'Yeni konsept' ve Atatürk'ün 'Balyoz' nasihatları...
Terör örgütü PKK’nın son dönemde artan saldırıları sonrası Ankara, silahlı mücadelede benzeri görülmemiş çapta geniş yeni bir konsept(!) için düğmeye basmış. Genel olarak, sabit noktada beklemenin bırakılarak hareketli hale geçildiği yeni harekat tarzı, “Mutlak hakimiyet, tam pres” diye de adlandırılmış. Buna göre, Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede, PKK’nın terör faaliyetlerinde üs olarak seçtiği bölgeler başta olmak üzere alan hakimiyetini(!) tamamen sağlamak amacı ile bölge bölge büyük bir temizlik harekâtına başlıyormuş.
Pazartesi sabahının gazete manşetleriydi bu haber. Terörle mücadeleye karşı herhangi bir olumsuz düşünceye sahip olmadığımızı bu satırların okurları çok iyi bilirler.
Peki!.. İtirazımız nereye?
Servis haberlerine...
Çünkü, TSK’nın 1990’lı yıllarda uyguladığı ve çok başarılı sonuç aldığı alan hakimiyeti stratejisine dönmek(aslı varsa) bence çok geç alınmış karar. Bir de haber, daha çok balyoz kararı ardından yayılan olumsuz havayı dağıtmaya yönelik siyasi bir servise benziyor. Akla gelen ilk soru da; asker terör örgütüne yönelik uygulayacağı imha planını deşifre eder mi, “biz sizi böyle avlayacağız gerekli önlemlerinizi alın” diyebilir mi?..
Cevap verilmesi gereken en önemli soru ise;
TSK’nın elini kolunu bağlayan, kışlada savunmaya mahkum eden AKP tarafından kaldırılan EMASYA protokolü yeniden mi yürürlüğe konuldu?..
Terörle kahramanca mücadele edenlerin kafasına indirilen balyozun üstünden daha bir hafta bile geçmeden ve EMASYA gerçeği ortada dururken bu yeni konseptin(!) AKP palavrası olmamasını canı gönülden temenni ederim.
AKP futbol diliyle servis yapadursun.. TSK’nın üzerinde dolaşan kara bulutlar bana Başbuğ Atatürk’ün Türk ordusuna yönelik bazı sözlerini hatırlattı. Ezberde tutmakta fayda var:
* Tarihte bütün bir vatanı, çok üstün düşman kuvvetleri karşısında son toprak parçasına kadar karış karış kahramanca ve namusluca müdafaa etmiş ve yine varlığını koruyabilmiş ordular görülmüştür. Türk ordusu o cevherde bir ordudur. Yeter ki ona kumada edenler, kumanda edebilmek özelliklerine sahip bulunsun.
* Benim için ordumuzun kıymetini ifadede ölçü şudur: Türk ordusunun bir birliği, eşitini mutlaka mağlup eder; iki mislini durdurur ve tespit eder. Şimdilik bundan fazlasını istemiyorum. Çünkü fazlasını milletimizin yaradılıştan sahip olduğu cengaverlik zaten temin etmektedir. Fakat bu kıymeti mutlaka muhafaza etmek lazımdır. Bunu askeri bir esas, bir kaide olarak göz önünde tutmalıdır. Bu kıymet korundukça teşkilatımızı, talim ve terbiyemizi, sevk ve idaremizi bu hedef ve gayeye yürüttükçe, Türkiye’nin her türlü taarruzdan, tecavüzden korunmuş olacağına ve korunacağına kimsenin şüphesi kalmaz.
* Türk milletinin toplumsal düzenini boğmaya yönelen didinmeler boğulmaya mahkumdur. Türk milleti kendinin ve memleketin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız ve kirli emelleri anlayamayacak ve onlara müsamaha edecek bir topluluk değildir. O şimdiye kadar olduğu gibi doğru yolu görür onu yolundan saptırmak isteyenler ezilmeye, kahredilmeye mahkumdur. Bu hususta köylü, işçi ve bilhassa kahraman ordumuz candan beraberdir. Bunda kimsenin şüphesi olmasın!.
* Kumandanlar, emri altına verilen millet evladını, memleket vasıtalarını, düşmanına, ölüme yöneltirken tek düşündüğü nokta; milletin kendisinden beklediği vatani vazifeyi ateşle, süngü ile ve ölümle yapmak ve sonuçlandırmaktır. Askeri vazife, ancak bu anlayış ve görüşle yapılabilir. Lafla, politika ile, düşmanın aldatıcı vaatlerine kulak vermekle askerlik vazifesi yapılamaz. Kumandanlık vazife ve mesuliyetini yüklenecek kadar omuzlarında ve bilhassa dimağında kuvvet bulunmayanların feci sonuçlarla karşılaşmasından kaçınılamaz.
* Kumandanlar askerlik vazife ve gereklerini düşünürken ve uygularken dimağını siyasi düşünceleri altında bulundurmaktan sakınmalıdırlar. Siyasi yönün gereklerini düşünen başka vazifeliler olduğunu unutmamalıdırlar.
* Kumandanlık pek mühimdir. Bir ordu hakiki bir kumandanın emri altında kendinden büyük kuvvetleri mağlup edebilir. Aynı ordu herhangi bir kumandanın emri altında sebepsiz mağlup olabilir. Mağlup bir ordu, muktedir bir kumandanın emri altında muzaffer ve galip olabilir. Büyük kumandanlar pek çok defa tahakküm altına geçmiş ve dağılmaya yüz tutmuş milletlerin harp kuvvetlerine yeniden bir canlılık vermeye muvaffak olmuşlardır. Ekseriya bir büyük kumandanın ölmesiyle veya ordu üzerinden çekilmesi milletlerin askeri şerefinin dahi yavaş yavaş ortadan kalktığı görülmüştür.
* Vatandaş bilmelidir ki, ordu ne kadar mühim ise onun başına geçirilecek olan milli kumandan dahi muvaffakiyet için en aşağı o kadar mühimdir.
(Yusuf Koç-Ali Koç’un ’Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal ATATÜRK’kitabından.)