Yeni bir "Çözüm Süreci" "İttifakı" dağıtır mı?
Geçmişte Devlet Bakanlığı ve Hükümet Sözcülüğü dahil birçok görevde bulunmuş tecrübeli de bir siyasetçi olan İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ahat Andican, Ahu Özyurt'un konuğu olduğu TV100'de bir "süreç"e dikkat çekti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "HDP'nin kapısına, açılmamak üzere kilit vurulmalıdır" çıkışını yapmasına paralel gelişen bir süreç bu.
***
- Kasım ayı sonlarında, AK Parti eski Van Milletvekili Gülşen Orhan, Diyarbakır'a gidiyor. Orada bir çok STK temsilcisiyle görüşüyor. HDP önünde nöbet tutan anneleri de ziyaret etse de, basına, Orhan'ın temaslarının "MHP ile ittifakının bölgeye etkisi ve Kürt sorununun çözümü için yapılabileceklere dair" olduğu yönünde söylentiler yansıyor.
- Aralık ayı ortasında MHP liderinin malum HDP çıkışı geliyor
- Bir gün sonra, AK Parti'li Orhan'la görüşen STK temsilcileri arasında da yer alan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, "Mevcut şartlara, temaslardan edindiğimiz izlenimlere bakarak" vurgusuyla, "Yeni bir çözüm sürecinin kıyısındayız. Belki önceki sürecin yol ve yöntemleri uygulanmayacak ama bir şeyler olacak" açıklamasında bulunuyor.
- Hemen ardından HDP'li Sırrı Sakık, "Biz de bu konuda duyumlar alıyoruz" diyor.
- Bütün bunlar olurken, Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından birinin, İmralı'daki cani Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan ile görüştüğü öne sürülüyor. Öcalan iddiayı doğrulayarak, "Evet, kısa bir süre önce bir Cumhurbaşkanı danışmanıyla görüştük. Uzun bir görüşme oldu. PKK başta olmak üzere yaşanan durumlarla ilgili görüştük" ifadelerini kullanıyor. Daha önce "Yeni biz çözüm süreci olabileceği" yönündeki sözleri tepki çeken İlnur Çevik'le ilişkilendirilen bu görüşmenin, Cumhurbaşkanı'nın bilgisi dahilinde yapıldığı iddia ediliyor.
***
Bütün bu ahval ve şerait içinde, Andican, MHP'nin, "HDP kapatılsın" ısrarını, "İkinci bir çözüm süreci mi geliyor" rahatsızlığa bağlıyor.
***
İnşallah öyledir.
Umarım, "HDP kapatılsın" çıkışının perde arkasında, ihtimal dahilindeki "yeni bir çözüm sürecine taş koyma" gayreti vardır.
Bu Türkiye'nin hayrına ve sahiden de "bekası uğruna" verilmiş anlamlı bir mücadele olur.
***
Öte yandan…
***
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin oylandığı 16 Nisan 2017 referandumunda, AK Parti ve MHP ile birlikte, Anayasa'nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesini savunan Kürdistancı HÜDA-PAR da "Evet" demişti.
Keza, İmralı'daki caninin "Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey'in başkanlığını destekleriz" sözleriyse, "bölge"deki propagandanın önemli malzemelerinden biriydi.
MHP bunlara rağmen tercihini değiştirmemiş ve "Evet" demişti.
Benzer şekilde…
Yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine 2 gün kala, İmralı'daki caninin, HDP'li seçmene hitaben bir mektup yayınlayarak, Cumhur İttfakı'nın lehine olacak şekilde "tarafsızlık" çağrısında bulunması üzerine MHP'nin, amiyane tabirle "Başlarım böyle ittifaka" diyeceği sanılırken, o güne kadar Türkiye'de yaşayan hemen hiçkimsenin rüyasında görse inanmayacağı şekilde, MHP cephesinden Öcalan'ın mektubunu olumlayan bir açıklama gelmiş ve "HDP'yle CHP arasında kurulan al-ver süreci, kirli pazarlıklar, kahredici anlaşma ve uzlaşmalar milli bekamız açısından ağır risk ve tehdittir. İmralı'da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çeken teröristbaşı anlaşılan odur ki, HDP'nin istismarına müdahale etmek, hatta önüne geçmek maksadıyla tarafsızlık çağrısı yapmıştır. Teröristbaşının mektubu HDP'nin vahim sapmasına, Zillet İttifakı'na verdiği rezil desteğine itirazın, tepkinin ve bundan duyduğu rahatsızlığın eseri ve sonucudur" denmişti.
Yine, Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan'ın, TRT'de yayınlanan röportajında Ekrem İmamoğlu'nu eleştirerek açıkça Cumhur İttifakı'na destek vermesine, MHP'den "Öcalan'ın desteklediği ittifakta yokuz" türü bir tepki gelmemişti.
***
Demem o ki, MHP'nin, "Türkiye'nin bekası için elzem gördüğü" herhangi bir ittifaktaki "Kan kusup kızılcık şerbeti içtim" deme eşiğini bilmeden yapılan her türlü siyasi analiz, benimki dahil, çökmeye mahkumdur!
Önce seçim sathı mahaline girilmesi ve MHP'nin bu seçime yüklediği "ideolojik mana"yı görmek gerekir.
Bu mana, son Cumhurbaşkanlığı seçimi ve referandumdaki gibi "Devletin bekası"yla gerekçelendirilerek ilan edilirse, MHP, Cumhur İttifakı'nın "yüzde 51"e ulaşabilmesi uğruna, pekala, başına "milli" konulmuş, arasına "birlik", "beraberlik", "bütünlük" gibi bir takım "alerjik reaksiyonu bulunmayan" kavramlar serpiştirilmiş yeni bir sürecin en azından engelleyeni olmayacak bir konum belirleyebilir kendisine.
Hatta, böyle bir süreçteki varlığını "İhanete geçit vermeme" noktasında bir tür garantörlükle bile izah edebilir seçmene…