"Yarın" deprem mi olacak?..
Gaflet manzarasına bakınca, herkesin boş konuştuğuna ilişkin ürkütücü bir algı da ortaya çıkıyor!..
"Tehlike" artık bir paranoyaya dönüşen sistematik bir hezeyanın sonucu mu, yoksa gerçekten ortalığı sarsacak "tehdit" kapıya mı dayandı?..
Yaşanan sarsıntılar ve artçıları, gerçekten büyük bir yıkımın habercisi mi, yoksa toplumu ya da devleti yaklaşan bir tehlikeye karşı uyarmaya çalışan çaresiz çığlıklar mı?..
Son 20 yılda Türkiye'de en çok dile getirilen, en çok isyan edilen, en çok çığlık atılan ve belki de bir grup bilim adamının üzerinde en çok durduğu tehlikedir "deprem..."
1999'da İstanbul ve çevresinde büyük yıkıma ve ölümlere yol açan depremin üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen Türkiye'nin gündeminden çıkmıyor sarsıntı, yani zelzele tehlikesi...
Uzmanlar hep konuşuyor, hep uyarıyor ve kimileri de adeta, "aman dikkat, geliyor, vuracak, yıkacak, çökertecek" diye çığlıklar atıyor, toplum giderek daha fazla tedirgin oluyor...
Ancak geride, hiçbir şey yapmayan bir bürokratik mekanizma, belki de olası bir depremden çok daha büyük bir felaket gibi, bilimin topluma anlatmaya çalıştığı tehlikeyi örtbas etmeye çalışıyor...
Herkes farkında olmalı; Türkiye'nin gündeminde, enflasyon ve terörden sonra en çok konuşulan sıkıntıdır deprem tehlikesi...
Gün geçmiyor ki Doğu Anadolu'dan Trakya'ya, Ege'den İstanbul'a kadar sarsılmadık bir yer olmasın...
Özellikle son 3 yılda Türkiye'nin birçok bölgesinde 4 ile 6.8 arasındaki şiddette yaşanan yüzlerce deprem ve bunların binlerce artçı sarsıntısı insanları tedirgin ediyor, 1999 depremindeki dehşeti defalarca gözler önüne getiriyor ve en çok da bu konudaki jeologların- bilim adamlarının çığlıklarını yükseltiyor...
Deprem fayları üzerinde yaşayan ülkelerin hepsinde yukarıda anlattığımız manzaranın benzerleri yaşanıyor; "Sarsıntı- panik ve uyarılar..."
Yani konu zelzele ve felaketler olunca "deprem- korku- bilim" üçgenindeki açmazlar genişliyor ancak geri planda, bunlara karşı hiçbir şey yapmayan devletlerin, en başta da Türkiye'nin gafleti akıllara durgunluk veren bir boşvermişliği gözler önüne seriyor...
Zelzelenin geliş sinyali!..
Bırakın birkaç yıl öncesini, geçen yılı, ya da geçen ayı...
Yaklaşan tehdidi ısrarla haber veren sarsıntıların eskisi yok artık...
Çünkü Türkiye'de neredeyse her gece- her sabah gazetelere ve sosyal medyaya "yeni bir deprem" ve sonrasındaki artçı sarsıntıların işaretleri yansıyor ve devreye korku ile birlikte bilim adamlarının artık herkes tarafından ezberlenen o ürkütücü açıklamaları geliyor;
"Büyük İstanbul depremi kapıda..."
Bu tür çığlıkları dinlemekten-okumaktan gına geldi demek, devletin gafletine katkı mı sunar, yoksa sürekli uyuyan bürokrasiden siyasete kadar beceriksiz- vurdumduymaz- bilinçsiz duyarsız ülke yöneticilerini uyarır mı bilinmez ama, son bir haftada yaşananlar da vahameti büyütüyor...
Sürekli olarak ve de ısrarla, bağıra bağıra dikkat çekilen, "deprem kapıda" söylemi artık sıradanlaştığı için mi ve beklenen deprem bir türlü gelmediği için mi önemsemiyor acaba tehlike?..
