Yargılamalar başlayabilir!

Türkiye'nin neredeyse tam ortadan ikiye ayrıldığı, boğaz boğaza geldiği 31 Mart seçimleri tamamlandı. Herkes derin bir "oh" çekti.

Çünkü bu seçimler, iktidar nezdinde "olmak ya da olmamak" olarak değerlendiriliyordu.

Bu yüzden geçmiş yıllara oranla hiç olmadığı kadar hedef gösterme, çarpıtma, para harcama, aleyhte yayın yapma gibi demokrasi içinde yeri olmayan girişimlerde bulunuldu.

Ortaya çıkan oy oranına bakıldığında AK Parti büyük bir yenilgi aldı. Türkiye'nin en önemli 3 şehri kaybedildi.

Özellikle, Ankara ve İstanbul'da devletin tüm imkanları seferber edilmişti. Kontrol altında tutulan medya organları, kiralık kalemler tetikçi gibi kullanıldı. Yapılmaması gereken ne varsa hepsi yapıldı.

En önemlisi de, Ankara ve İstanbul'a AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın en güvendiği isimler, aday gösterildi. Ama ortaya çıkan tablo tek bir kelimeyle özetlenebilir; "başarısızlık".

Ankara'da bir önceki seçimde de Mansur Yavaş kazanmıştı. Tıpkı Ekrem İmamoğlu'nun 31 Mart akşamı kazandığı gibi… Ancak o zaman itirazlar yetersiz kaldı, Melih Gökçek ve siyaset erkleri bizzat Yavaş'ın karşısındaydılar. Yavaş, yalnız kaldı, gücü yettiğince uğraştı, çabaladı. Ancak bu kadarını eminim ki kendisi de beklemiyordu. Göz göre göre koltuğu elinden alındı.

5 yıl önce, Mansur Yavaş'tan haksız bir şekilde alınan o koltuk, 31 Mart gecesi halk iradesiyle güçlü bir şekilde sahibine iade edildi. Bu, tarihi bir başarıdır. 25 yıl süreyle Ankara'yı yöneten zihniyet, Ankara'yı, Türkiye'nin başkentini, ellerindeki tüm imkanlara rağmen kaybetmiştir.

Yavaş'ın, zafer konuşmasında, "Özhaseki'nin kirli siyaseti kaybetmiştir" mesajı çok doğru okunmalı. Yavaş, karakter olarak sabırlı ve yapıcı biri. Ancak yaşananlar, Yavaş'ı ne denli rahatsız etmiş ki zafer konuşmasında bile son derece kırgındı.

Ama asıl süreç bundan sonra başlıyor. Ankara'da kimlerin, kimlere nereleri, ne şekilde peşkeş çektiği tek tek ortaya çıkacak. İşte o zaman harekete geçmeyen adalet birimleri ne yapacaklar? Hatta süreç öyle bir hâl alabilir ki, Erdoğan kendisine oy kaybettireceğini düşünerek Melih Gökçek'in yargılanma sürecine destek bile olabilir.

Anayasa ihlal edilmiş, vatandaş iradesine müdahale edilmiştir

Cumhuriyetimizin en temel vatandaşlık eylemi olan "oy verme" ve "sandık" iradesine 31 Mart gecesi açıkça el uzatılmıştır.

Seçim sonuçlarını yayınlayan tek kurum olan ajans göz göre göre manipülasyon yapmıştır. Açıklanan ilk verilerde Özhaseki yüzde 60'larda, Yavaş yüzde 30'larda gösterilmiştir. Veri akışları durdurulmuş, Yavaş'ın öne geçtiği bir türlü duyurulamamıştır. Ama baktılar ki kontrol edemeyecekler ve oy farkı çok fazla, mecbur verileri paylaşmak zorunda kaldılar.

İstanbul'da ise çok daha ağır bir suç işlendi. Sandık sonuçlarının %99'u açıldığı öne sürülerek Binali Yıldırım'ın seçimleri kazandığı ifade edildi. İmamoğlu öne geçmesine rağmen veri akışı durduruldu, sistem kilitlendi. Cumhuriyet tarihinde böyle bir olayın örneği yok, bu açık bir suç, açık bir ihlaldir.

Eğer İmamoğlu, CHP ve İYİ Parti örgütleri bu kadar kararlı bir şekilde sandıkları takip etmeselerdi İstanbul şu anda Ak Parti'nindi… Tıpkı 2014 yılında Ankara'da yapılanlar gibi…

O yüzden bu büyük vebalin sorumluları acilen yargı önüne çıkarılıp, vatandaşın iradesine yaptıkları darbe girişimiyle ilgili yargılanmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları