Yapıyormuş gibi yapmak
PKK terörüne karşı bir şey yapmak istiyorlar istemesine, ama yapamıyorlar. Onlar da yapıyormuş gibi yapmayı deniyorlar
BEN hiç böyle “dış politika” görmemiştim. Diyelim ki Ermeni meselesi yüzünden Amerika’ya kızan Türkiye büyükelçisini geri çekti.
Ama davul-zurna ile Başbakan gidiyor...
(Belki kamuoyu “gitme” kampanyası başlatabilir. Ancak ben bilirim; kimse arkadaşı tutamaz.)
(........)
Kuzey Irak’a girmek için “tezkere” yi TBMM’ye sevk eden iktidarın en çok verdiği mesaj ne:
“Tezkere gireceğiz anlamına gelmez...”
Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek daha tezkereyi açıklarken “İnşallah kullanmayız” dedi. Öbürleri pekiştirdiler:
“Tezkere gireceğiz demek değil...”
“Gireceğiz diye bir şey yok...”
“Girmesek de olur...”
Yazımın tam burasında Başbakan’ın dün Meclis grubunda yaptığı konuşma geldi Anadolu Ajansı’ndan, yine aynı şey:
“Meclis’ten tezkerenin geçmesi hemen bir operasyon yapılacağı anlamına gelmez...”
O zaman demek ki bu tezkere “girmemek” için lazım.
Herhalde anlıyorsunuzdur:
PKK terörüne karşı bir şey yapmak istiyorlar istemesine, ama yapamıyorlar.
Onlar da yapıyormuş gibi yapmayı deni-
yorlar.
O zaman işte böyle oluyor.
(........)
Hepimiz biliyoruz ki “BOP” ve onun vazgeçilmez parçası “Ilımlı İslam” ABD’nin bir projesidir ve bu arkadaşlar bu projenin gönüllü ilk uygulayıcılarıdır.
Kısacası bu iktidarın dayanağıdır ABD.
Ve iktidarını ABD’ye borçlu olup da ABD’ye dayanarak ayakta duranlar, asla ABD’nin istemi dışında davranamazlar.
Bu yüzden; “operasyon yapmak için tezkere” kısmı, çocuklarının tabutuna sarılıp ağlayan toplumu biraz olsun avutmak için... “Bu operasyon yapacağız anlamına gelmez” kısmı ise ABD içindir...
İşte tüm olanların en kısa anlatımıdır:
Yapıyormuş gibi yapmak...
İzledikleriniz ise dış politikanın içidir.
Ne yapacaksınız...
* Bekir Coşkun / HÜRRİYET
+++++
Niye hep geç kalınıyor
Ülkenin en büyük sorunu olan PKK terörüyle ilgili iktidarın politikası nedir? İşbaşına geldiği günden bu yana AKP iktidarı, o iktidarın başı ile diğer yetkilileri bu konuda neler yaptı, neler söyledi? Deniz Baykal, dünkü grup toplantısında bunu şöyle özetledi:
“2002’de iktidara gelir gelmez ilk yaptıkları iş hapisteki teröristleri serbest bırakan Eve Dönüş Yasası’nı çıkarmak oldu... Hiçbir işe yaramadı. Erdoğan yakın zamanda birkaç kez PKK konusunu ABD Başkanı Bush ile görüştü. Bir görüşme sonrası, ’Bush’u PKK ile mücadelede kararlı gördüm’ dedi... Asker sınır ötesi harekât için Meclis’ten karar çıkarılmasını istediğinde, ’İçeride 5 bin, dışarıda 500 PKK’lı var. İçeriyi hallettik mi ki dışarıyı halledelim’ dedi. Bu arada kimi AKP yöneticileri, ’24 kez sınır ötesi harekât yapıldı ama sonuç alınamadı’ şeklinde konuşarak sınır ötesi harekâta karşı çıktı... Bütün bunları yapan ve söyleyenler şimdi sınır ötesi harekât izni için Meclis’e tezkere gönderdi.”
Ne tutarlı, ne kararlı terör politikası değil mi?
* * *
Sınır ötesi operasyon için Meclis’ten tezkere çıkıyor. AKP bu tezkereyi kamuoyundaki baskılar sonucu mecburen çıkarıyor. Tezkere aylar önce askerler istediği zaman çıkarılsaydı caydırıcılığı olurdu. Bundan sonra caydırıcılığı ne olabilir? Sırf caydırıcılık sağlamak için bir sınır ötesi operasyona girişilebilir ki... Onun sonuçları da bugünkünden fazla baş ağrısı yaratabilir. PKK sınır ötesinde bizi mi bekleyecek? Üstelik arazi harekâta elverişsiz... Bütün dünya karşımızda...
Yapılması gereken, aylar önce, ani bir hava saldırısıyla Kandil Dağı’ndaki PKK kamplarını bombalamaktı. Kararlılık gösterisi oydu. Zaman zaman İsrail’in yaptığıydı... Ne yazık ki iktidar ile TSK arasında eşgüdüm sağlanamadığından bu tür etkili hamleler yapılamıyor. Hep geç kalınıyor... AKP’nin ABD yönetimini darıltmama endişesi sağlıklı karar alınmasına engel oluyor... Bundan sonrasını yönetmek daha da zor... Tanrı bizi korusun...