Dedik ya, geçmişteki depremleri ve bunlarla ilgili çığlığı andıran uyarıları bir tarafa bırakalım, son bir haftada yaşananlara dikkat çekelim...
İşte AFAD'ın internet sitesinde yer alan bilgiye göre, önceki gün saat 09.31'de Akdeniz'de 4,2 büyüklüğünde deprem kaydedildi...
Ve Malatya'da dün saat 08.45 sıralarında 3.8 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Deprem, yerin 7 kilometre altında gerçekleşti...
Bakınız İnönü Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Geoteknik Mühendisi Dr. Talha Sarıcı dünkü sarsıntının ardından neler söyledi;
"Doğu Anadolu fay hattı sıkıştı... Bu fay hattı 6,5 ile 8,0 arasında bir deprem üretme kapasitesinde... 100 yıldır da bu deprem oluşmadığı için büyük bir deprem beklentisi içerisindeyiz."
Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal'ın da son sarsıntılar ve olası İstanbul depremiyle ilgili açıklaması dünkü Yeniçağ'da yer almıştı.
AKP devleti uyuyor?..
Evet; Türkiye bir deprem ülkesi...
Son yıllarda yaşanan sarsıntılar ve bilim adamlarının ısrarlı açıklamaları büyük bir depremle ilgili olasılığın oldukça yüksek olduğuna ısrarla dikkat çekiyor...
Ancak bu ülkeyi 18 yıldır yöneten AKP iktidarı, bırakın depremle ilgili önlem almayı; deprem toplanma alanlarının imara açılması da dahil, gaflet ve ihanet politikaları bir de çarpık yapılaşma ve doğa katliamlarıyla birleşince, geride utanç verici bir duyarsızlıktan başka birşey kalmıyor...
AKP iktidarı farkında değil; bu ülkenin her sorunu hasıraltı edilebilir- geriye atılabilir ancak uzmanların ısrarla dile getirdiği "büyük İstanbul depremi" ile ilgili tehlike ötelenemez, göz ardı edilemez, unutturulamaz ve üzerine yatılamaz!..
Peki, bu kadar ciddi bilim adamı çığlık atarak uyarılar yaparken ve bu uyarıların ne kadar önemli olduğunu gösteren depremler durmazken, "deprem öldürmez, ihmal öldürür" açıklamasını bir türlü anlamayanlar ne yapıyorlar acaba?..
Evet, Türkiye'de depremin olası yıkımını en aza indirmek için ne yazık ki hiçbir şey yapılmıyor;
Sürekli iç ve dış siyasetin keşmekeşinde boğulan cumhurbaşkanlığı ne yazık ki konu ile ilgilenmiyor...
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın olası depremle ilgili alınması gereken önlemler konusunda hiçbir açıklaması medyaya yansımıyor, hiçbir çalışma göze çarpmıyor...
Rant- rüşvet bataklığında her gün yeni bir rezaletin deşifre olduğu Türkiye'deki tüm belediyeler, depremle ilgili vurdumduymazlığı sürdürüyor...
Sağlık'tan İçişleri'ne kadar Türkiye'de hiç bir bakanlığın elinde, olası bir depreme karşı toplumu teyakkuza geçirecek, tehlikeyi aza indirecek bir istatistik, rapor, proje ve plan yok...
Seçildiğinden bu yana ısrarla deprem tehlikesine dikkat çeken Ekrem İmamoğlu'nun da çığlıklarını duyan olmadığına göre, başta İstanbul olmak üzere, anlaşılıyor ki bu ülke Allah'a emanet...
Ne dersiniz; bütün bu ihmalkarlar, gafiller, vurdumduymazlar ve duyarsızlar İstanbul ya da çevresi yerle bir olunca mı uyanacaklar?..
O halde yazının başlığına bir kez daha dikkat çekelim;
"Yarın deprem mi olacak?.."
Yanıtı basit, kimin umurunda ki?..