Yazmaya devam edecekler mi?
Taraf, okurunu dumura uğrattı. Birinci sayfada ’suçluyu savunuyor’ diye eleştirdiği Önder Aytaç, beşinci sayfada Emrullah Uslu’yu aklamaya çalıştı. Güven bunalımı yaratan iki isimle, ‘misyon gazetesi’nin yolu ayrılacak mı?
Dünkü Taraf’ın sürmanşetinde okurlarını şaşırtan şu haber yer aldı: “Oğlu öldürülen acılı babaya tuhaf soru”
Haberi şaşırtıcı kılan, ’tuhaf soru’yu soranın Taraf yazarı Önder Aytaç olmasıydı.
Olay 32. Gün programında meydana geldi. Polis Akademisi Öğretim Üyesi de olan Önder Aytaç, bir süre önce İzmir’de ’dur ihtarına uymadığı’ gerekçesiyle polis kurşununa hedef olan Baran Tursun’un ailesine, önce oğullarının alkollü olduğunu, agresif davrandığını ve olayın ’iş kazası’ sayılması gerektiğini söyledi. Ardından da, baba Mehmet Tursun’u kast ederek “Diyarbakır’dan göç ederken niye etmiştir?” sorusunu sordu.
Aytaç’ın ’beklenmeyen’ çıkışını birinci sayfasına taşıyan Taraf, kendi yazarını ’öldüreni savunup, öldürüleni suçlamak’la eleştirdi. Kendi yazarına moda tabirle ‘şerh’ düşen Taraf, ’misyon gazetesi’ kimliğini konuşturup Aytaç’ın yazılarına son verecek miydi?
Bunu öğrenmek için 5. sayfayı açtık.
Birinci sayfada hakkında ‘soru işaretleri oluşturulan’, ‘güvensizlik doğurulan’ yazar, ortağı Emre (Emrullah) Uslu ile birlikte köşesini muhafaza ediyordu. Hem de bütün heybetiyle...
Şöyle ki, Aytaç Uslu hakkındaki iddiaları ’yalan’lıyordu.
Taraf okurlarının nasıl dumura uğradığını tahmin etmek zor değil... Madem Aytaç’ın yapısı ’suçlu’yu savunmaya müsait; savunduğu Uslu’nun da suçlu olmadığını nereden bileceğiz?
Madem iki polis-yazardan birinin ‘güvenilmez’, diğerinin ‘suçlu’ olma ihtimali var, Taraf o köşeyi kaldırmak için ne bekliyor?
Yoksa amaç, bazı internet sitelerinin atladığı gibi “Taraf kendi yazarına bile çaktı” görünümü yaratıp, yalanlanan sızdırma görüntüler yüzünden sarsılan imajını kurtarmak, ’doğrucu Davut’luk konusunda referans oluşturmak mı?
Ya Önder Aytaç! ’Benim polisim işini bilir’ demesi, Taraf’ın medyada oluşturmaya çalıştığı zeminin, emniyet alanındaki yansıması mı?
Önder Aytaç ve Emrullah Uslu Taraf’ta yazmaya devam edecekse... ‘İyi polis, kötü polis oyununun dekoru’ olmaktan başka anlam taşımayan bu haber, içeriği ve sunumu ile, gelecek için peşin bir meşruiyet sahası açmak için inşa edilen bir ‘mühendislik harikası’ mı?
Onlara ‘dur’ diyen yok
Önder Aytaç :
Polis Akademisi’nde Güvenlik Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı olduğu dönemde, Soros destekli TESEV’in ‘Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim’ adlı raporuna katkı sağladı. Genelkurmay’ın sert tepkisinin ardından görevden alındı. İktidar ailece onore etti. Babası Dış Okullar Daire Başkanı, kardeşi İçişleri Bakanı Aksu’nun danışmanı, kendisi de Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcısı oldu.
Emrullah Uslu:
1999’da doktora tezinde Susurluk’un ‘Emniyet kanadı Mehmet Ağar’a yakın, MİT kanadı Mehmet Eymür’e yakın, Askeriye kanadı ise Veli Küçük’e yakın’ iddiasında bulundu. 8 yıldır yurt dışında. Darbe günlükleri, Andıç belgesinin sızdırıldığı Utah’ta doktora yaptı. Uçarak gittiği Amerika’dan ‘okyanus ötesi uçamaz’ raporu gönderiyor. Asker kaçağı olduğu ve dönerse gözaltına alınacağı iddia ediliyor.
+++++
Vakit neydi?
Vakit, Caf Caf dergisi bayi satışının başlamasını “Türkiye’de kendini ‘Müslüman’ olarak tanımlayan insanların mizah alanında uzun zamandır bir faaliyeti görülmüyordu” diye duyurmuş.
Vakit neydi o zaman?
+++++
YENİ HAYAT BULUŞMASINA KATILAN PROF. VERGİN’İN AÇIKLAMASI:
‘Küçük düşürme gayreti var’
Salih Memecan (yandaş tavrının mizah sanatına gölge düşürdüğü tartışılan karikatürist)’ın karısı, AKP İstanbul Milletvekili Nursuna Memecan, bir süre önce, aralarında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu ‘özel’ bir grup misafiri evinde ağırlamıştı. ‘Yeni Hayat buluşması’ olarak anılan yemeğin davetlileri arasında Prof. Nur Vergin de vardı.
Vergin’in adı, yine aynı yemeğe, Talisker kurbanı eşi E.A. ile birikte katılan, Radikal yazarı Nur Çintay’ın ev sahibesine minnet ve hayranlıklarını ilettiği yazı ile gündeme gelmişti. Yemeğin ardından hakkında “Bayan İvedik” benzetmesi yapılan Çintay, Vergin için “Dolu salona girerler ve gözlerini kısıp hedefe kilitlenirler: En mühim adamın dizinin dibi! Her zaman doğru sandalyede olmak maharet ister” yazmış, ardından da ikili, seviyesi çok düşündürücü bir üslupta gelişen tartışmanın kahramanları olarak, gazete manşetlerine yerleşmişti.