* Melih Aşık / Milliyet
+++++
Evete hayır, hayıra evet
Öyle bir referandum ki, istemediğiniz bir seçeneğe de olumlu oy vermiş sayılacaksınız.
Olur mu demeyin, çam gibi oluyor işte!
Nasreddin Hoca kar helvasını yapıp tadına bakınca “Ben de beğenmedim” demek açık sözlülüğünü göstermişti. Şimdikiler ise, diktikleri çamı devirmemek için direniyor.
Hilkat garibesi bu referandumda, istemediğiniz bir şeye nasıl “evet” diyeceksiniz, bir bakın hele!
Cumhurbaşkanını halkın seçmesini istiyorsunuz, ama art arda iki kez seçilmesine taraftar değilsiniz. Halk seçsin diye “Evet” i attınız sandığa, iki kez seçilmesine de “Evet” demiş oldunuz.
İki kez seçilmesin diye “Hayır” ı attınız. Bu kez, halkın seçmesine de “Hayır” dediniz. Gel de çık işin içinden!
Birine “evet” derken, “hayır” demek istediğine de “evet” demiş oluyorsun. Ötekine “hayır” diyeceksen, “evet” demek istediğine de “hayır” demiş sayılıyorsun.
Bireysel iradeni bile özgürce kullanamıyorsun, nerede kaldı ulusal irade!
Bu, takiyenin referandumcası!
Bu durumda ne yaparsınız?
Ya takiyeyi bozmak için “Hayırda hayır vardır” di-
yerek “Hayır” pusulasını atarsınız sandığa, ya da bu oyunu bozmak için sandığa gitmezsiniz.
Haaa! Bir ihtimal daha var; Yüksek Seçim Kurulu, “Anayasaya, eşitliğe, hukuka aykırı referandum olmaz” diyerek sandığı ortadan kaldırabilir. Belki siz bu satırları okurken kaldırmış olabilir.
* Nail Güreli / Milliyet
+++++
Efsane Bakan’ın dönüşü
Eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın, kısa bir süre önce, yargılandığı Yüce Divan’da aklandı.. Sonrasında yaptığı açıklamada ise ‘siyasete devam’ mesajı verdi. Koray Aydın’ın Youtube’de dolaşan klibi ise bu sürecin adeta bir özeti gibi...
Aydın’la ilgili youtube’de dolaşan klibin girişinde ilginç bir sahne var..
Bozkurt ulumasından hemen sonra ampülün kırılışı... Koray Aydın geldi, AKP’nin ampülünün işi bitti mi denilmek isteniyor?
Kaynak: www.cafesiyaset.com
Efsane Bakan Koray AYDIN'ın Youtube'daki
klibini izlemek için aşağıdaki linki tıklayınız.
http://www.youtube.com/watch?v=Dv3vbgdZ-X4
+++++
Asker düşmanları şehit istismarında
Şu sıralarda, hayırlı gibi gözüken bir kampanya yürütülüyor. Terörle mücadelede şehit düşenlerin aileleri için paralar toplanıyor.
Milletimizin; vatan uğruna can veren çocuklarını hatırlamaları için yerinde bir girişim...
Gel gör ki; bu işin içinde bir Çapanoğlu var. Düne kadar; PKK örgütünün fikriyatına su taşıyanlar da bu kampanyada yer alıyorlar.
Avrupa Birliği’nin ülkemizdeki bayraktarlarının şehite ve şehitliğe inandıklarını sanmıyorum. Türk ordusunu kötülemek için ince ayarlı program yapanların şehitler için üzüleceğini kim söyleyebilir ki... Bunlar; milletimizin içinde ağır ağır kabaran yüksek vatanseverlik duygusunu anladıkları için yön değiştirmiş durumdalar.
Bizim şehitlerimizin paraya değil; kendilerini düşünen namuslu yayınlara ihtiyacı var. Eğer bazı kampanyacılar zihniyetlerini değiştirirlerse; şehitlerimiz için en büyük yardımı yapmış olurlar.
* Rıza Zelyut / Güneş
+++++
Futbolcunun selamı akan kanı durdurur mu?
Moldova maçında, belki de ilk kez -o yaygın söylemle- Fatih Terim’in “askerleri” olarak anılan futbolcular bu metaforun hakkını verdiler, ya da gözümüzün içine soktular diyelim. Bunun gereği tartışmalı olmakla beraber, futbolu metaforlara indirgemenin -hele böylesi bir süreçte- sakıncalarını da düşünmek gerekiyor. Tıpkı hastalıkların metaforlarla aşırı-söyleme hapsedilmesi gibi Güneydoğu’da akan kan da, hayatını kaybeden insanlar da futbolun abartılı hasamet edebiyatının içinde ciddiyetini kaybediyor. Türkiye’de yaşayan herkesin hassasiyetinin en üst noktada olduğu bu mesele bir asker selamıyla parodi haline getiriliyor.
Futbolcuların bu ülkenin belki de en önemli meselesi hakkında tavır koymaları, seslerini çıkartmaları olumlu bir adım, ama bunu spor dünyasının içindeki mevcut metaforları kullanarak yaptıklarında sadece işin ciddiyeti yok oluyor. Kanser nasıl “savaşılarak” yok edilmiyorsa, Güneydoğu’daki akan kan da futbolcuların asker selamıyla durmayacak, bir çözüm olmayacak
* Oray Eğin / Akşam