Yazık o gençlere...
Mesleğimizin cilvesidir... Bayram, seyran dinlemeden işini yapmak, hiç hesapta olmayan olayların tam da ortasında bulunmak. Bizim meslekte "oradaydım" diyebilmek ayrıcalıklıdır. Bunu da her gazeteci yaşayamaz. Yeniçağ gazetesi yazarlığı yanında Türkiyem Televizyonu program yapımcısı olarak, Türkiye gündemine son 7 ayda mühür vuran Meral Akşener'in bayramlaşma törenini takip için Söğütözü'ndeki Anadolu Oteli'ndeydim. Birkaç saat önce Balgat'taki Genel Merkez binasında "ayıklama mevsimi" sözleri ile parti içinde ciddi tasfiye yapacağını açıklayan Devlet Bahçeli'nin ihraç sopasını sallamasına rağmen, Meral Akşener'e gönül verenler salonun içini de dışını da tıklım tıklım doldurmuştu.
***
Bayram tatilinde Akdeniz sahillerine gidip dinlenmeyi, aile ziyaretlerini tercih etme yerine Türkiye'nin geleceğinden endişe duyan 2 bine yakın kişinin çoğunluğu hem "başsağlığı" dileği hem de bayram kutlaması yaparak acımızı paylaştı. Meral Akşener kürsüde MHP'nin kongre sürecini anlatırken, "Hırtlar Vadisi" film setinden çıkmış gibi sert tavırlar ile babaları, dedeleri yaşındaki insanları itip-kakarak kürsünün soluna ilerlemeye çalışan gençlerin hiç de iyi niyetli olmadığını fark ettim. Birkaç dostumla önce görevlileri uyarıp, her an bir olayın çıkabilme ihtimaline karşılık takibe devam ettim. Siyah takım elbiseli o gençlerin bakışlarında Hasan Sabbah'ın 'Alamut Fedaileri'ni andıran matlık hakimdi. Uyarılara sertlikle cevap veren çocukların eylem kararlılığını hissedince Meral Akşener'in Koruma Müdürü Mehmet Önal'ı yüksek ses ile "Sol tarafa dikkat!" diye uyarmak zorunda kaldım. Ve "Hareketin lideri Devlet Bahçeli" sloganı atılmaya başlandı. Derken kargaşa... Genç Ülkücüler Teşkilatı ve Türk Ocakları'nın kıdemlilerinden 70 yaşındaki ismi bende saklı ak saçlı ağabeyimiz, Polat Alemdar heveslisi gencin elinden silahı çekip aldı. Her biri 12 Eylül öncesinin ateş çemberinden çıkmış, hapishanelerde yatmış ülkücüler, bir anda kendilerinin "kahraman" ilan edileceğini sanan çocukları etkisiz hale getirip salonun dışına çıkardılar. Elindeki satır ile korku saçacağını zanneden bir diğeri de tabanları yağlayıp kaçmak zorunda kaldı. Ortalıkta üniformalı bir tek polis bile yoktu. Kaçarken yakalanma korkusu ile biri havaya ateş etti. Benzeri toplumsal olaylara çok tanık oldum. Panik ile bir birlerini ezenler, korku ile salonu terk edenleri çok gördüm. Ancak, bir tek kişi bile ayrılmadı. Meral Akşener ile bayramlaşmaya gelen kadınların cesaretine hayran oldum. Biri öfke ile çantasını olay çıkaran gençlerden birinin kafasına vururken diğeri, "Yazık bu çocuklara" diyordu.
***
Sonuç olarak o çocukları oraya gönderenler sahip çıkmadılar bile. Meral Akşener 39 ilde benzeri toplantı yaptı. Hiç birinde en küçük bir olay yaşanmadı. 15 Mayıs ve 19 Haziran'da kongre yapıldı. Tek kişi protesto etmedi de bayram günü bu çılgınlık nereden çıktı? Ortak görüş "kaybetme psikolojisi ile intihar girişimi" diye yorumlanıyor. Yaşanan bu çirkin olayı sıcağı sıcağına Türkiyem Televizyonu'nda konuk ettiğim Musavat Dervişoğlu'na sordum. "Onlar bizim çocuklarımız" dedi. Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, MHP İzmir İl Başkanlığı ve en önemlisi 80 öncesinde Fatsa Ülkü Ocakları Başkanlığı yapan Musavat Dervişoğlu ile yaptığımız söyleşiyi youtube'dan izlemenizi tavsiye ederim. Meral Akşener'in "O çocuklar benim evlatlarımdır" sözü de tarihe geçti.
Bakalım o gençlere talimat verenler tarih önünde, ülkücüler karşısında nasıl hesap verecekler... Aylar önce "tükenmişlik sendromu"nu yazmıştım. Bitmişler bile...