Yatırım yapılabilir statümüzü neden kaybettik? (II)

Dün bu köşede, Moody's'in not indirimi siyasi mi değil mi, konusunu tartıştık. Aslında enerjimizi hep bu konuya yoğunlaştırmak da doğru değil. Türkiye'nin terör ve Suriye sorunu daha öncelikli ve önemlidir. Buna rağmen Moody's'i bir uyarı gibi algılayıp önlem almamız gerekir.

Aslında Türkiye için söz konusu üç reyting kuruluşu tarafından verilen not seviyesi, 1994 yılından başlayarak, 2012 ve 2013 yılına kadar yatırım yapılamaz seviyesinde idi. Buna rağmen bol sıcak para girdi. Ancak uzun dönemli ve sıfırdan yatırım yapacak yabancı yatırım sermayesi girişi sınırlı oldu.

Bugün en fazla sorun yaşayabileceğimiz alan yabancı yatırım sermayesi girişidir. Zira zaten yabancı yatırım sermayesi girişinde bir azalma var.

Geçen sene ve bu sene için Ocak-Temmuz arasındaki ilk 7 ayı karşılaştırırsak, uluslararası doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişinde yüzde 54 oranında bir azalma olduğu anlaşılır. (Aşağıdaki tablo.)

********************

Uluslararası Doğrudan Yatırım Girişi Bileşenleri (2015-2016 Temmuz)

(Milyar Dolar)

Uluslararası Doğrudan Yatırım Girişi (Net Yükümlülük Oluşumu) Ocak-Temmuz Yüzde Değişim %

2015 2016

10,5

4,8

- 54

Sermaye 7,5 2,4 - 68

Yatırım 7,9 2,8 - 64

Tasfiye 0,3 0,4 29

Diğer Sermaye(net) 0,9 0,4 - 52

Gayrimenkul(Net) 2,1 2.0 - 5

Kaynak: Ekonomi Bakanlığı Uluslararası Doğrudan Yatırım Verileri Bülteni

********************

2012 yılına kadar dünyada sermaye hareketleri daha hızlı idi... Bizde de terör sorunu ve Suriye sorunu bugünkü kadar tırmanmamıştı. Bugün hem bu sorunlar daha çok tırmandı hem de Moody's'in not düşürme gerekçeleri işin tuzu-biberi oldu.

Moody's'in not düşürme gerekçeleri olarak, dış finansman riskleri, kurumsal güçlerin zayıflaması ve büyümenin düşmesi gösteriliyor.

Türkiye'nin vadesine bakılmaksızın bir yıl içinde ödemesi gereken 168 milyar dolar dış borcu var. Bu borcun yapısı şöyledir:

***********************************

Dış Borç Milyar Dolar

------------------ -------------------------

Kamu ......................26.3

TCMB ........................1.0

Bankalar ................87.8

Özel Sektör ...........52.9

Toplam ..................168.0

**********************************

Ayrıca önümüzdeki bir yıl için 32-33 milyar dolar da cari açık olarak dış kaynak ihtiyacı olacaktır.

Yüzde 3 büyüme fert başına yüzde 2 dolayında büyüme demektir. Türkiye bu büyüme oranı ile gelir artışı yaratamaz. Dış borcun ödenmesi için, döviz geliri dışında gelir yaratmak da gerekiyor. Fert başına yüzde 2 gelir artışı ile dış borcu ödemek için gerekli olan geliri yaratamayız. Dahası yatırım yapılamaz not düzeyi nedeni ile, dış borçlanma maliyeti de artar.

Dünkü gazetelerde manşet olan, 'Hazine borçlanma ihalesine olan yüksek talebi' de doğru okumak gerekir. Bu talep içeride bankalardan geldi. Bankalar özel sektöre borç vermek yerine devlete borç vermeyi daha güvenli buluyor. Bunun için bu talep aynı zamanda ekonomideki çıkmazı da gösteriyor.

Moody's'in, kurumsal güçlerin zayıflaması gerekçesine en iyi yorumu dün Erdal Sağlam yapmıştı.

Sorun olarak, Kamu'da, Hazine'de, BDDK'da, SPK'da ve Bakanlıklar'da kadro eksikliği ve kadro belirsizliği, yetki ve sorumluluk karmaşası var. Ayrıca Hükümetin Merkez Bankası'na ekonomik gerekçelere dayanmayan baskısı var.

Piyasaya gelince... Merkez Bankası TÜFE bazlı reel kur endeksine göre, dolarda denge kuru 2.95 dolayındadır. Dolarda panik yaşanmaz. Borsa ise kendi başına hareket ediyor. Altın da dünya piyasalarına bağlıdır.

Sonuç: Devlette ve piyasada oluşan bu yapısal sorunların çözümü zaman gerektirir. Bunun için enerjimizi Moody's'i tartışmaya değil, yapısal reformların nasıl yapılacağını tartışmaya harcamalıyız ve elimizi de çabuk tutmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları