Yemin etse başı ağrımaz…
Reşit Akıncı, en bilinen siyasi vasiyeti "Kürdistan haritasını dünya milletlerine kabul ettirmek; Irak'tan sonra ikinci cepheyi Türkiye'de açmak" olan Molla Mustafa Barzani tarafından, bu "ütopya" uğruna kurulan KDP'nin Türkiye şubesi gibi çalışan KDP-T'nin Diyarbakır İl Başkanı'ydı. HDP'yle yapılan ittifakına karşı olduğu gerekçesiyle buradan ayrıldı. Ve, tam da, "iktidarla iyi günlerindeki HDP'nin" yerini alacak yeni bir "Kürtçü" partinin projelendirildiğinin konuşulduğu günlerde, parti kurduğunu açıkladı.
Bir nevi öz hakiki Barzaniciler(!) yapılanması;
- KDP!
Keza misyonlarını da, "Biz ölümsüz lider Mele Mustafa Barzani'nin izindeyiz…" diye tanımladı.
Partisinin, "Cumhur İttifakı'na destek vermek üzere kurulduğu" iddialarınıysa yalanladı. Hatta, Barzani'nin Rudaw TV'sindeki konuşmasının bir yerinde, "Kur'an-ı Kerim üzerine yemin ediyorum ki bizim bu iddialarla herhangi bir alakamız yoktur" bile dedi.
Yemin etse başı ağrımaz tabii; teorik olarak "Cumhur İttifakı"nı desteklemesine imkan olmadığı aşikar.
Zaten neden desteklesin ki?
Pratikte;
- "Kuzey Kürdistan Bölgesel Yönetimi"nin "anayasal" bir yapı olduğundan hareketle, "parlamentosunu, başbakanını, bakanlarını, bayrağını(!)" tanıyan kim ise,
- Peşmerge paçavrasını "bayraklaştırıp" da Esenboğa Havalimanı'ndan tutun, Çankaya Köşkü'ne kadar birçok yere astıran kim ise,
- Kimin partisinin kongresinde, "Irak Kürdistanı"ndan sonraki hedeflerinin aynı bölücü projeyi Türkiye'ye taşımak olduğunu ilan ve itiraf eden Molla Mustafa Barzani'nin varisi Mesud Barzani'yi "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye alkışlattı ise,
- Kim, Atatürk'ün mücadelesine karşı girişilen Kürt-Ermeni ortak isyanlarını destekleyen, hatta fiilen Türkiye'de karakol basan peşmerge gruplarının başında bulunan Molla Mustafa Barzani'yi "dini bütün" diye tanımlayıp hatırası önünde saygıyla eğildi ise,
- Kim, Molla Mustafa Barzani'nin göz koyduğu Türk topraklarını, Diyarbakır'ı, Hakkari'yi "Molla Mustafa Barzani'nin toprakları ve ülkesi" olarak tanımladı ise,
- Kim, Barzani için Erbil'de bir "payitaht" inşa ettiyse,
Ona destek vermesi kâfi!
SORU-YORUM
Bir "hukuk devleti"nin başında bulunan kişi, bireylere, dininden, dilinden, cinsiyetinden, ırkından, etnik kökeninden, milliyetinden ve dahi çoğu halde "suçlu" yahut "suçsuz" olmasından bağımsız olarak tanınmış olan, devlet olarak tanıdığını ve uyacağını taahhüt ettiği, anayasal güvence altında bulunan "haklar"la ilgili olarak "varsa da sözde hakkını koruyacak değiliz" diyebilir mi? Bu mevkide bulunan bir kişinin, adından, sanından, suçundan bağımsız olarak herhangi birinin "haklarının çiğnenmesine göz yumacağını" itiraf etmesi, suç değil midir?
Kaldı ki, "Öcalan gibi bir terörist"in "haklarını(!)" korumakla kalmayıp, ona, "hakkı olmadığı halde" başında bulunduğu terör örgütünü yönetebileceği ilişkileri kurma, mesajları yollama, görüşmeleri yapma alanını açan bir iktidar için "Demirtaş gibi bir terörist"in "adil yargılanma hakkı"nı gasp etmemek ne kadar yürek sızlatıcı, ne kadar hazmedilemez, ne kadar ağır, ne kadar katlanılmaz, ne kadar zor olabilir ki?
Daha neler…
Ticaret Bakanlığı bünyesindeki Reklam Kurulu, e-ticaret sitelerindeki gökkuşağı temalı ürünlerin (LGBT'yi de sembolize ediyor diye) +18 ibaresiyle satışa sunulması gerektiğine karar vermiş. IŞİD paçavrasında "La ilahe illallah" yazıyor diye; kelime-i tevhidi yasaklayabilir misiniz? PKK'nın paçavrasında yıldız var diye gökyüzüne perde mi gereceksiniz her gece? Böyle iş mi olur?
Çocukların "sapkınlık" varsaydığınız eğilimlere kapılmamasını istiyorsanız, sahte şeyhlerin, sayısız cinsel skandalla gündeme gelen çakma dergâhlarını, sözde tekkelerini kapatın her şeyden önce!
Taciz, tecavüz, ensest, fuhuş gibi her türlü kepazeliğin ve yozlaşmanın normalleştirildiği ve sözde ahlakçılık yapılan gündüz kuşağı programlarını televizyonlardan kaldırın!
Çocuk kitaplarında, çocuk dergilerinde, çizgi filmlerde kullanılan dili denetletin; ekran polislerine değil ama pedagoglara!
Ben sırf gökkuşağını seviyor diye cinsel kimliğini değiştirmek isteyen insan görmedim daha.
Ayak altı…
---------------
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, Başakşehir'in yardımcı antrenörü Pierre Webo'nun maruz kaldığı şoven tutumu eleştirmek için yayınladığı mesajda "Irkçılığın her türlüsü ayaklarımızın altındadır" demiş.
Bu vesileyle, hiçbir ittifakın, "Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız" vecizindeki ruhu öldüremeyeceğini de ispat etmek istemiş gibi sanki…