Yasal olan ahlakî olmalı...
Başbakan dün itibari ile “kızlı-erkekli” kalınan evlere dair açıklamalarından çark etmiş bulunuyor. Açıklaması şöyleydi: Ailelerin şikayetlerini dile getirdik olayı nerden nereye getirdiler.
Başbakan bu konudaki ilk açıklamayı yaptığı zaman da böyle bir düzenleme yapamayacağını biliyordu. Çünkü yasalar buna müsait değil. Ve bu “na-müsait” ortamı yaratan düzenlemeleri yapan da kendisi.
AKP zinaya hukuki kılıf giydirirken “bu düzenlemenin inanç ve ahlak sistemimize ters olduğu” söylenmişti. Fakat o zaman AB yolunda gözleri karartmış olduğundan olsa gerek bu uyarıları dinlememiş, zinayı “yasallaştıran” hükümet olarak tarihe geçmişlerdi. Doğal olarak Erdoğan da bunun mimarı olarak...
Ortada bir çelişki var.
“Çocuklarının böyle bir ortamda” yaşamasına müsaade edemeyecek olan Başbakan, başkalarının çocuklarının böyle bir ortamı rahatça yaşamasını sağlayan bir düzenlemeye imza attı. O buna imza atarken, böylesine bir düzenlemeyi ilk önce eleştirmesi gereken “muhafazakâr” aydınlar “liberal” kankaları ile birlikte bu düzenlemeye alkış tutmuşlardı. Şimdi ise hepsi ahlak bekçisi kesildiler.
Geldiği günden beri Anayasamızı AB normlarına getirmeye çalışan AKP’nin bu çalışmalar süresince unuttuğu “yasalar ve ahlaki normlar” arasındaki uyum meselesi bu tartışmalarla tekrar hatırlara geldi mi bilmiyorum? Yasalar ile toplumun ahlak normları arasında paralellik olmalı. Bir yere gireceğiz veya bir kapıdan geçeceğiz diye “talimat” edilen her düzenlemeye balıklama atlamamak gerekiyor.
Netice olarak, yapılacak yasal düzenlemelerin toplumun “ahlak” sisteminde yaratacağı tahribatı dikkate almanız gerekir; eğer böyle bir derdiniz varsa.
***
Başbakan’ın açıklamalarından da anlıyoruz ki “zina” nın yasalardan çıkartılarak yasallaştırılması “ahlaksızlığı” kurumsallaştırmış. Ve bu kurumun temeline harç dökenler de belli.
Tüm bu olanlardan sonra yapılacak şey belli. Zinayı “yasal” kılıftan çıkartmak. AKP Genel Başkanı hislerinde samimi ise zinayı tekrar suç haline getiren yasal düzenlemeyi Meclis’e getirsin, meselenin çözümü için en önemli adım atılsın.
Bakalım kaç AKP’li ahlak timsali bu düzenlemeye parmak kaldıracak?
***
Öğrenci evlerinde “komün” iddiaları bir gerçeği de tekrar gözümüze soktu. Türkiye’de öğrencilerin “barınma” sorunu had safhalara geldi. Özellikle bu yıl Başbakan’ın “ranzalar kalkacak” talimatı ile ranzaların kaldırılması yurtlarda kapasiteyi azalttı.
Yeni yurtlar yapılmasına rağmen, ranza sisteminden vazgeçilmesi ile doğan açık kapatılamıyor. Her hangi bir fizibilite çalışması yapılmadan, doğacak açık hesap edilmeden Başbakan’ın talimatını yerine getirmek adına yapılan düzenleme öğrencileri ve aileleri mağdur etti.
Bu tartışmalarda gündeme gelen ikinci bir konu da öğrenci apartları. Devlet yurtlarının yetersizliği ve özel yurtların pahalılığı karşısında geliştirilen bir sistem öğrenci apartları. Özünde yurt sistemi var, lakin öğrenciler bu daireleri normal mülk gibi kiralıyor.
Bu durum apart sahiplerinin işine geliyor. Yurt açmak için gerekli olan yasal zorunluluklara tabi değiller, vergi yükü de yok. Resmi ve fiili durum arasındaki farklılık, apartlara giriş çıkışlarda kontrol mekanizmasını ortadan kaldırıyor. Normal bir apartmana giriş çıkışı sınırlayamayacağınıza göre, bunlarda da sınırlama getirmeniz mümkün değil.
Tabii ki bu işi ciddiyetle yapanlar olduğu gibi “paramı alır işime bakarım” tarzında yaklaşanların sayısı da çok. Kontrolsüz apartlar ise içinde bulunduğu yerleşim yerlerinin tepkisini çekiyor, şikayetlere sebep oluyor.
Beylik laf olacak ama hükümet makamı şikayet ve kavga makamı değil, çözüm makamıdır. Şikayet edip kendi arasında kavga edeceğine, bu ortamın temel sebeplerinden olan öğrencilerin barınma sorunlarını çözecek çalışmalara yoğunlaşmalı.
Öğrenci apartlarına sıkı kontroller getirilip, yasal mevzuat dışındaki apartları sistem içine çekip “yurt” haline dönüştürecek çözümler geliştirmeli.
Tabii ki bütün bu çalışmaların içine, suç olmaktan çıkartarak tarihe geçtikleri “zina” nın, yasalarda yer bulması için yürütülecek çalışmaları da eklemeli.