demekte.
AİHM’de hukuka aykırı yollardan elde edilen ifadelerin kanıt sayılmaması mutlak bir yasak. AİHM, sorgu sırasındaki işlemler nedeniyle Sözleşme’nin kötü muameleyi yasaklayan 3. maddesinin ihlaline karar vermişse, bu yoldan elde edilen ifadelerin kanıt sayılması durumunda, adil yargılama hakkının ihlaline de
karar verir.
* Rıza Türmen / Milliyet

++++++


Ek İddianame ile gelen sanıkları bekleyen tehdit:
Adil yargılanabilecekler mi?
İkinci Ergenekon iddianamesi ayrı bir iddianame mi yoksa ek iddianame mi?
Bu konuda bir açıklık yok. Avukat Turgut Kazan diyor ki:
- Ek iddianame ise sanıklar önceki yargılama aşamasını kaçırmış olacaklardır. Sanık ve tanıkları dinleyememiş, soru soramamış, okunan belgeleri cevaplayamamış olurlar. Kaldı ki, bizim sistemimizde yargıçlar tarafından hüküm “duruşmada edinilen vicdani kanaate göre” verilir. İkinci grup sanıklar gelene kadar, yargıçların kanaati önemli ölçüde oluşmuş olacaktır... Bu da yeni sanıkların adil yargılanma hakkına zarar verir... Davanın ve tutukluluğun yıllarca sürmesine yol açar.
* Melih Aşık/Milliyet


++++++


Çok yakıştınız

Anlamadığına şüphe yok ki
Nazlı Ilıcak, Mustafa Balbay’ın yargılanmasını beklemeden, ortaya çıkan belgelere göz atmadan, “Hepimiz Mustafa Balbayız” diye meydana dökülenleri anlamakta zorlanıyormuş. ‘Meydanlara dökülenlerin’ Balbay olma nedeninin, adil sorgulanma ve yargılanma hakkına dikkat çekmek olduğunu anlasaydınız, yazdıklarından cezaevine konmuş bir gazeteci olarak siz de, önceki gün meslektaşlarınızın yanında olurdunuz zaten...

Irak’ta kelle kesenler gibi
“Aman Allahım neler konuşmuşlar. Allah’a şükrediyorum ki, Türkiye bunların zamanında bir savaşa girmemiş. Bunların savaşacak halleri yok. Askerlikten başka herşeyi yapmışlar. Siyasetle uğraşmışlar. Yasadışı güçlerle işbirliği yapmaktan çekinmemişler.” Hukukçu biri söylüyor bunları(Arınç).Oysa bu insanların yargılanması başlamadı. Ama bu zat, yargılanmadan idama mahkum ediyor. Tıpkı Irak’ta kelle kesenler gibi.
* Tufan Türenç / Hürriyet


++++++


Hukuk yürümüyor
Kimse “hakkında iddianame düzenlenmiş olanları yargılamayın” demiyor.
Birer sabıkalı hırsız gibi sabahın karanlığında evinden alınıp hapishanelere doldurulmuş tüm cumhuriyet sevdalıları bunu isterler; aklanmayı...
Ama hukuk yürümüyor...
Soruşturma 12 Haziran 2007’de başlatıldı.
Neredeyse iki yıl... Ama henüz suçunu bilmeden içerde yatıyor suçlananların çoğu...
Açıklanmış birinci iddianame; 2450 sayfa, ekleriyle 450 klasör...
Daha birincisine bakılmadan henüz açıklanmamış ikinci iddianame; 1909 sayfa, ekleriyle 700 klasör...
İkincisine bakarken de üçüncüsü gelecektir...
Kaç yıl sürecek?
Bu hukuk değil...
Türk hukuku dünya önünde sınav veriyor...
Bu iktidara karşı çıktıkları için, bir kirli çuvalın içine doldurulmuş insanlar hücrelerinde beklerken aylar yıllar
sonra mı bulacaklar adaleti?
* Bekir Coşkun / Hürriyet

++++++


Neden hepsi Balbay oldu?
Hürriyet, Milliyet, Sabah, Vatan, Radikal, Güneş, Yeniçağ, Posta, CNN Türk, Show TV, Kanal D, ART, SkyTürk... Basının farklı çizgilerinden yüze yakın gazeteci-yazar, Mustafa Balbay’a destek vermek üzere Cumhuriyet gazetesinde buluştu...


Arslan Bulut: Hukukun üstünlüğü şu anda Türkiye’de uygulanamıyor. Bir tek partinin diktatörlüğüne dönüşmüş vaziyette. Bu girişimlerin arkasında dış baskıların özellikle de, Amerika’nın baskısının olduğu söyleniyor.

Rıza Zelyut: Yarın öbür gün, tüm yazarları kapsayabilecek bir basına baskı ortamında bulunuyoruz. Bu ortamı protesto etmek düşünce hürriyetinin yanında olduğumu göstermek için geldim.

Tufan Türenç: Köşe yazarlarının Balbay’a böyle destek vererek sahip çıkması, medyanın ne kadar büyük ve despotik baskı altında olduğunu gösteriyor.

Metin Uca: Her an, hepimizin başına gelebilir düşüncesiyle, çok uzun zamandır görmediğimiz bir medya dayanışması var.

Nail Güreli: Demokrasi düşmanlarına ders olması gereken, önemli bir işaret fişeği.

Melih Aşık: Çok büyük tirajlı gazetelerde bile bu kadar okuyucu, yazar dayanışması olmaz.


++++++

GÜNÜN SÖZÜ
Kalemine daima efendi kal. Uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma.
* Sedat Simavi

++++++


MİNİ YORUM
Irkçı primat

Radikal’in dünkü manşeti ders kitaplarında Türklük şuuru aşılayan cümlelerin yer almasını eleştiriyordu. Türk çocukluklarına kim olduklarını anlatmak ırkçılık, faşistlikti onlara göre... Demokratik olan onları üç aydın müsveddesinin iftirasına kanıp Ermenilerden özür dileyen, güvensiz, kompleksli, mandacı millet düşmanları olarak yetiştirmekti. Bu Türk düşmanlığının nedeni de, bir çeşit primat ırkçılığı olsa gerek...

Yazarın Diğer Yazıları