Yazıklar olsun sana!

İngiliz The Guardian gazetesi bile “Filistin’e Yol Açık” konvoyunun Mısır tarafından engellenişi karşısında Batının tavrını eleştiriyorsa biz, Türkiye ve İslâm dünyasındaki körlük ve sağırlığı neyle izah edeceğiz?
Ailesi Auschwitz toplama kampında Naziler tarafından imha edilen 85 yaşındaki Yahudi Hanımefendi Hedy Epstein; sınıfında Alman arkadaşları tarafından “Pis Yahudi” diye yüzüne tükürülen Epstein; 16 yaşından büyük bütün Yahudi erkeklerin toplanarak götürülüp bir daha geri dönmediğine şahit olan Epstein; son “dökme kurşun” operasyonunda İsrail’in Gazze halkına reva gördüğü zulmü görünce Hitlerin kendi ailesi ve bütün Yahudilere yaptıklarını hatırlayıp “Dehşete düştüm” diyen Epistein; İslâm âlemindeki insanların nasırlaşmış kalpleri karşısında ne hissediyor acaba?
Sonra, İngiliz milletvekillerinin Londra, Türk milletvekillerinin Ankara’dan, Yahudi ve Hıristiyan din adamlarının Avrupa’nın değişik ülkelerinden yola çıkıp etrafı onlarca metre yükseklikte beton duvar ve çelik tellerle örülmüş bir cezaevinden çok daha ağır şartlar altında yaşayan, unsuz, susuz, evsiz-barksız, ilaçsız, hayvanları öldürülmüş ve meyve ağaçları tahrip edilmiş bir milyon 500 bin kişilik Gazzeli mazluma içebilsin diye bir bardak su, yarasını sarabilsin diye on santim gazlı bez ulaştırabilmek için yola çıkmış olmasına rağmen, komşuları ve dindaşı Mısır Hitleri Hüsnü Mübarek’in “Giremezsiniz!” diye bin bir güçlük çıkarmasını Müslüman, bir insan olarak biz nasıl içimize sindireceğiz?
Derdin ne senin Mübarek?
Onun derdini Akşam’da (7 Aralık 2010) Hüsnü Mahalli, “29 yıldır Cumhurbaşkanı olan Mübarek, iktidarı oğlu Cemal’e devretmek istiyor. Bunun için mutlak olarak ABD’nin desteği ve İsrail’in de onayını almak zorunda” olarak izah ediyor?
Aynı Mübarek Mısır’la Gazze arasındaki sınıra Filstinliler tünel kazıp karınlarını doyuracak ekmeğe ve kendilerini savunacak birkaç mermiye ulaşamasınlar diye çelik duvar örmeye de başlardı..
Ne pis bir şeymiş bu “iktidar” böyle?
O kadar “pis”miş ki bir yandan insanı insanlıktan çıkartıyor diğer yandan ömrünün sonuna doğru bile insana Allah’ı, hesap gününü unutturuyor, yetmiyor, halkını toptan sattırıyor? Evet, iktidarda kalması ABD ve İsrail’in desteğine bağlı ise bir liderin, bir partinin ve o lider ve o parti halkın iradesini sandığa hile ve zorla ABD ve İsrail’in çıkarları doğrultusunda derdest ediyorsa, bu, koltuk için halkı satmanın ta kendisi değil midir?
Yahudi Hanımefendi Hedy Epstein, Tuba Nur Sönmez’in Haber 7’deki röportajında Hüsnü Mübarek’in Gazze halkını Siyonist İsrail’in olmayan insafına terk edecek “çelik duvar”ını bakınız nasıl değerlendiriyor:
“- Bu duvar Amerikan yardımıyla yapılıyor. Söyleyecek söz, öfkemi ve duygularımı ifade edecek kelime bulamıyorum. Bunu yapanların kalpleri yok mu, ruhları yok mu?”
Kendi sorusunun cevabını da veriyor Epstein:
“-Çünkü Mısır’ın üzerinde İsrail ve Amerika hükümetlerinin giderek artan baskısı var. Oysa Mısır bağımsız bir devlet, kendi kararlarını verebilir ve vermeli. Sanırım bunun arkasında ‘dolar gücü’yatıyor. Mısır her yıl milyonlarca dolar yardım alıyor. Eğer Sam Amca’nın sözünü dinlemezse para gelmeyecek.”
85’lik Yahudi Epstein Siyonizm’e karşı mazlum Müslüman’ın yanında yer alarak bütün Mübarek’lere bir yandan insanlık, “Borç alan emir de alır” hakikatini hatırlatarak bir yandan da tarih dersi veriyor..
Yazıklar olsun Gazze’deki dram karşısında bir Yahudi nine kadar bile vicdan sahibi olmayan bütün Mübareklere..

Yazarın Diğer Yazıları