’Çamur at izi kalsın’
Medyapolemik’teki değerlendirmemizi, Çintay’ınki gibi ‘çekememezlik’ zemini değil, Vergin hakkında yapılmış yayınlar üzerine inşa etmeyi seçmiştik.
Bu durumdan rahatsız olan Vergin, hakkında aktardıklarımıza cevaben şu açıklamayı yolladı:
“Sayın Selcan Taşçı,
‘Bebek sırtlarındaki babadan kalma 2.5 dönümlük doğal sit alanı özellikli arazisine inşaat izni alma girişimleri sansasyon yaratan’ diyorsunuz ama R. Muhtar’ın ortaya attığı bu iddia çürütüldü. “Çamur at izi kalsın” babından ileri sürülen beni küçük düşürme gayreti, öyle görüyorum ki sizi de etkilemiş bulunuyor. Aksi takdirde R. Muhtar’ın yanılgısına ve beni karalama teşebbüsüne niçin sahip çıkasınız ki? Sözkonusu arsa bana ait değildir, 7 Ekim 2002 tarihinde satılmıştır! R. Muhtar’ın haysiyetimi rencide edici yayını yargıdadır.
Kehanet değil tahmin
AKP’nin daha 10 yıl iktidarda kalacağına dair bir öngörüm olduğu doğrudur. Bu, sizin belirttiğiniz gibi bir akademik “kehanet(!)” değildir, kişisel temennim de değildir, Türk siyasi hayatının objektif analizinden kaynaklanan bir tahmindir. Türk toplumuna ilişkin, 35 yıldır yapmış olduğum birçok tahmin gibi bu da - muhalefet partilerinde beklenmedik bir değişim olmadığı takdirde, bunu öngörmem gerçekten de “kehanet” olur!- bu gidişle gerçekleşeceğe benzemektedir. İlginçtir, bu tahminimde bulunalı henüz bir yıl geçti ve bakıyorum, bu doğrultuda analizler birçok siyaset yorumcusu tarafından dile getirilmeye başlamıştır. En son örnek, genellikle benimle hiç aynı paradigmalar çerçevesinde düşünce üretmeyenen M.A. Birand’ın birkaç gün önceki bir yazısında “Önümüzdeki 10 yılda Türkiye’ye AKP’den başka bir iktidarın gelmesini beklememek gerekir” demiş olmasıdır. Saygılarımla”
SON SÖZ:
Vergin’e ‘çamur at izi kalsın’ mantığında olduğumu düşündüren analizin malzemesi, hakkında çıkan haber ve yorumlardır. ‘Benim gazetecim’, suçlama ve iddialara sarılıp, savunmayı yok saydığı sürece kişilerin özgeçmişlerinde aklandıkları anlar hep saklı kalacaktır. Yani ‘medya utansın(!)’
İkinci konuya gelirsek, 6 milyon ölü, yenidoğan, hayali seçmenimiz olursa Nur Hanım’ın sözleri elbette kehanet olmaktan çıkıp, doğru tespite dönüşecektir(!)
+++++
DİYASPORA’NIN SAĞLADIĞI ’KAZANÇ’ UĞRUNA, KENDİ ÜLKELERİNİ MAHKUM ETTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR
Kendi ‘aydın’ımızı satın mı alalım
Ermeni diyasporası ve Ermenistan, Türkiye’yi soykırımı kabule zorlarken içimizden aydın sıfatlı kimi akademisyen, yazar vs. gibi kişiler de omuz veriyor.
Bir insan durup dururken kendi ülkesini mahkûm etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürer mi?
Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da orada burada kan gövdeyi götürürken, ABD dünyanın gözleri önünde tarihe geçecek insanlık suçları işlerken, Ruanda’da olduğu gibi bu suçlar soykırıma dönüşürken, gerçek bir aydın tutar da 90 yıllık bir trajediyi bahane ederek kendi ülkesini mahkûm etmeye çalışır mı?
Neden çalışır?
Tabii bedavaya değil...
Diyaspora ikide bir ABD ve Avurpa’da konferans düzenleyip bizim “aydın”a yurtdışı gezi imkânı sağlıyor. Cebine bir şeyler koyuyor. Kitabı varsa dünya çapında satışını sağlıyor. Hocalık yeteneğini aniden keşfedip Amerikan üniversitelerinde ders verdiriyor... Onu beslemenin ve kullanmanın yollarını buluyor.
Bu aleyhte kampanyayı etkisizleştirmek için ne yapalım? Parayı bastırıp kendi aydınımızı Ermeni diyasporasının elinden satın mı alalım? Ne yapalım?
* Melih Aşık / Milliyet
+++++
MİNİ YORUM
Sinir ötesi seçim
Yaklaşan yerel seçimlerle ilgili en güzel tespiti Yılmaz Özdil yaptı: Korku Filmi!
Ölüler oy kullanacağına göre, seçim sandıklarını mezarlıklara mı kurmayı düşünüyorlar?
Yoksa, uhrevi biçimde mi bildirilecek rahmetli olmuş dostun, akrabanın seçimi?
Niyetlerini sandık başkanlarının rüyalarına girmek suretiyle mi belli edecekler?
Ya yeni doğanlar? Onlar için kriter ne? Bir kere ağlarsa CHP, emzik isterse MHP, kusarsa AKP, tırmık atarsa DTP mi sayacağız?
ST