Yayı, Asya’nın derinliklerine kadar germek!
Türkiye’nin Türk dünyasıyla kurabildiği ilişkiler 2000 yılından bu yana giderek zayıflamaktadır. Türkiye’nin Türk dünyasıyla daha önce bir biçimde kurabildiği ilişkiler önce sessizliğe, sonra da kendi haline terk edilerek bir anlamda soğumaya bırakılmış gibidir. Türkiye ile Türk Dünyası’nın arasına yüz yıl önce komünistler “demir perde” koymuşlardı. Son on yıldır da “demir perde”den daha soğuk duygusal bir bariyer girmiştir. Türkiye’yi yönetenler, bugün Latin Amerika’daki bir ülkeye nasıl bakıyorlarsa Türk Dünyasındaki bir ülkeye de öyle bakmaktadırlar.
Türkiye ile Türk dünyası arasındaki ilişkilerde gelinen aşamada, akılcı ve gerçekçi olmayan beklentilerin çok önemli rolünün olduğunu da unutmamak gerekir. Türk Dünyasına yönelik olarak yaratılan romantik ve ütopik beklentiler, bölgenin tarihi ve sosyolojik gerçekleri karşısında bir anda hayal kırıklığına dönüşmüştür. Türkiye’de Türk dünyasına ilgi duyan kesimler bile bölgenin yüz elli yıldır Çar/Bolşevik/Rus hegemonyası altında silindir gibi ezildiği gerçeğini göz önüne almadan, konuya yönelik değerlendirmeler yapmaktadır.
Tespit doğru siyaset yanlış
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Bir iddia taşıyoruz. Tarihe iz bırakmaya kararlıyız. Hangi zorlukla karşılaşırsak karşılaşalım, bu zorluğu aşmamıza vesile olacak yegâne gücün özgüvenimiz olduğunu biliyoruz. Köklü kültür ve tarihimizle aşamayacağımız engel yoktur” diyor. Davutoğlu, Türkiye’nin konumunu ok ile yaya benzettiğini, “Bu yay Asya’nın içlerine ne kadar çok gerilirse, okun o kadar çok batıya gideceğini” Türkiye’nin misyonunun da bu olduğunu söylüyor. Dışişleri Bakanı’nın bu sözlerini onaylamamak mümkün değildir. Analiz doğrudur ve hedef de isabetli ifade edilmiştir. Bakanın söyleminde elbette sorun yoktur. Sorun iktidarın eylemindedir. İktidarın uyguladığı siyasettedir.
Çok açılımlı sıfır çözümlü dış siyaset
Bu söylemlerin sahibi olan bir bakanın içinde bulunduğu iktidarın, mevcut siyaseti nasıl izlediğini anlamak mümkün değildir. Türkiye’de iktidar, “komşularla sıfır sorunlu dış politika” adı altında dünyada bir benzeri daha bulunmayan gerçekçilikten uzak bir yaklaşım sergilemektedir. Bu siyaset Ermenistan ile ilişkileri düzelteyim derken, Azerbaycan ile ilişkileri kötüleştirmiştir. Kıbrıs’ta Rumlara karşı “bir adım önde olmak” türünden garip ve akıl dışı bir taviz siyaseti uygulamaya sokarak Türkiye’nin çıkarları ayaklar altına alınmıştır. İktidar, Irak’ta Barzani yönetimiyle “iyi ilişkileri”, Türkmenlerle ilişkileri kötüleştirerek ve Kerkük’ten adeta vaz geçerek kurmaya çalışmıştır. Dahası iktidar, Orta Asya Türk Devletleriyle Türkiye’nin ilişkilerini Kenya, Sudan hatta Latin Amerika ile olan ilişkilerin de arkasına koymuştur. Kısacası, AKP iktidarı döneminde Türk Dünyasıyla olan ilişkiler, her alanda kötüleşmiştir. Sıfır sorunlu dış politika da gerçekte çok açılımlı, sıfır çözümlü dış politikaya dönüşmüştür. Nerede kaldı yayı Asya’nın derinliklerine kadar germek siyaseti?
Dahası var. Türkiye’nin AKP iktidarı öncesinde, Türk dünyasıyla ilişkileri geliştirmek için kurduğu bir TİKA adlı kuruluş vardı. Bu kuruluşun uzun adı, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’dır. Bu kuruluşun şu sıralarda en aktif olduğu kıta Afrika’dır. “Yayı Asya’nın içine kadar germek gerek” diyenler, yayı Afrika ve Amerika’ya doğru germişlerdir. Yay, Amerika’dan gerilince okun nereye düşeceği hiç de belli olmaz.