Yargı paketleri ile siyasi açılımlar arasına sıkıştırılmış bir dava
En çok bugünlerde, PKK’lılara “özgür ve meşru hayatlar” inşa edilirken onların terörist diye atıldıkları Silivri, Hasdal, Hadımköy, Mamak ve Sincan’da unutturulmak istendikleri şu günlerde kulak vermeli seslerine.
Hanidir ihmal ettiğim mektuplardan birini, Balyoz Davası’ndan 18 yıl ağır hapis cezasına çarptırılan ve 2 yılı aşkın zamandır Hasdal’da tutulan Deniz Kurmay Albay Bora Serdar’ın mektubunu (en azından bir bölümünü) paylaşacağım bugün sizinle.
“Bu Balyoz, nasıl bir dava” onu anlatmış Serdar.
Bakın nasılmış:
“Bu dava Alper Görmüş’ün 4 Kasım 2011 tarihinde Taraf gazetesinde yazdığı gibi, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 2004 yılında düzenlediği bir toplantıda üretilen “Askeri vesayeti ortadan kaldırmanın yegane yolunun başarısız kalmış bir askeri darbe girişiminin ardından eski ve yeni darbecilerin derdest edilip yargılanmaları” şeklindeki senaryo ile birebir örtüşen bir davadır. (6 Aralık 2011, Celse No: 66)
(...)
Bu dava, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Başbakan Erdoğan’a gönderdiği bir mektupta, “Anlaşmamız TSK’da tasfiyeyle sınırlıydı, siz operasyonu çok aşırı noktaya götürdünüz...” denildiği iddia edilen gizli bir anlaşmanın satır aralarına saklanmış bir davadır. (20 Şubat 2013, Aydınlık)
(...)
Bu dava, Yargıtay Eski Başkanı Sami Selçuk’a, “Gerçek şu ki,
bütün yargı rahatsız. Açık söyleyeyim. Herkes kendisini gözden geçirsin...” sözlerini dedirten kaydı dolu bir davadır. (9 Nisan 2012, Akşam)
Bu dava, Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen’in yaptığı “Mahkeme gerçeği bilerek saptırıyor kasıtlı olarak delillerin üzerine gitmiyor ve saklıyor.(...) Yargıçlar da her girdikleri duruşma sırasında yargılanır. Balyoz’da hakimlerin kendileri de yargılanmış ve mahkum olmuşlardır” yorumunu hak eden bir davadır. (13 Ocak 2013, Aydınlık)
Bu dava, Eski Danıştay Başkanı Nuri Alan’ın söylediği “...Ergenekon, Balyoz davaları Türkiye’nin ayıbıdır” sözleri nedeniyle, utanılması gereken bir davadır. (17 Aralık 2012, Aydınlık)
Bu dava, E.Orgeneral Aytaç Yalman’ın “Konuşanların halini görüyorsun, susmak asalettendir” sözleri ile “En acımasız yalanlar çoğu zaman susarak söylenir” özdeyişini unuttuğuna tanık olduğumuz bir davadır. (8 Mart 2013, Cumhuriyet)
Bu dava, “Oslo Mutabakatı”na “Altına benim yetkili arkadaşlarımın imzasını koymadığı hiçbir evrak belge değildir...” açıklaması yapılırken, yüzlerce benzer nitelikli imzasız dijital verinin “suç delili” olarak kabul edilmesi ile “hukukta çifte standardın” yaşandığı bir davadır. (23 Eylül 2012, Star)
(...)
Bu dava, M.Ö. 5’inci yüzyılda Heredot’un “İftiraya uğrayan bir insan iki kez hançerlenir; önce iftirayı atan tarafından, sonra da o iftiraya inanan tarafından” sözünü teyit eden bir davadır.
Bu dava, hukuk kurallarıyla pervasızca alay edilmesi ve yargılamada yasaların yok sayılması nedenleriyle “hukukçuların yargılamayı terk ettiği” bir davadır.
Bu dava, hukuka aykırı delillere itibar ederek “suç ve suçlu icat eden” bir davadır.
(...)
Bu dava, ardı arkası kesilmeyen yargı paketleri ile siyasi açılımlar arasına sıkışıp kalan bir davadır.
Bu dava, adil yargılama ihlalleri
ile ruhlarımızda derin izler bırakan, hükmünü tarihin vereceği bir davadır.”
Adli mahkumlardan anlamlı tepki:
PKK’lılarla çıkacaksak af istemiyoruz
Adı İsmet Alçın. Suçu ne bilmiyorum. Henüz 23’ündeymiş cezaevine girdiğinde. Şimdi 30. “70 yıl gibi” diye tarif ediyor cezaevinde geçen zamanı. Buna rağmen şu günlerde çıkacak bir affa karşı!
Ümraniye E Tipi Cezaevi’nden, Yeniçağ Gazetecilik Genel Koordinatörü Hasan Balaban’a yazdığı mektuba gazetenin köşe yazarlarına aktarılmak üzere bir not eklemiş:
“Ben ve benim gibi mahkumların, hainlerle birlikte çıkmak istemediğini anlatsınlar kamuoyuna!”
Devam ediyor:
“Bu süreç dedikleri safsata belki de bir affa dönüşecek ve hainlerle birlikte ben de çıkacağım. Fakat bunu istemiyorum inanın... Önemli değil biz çıkmayalım da teröristler de çıkmasın. Her şey bal ile börek gösterilmesin. Kimse bizi vatanımızla sınamasın...”