Yeni bir siyaset anlayışı
Türk demokrasisi sorunlar yumağına dönüşmüş durumda. İşin kötüsü eskiden bu durumdan şikayetçi olan toplum artık duruma alışmaya başladı.
Antidemokratik yaklaşımların "alışkanlık" halinden "kural" haline dönüşmeye başladığı bir eşikteyiz. Bu durumdan sadece iktidarı sorumlu tutup muhalefeti bunun dışında bırakmak meseleyi eksik değerlendirmek olur.
Kimseyi ayırmadan teşhisi koyalım: Bu durum Türk siyasetini oluşturan tarafların ittifak ettiği hususlardan biridir.
Teklifim biraz beylik olacak: Son dönemde iktidarından muhalefetine tüm Türk siyasetine hâkim olan sıkıntıların aşılması için yeni bir siyaset anlayışının inşa edilmesi gerekiyor.
Peki ama nasıl?
Burada salt yeni bir siyasi partinin kurulmasından değil yeni bir siyaset anlayışının inşa edilmesinden bahsediyorum.
Şu bir hakikat ki Türk siyaseti tıkanmış durumda. AK Parti'de ilgi ile seyrettiğimiz yorgun metal operasyonları, MHP'nin nasıl bir muhalefet yapacağına dair yaşadığı kafa karışıklığı ve CHP'nin 80 yıldır Ahmet Hamdi'nin "ne içindeyim zamanın, ne de dışında" dizelerinde ifade bulan siyaset tarzı siyasi hayatımızı tıkamış durumda.
Bu tıkanıklık sadece icraatlarla alakalı değil, anlayışla da alakalı. Mesele yeni bir parti kurmak değil, yeni bir siyaset anlayışı inşa edebilmek. Demokrasiyi önceleyen, evrensel hukuk ilkelerine saygılı, tarihi kaynaklardan beslenerek geleceği kurgulayan, devlette liyakatı esas alan, millî birliği tehdit eden FETÖ ve PKK gibi yapılanmalara karşı müteyakkız ve müsamahasız, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, millî ve manevi değerlere duyarlı, eğitim ve bilimi politik bir argüman olarak görmeyen ve tabii ki imparatorluk bakiyesi olan bir devlet gibi gelecek projeksiyonuna sahip bir anlayıştan bahsediyorum.
Netice olarak bir siyasi parti sadece tüzükten ve programdan ibaret değildir. Program ve tüzük başlangıçtır. Parti programı ve tüzüğünden gördüğümüz kadarıyla İYİ Parti bu konuda iyi bir başlangıç yapmış. Sonrası, lider kadrosunun söylemleri, eylemleri, partinin memleket meselelerine karşı somut önerileri ve toplumun tüm katmanlarını kuşatacak bir siyaset dili ile gelecektir.
Eğer İYİ Parti böyle bir siyaset anlayışı inşa edilebilirse gördüğünü gözlemlediğimiz ilgi daha da artacaktır.
Hangi dava?
Cumhuriyetin 94. yılını idrak ettiğimiz şu günlerde demokrasimizin geldiği noktayı geçtiğimiz Cumartesi günü Melih Gökçek şu sözlerle ifade etti: "Başarısız olduğumu düşündüğüm için değil, yorgun olduğumu düşündüğüm için değil, ülkemi lider ülke yapacağına inandığım Recep Tayyip Erdoğan istediği için istifa ediyorum.".
"Seçilmiş biri neden istifa ettirildi?" sorularına yandaş cenahtan gelen cevap ise oldukça manidardı: Atatürk de İsmet Paşa'yı istifaya zorlamıştı. Ne kadar kadar Atatürkçü bir zihniyet tarafından idare ediliyoruz, anlayın artık.
"Lider ister, başkan gider" mottosu sadece AKP'nin sorunu zannedilmesin. Bu, Türk siyasetinin ortak problemi. Eskiden lider isteyince başkanlar partiden giderler, siyasete devam ederlerdi. Fakat AKP, liderin istemediğini siyasetten de el çektirerek Türk tipi demokrasiye seviye atlattı!..
Burada tartışmamız gereken Erdoğan'ın kendince sorunlu bulduğu Başkanları en az zararla devre dışı bırakması değil, Başkanların bu talebe direnmemesi, siyaset dışı kalmayı kabul etmesi.
Anladığım kadarıyla Gökçek "dava"sı ve "lideri" için istifa etmiş. Ama davasına ve liderine o kadar bağlı ki ayrılırken "aslında ben gitmek istemiyordum" mesajı vermeyi de ihmal etmiyor...
Hâl böyleyken insan bu davanın ne olduğunu ister istemez merak ediyor. Hatırladığım kadarıyla bu arkadaşlar Millî Görüş gömleğini çıkartarak dava meselesini çözmüşlerdi.
Siyasette "dava" kültü sağdan sola her hareketin can simidi. Sıkıştığınız anda "dava için" dediniz mi işlem tamam. En azından hamle üstünlüğünü ele geçiriyorsunuz.
Yapılanlara kutsiyet atfetmek için başvurulan faydalı bir yöntem "dava" retorikleri. Örnek olayımızda AKP cenahından gelen "dava" mesajlarını da bu kapsamda değerlendirmek mümkün. "Dava" retoriği tıpkı bir "master" anahtar gibi her problemi çözüyor. Görevden alıyorsunuz "dava" için, istifa ediyorsunuz "dava" için.
İnsan tabii ki sormadan edemiyor: Hangi "dava" için?