Yalan, gerçek ve taarruz!..

Gerçek ve yalan, gaflet ile ihanetin birbiriyle kavga ettiği, birbirini alt etmeye çabaladığı, ancak doğruların da adeta can çekişirken ayakta durmaya çalıştığı bir garip ülkede yaşıyoruz...

Doğrular ve karşıtları arasındaki mesafe devasa bir uçurumu andırırken, işte o uçurumun merkezinde ne yazık ki "gerçek" kendine nefes alacak bir yer arıyor, doğrular ise balçık üzerinde dik durarak direnmeye çalışıyor...

Çünkü enflasyon, zamlar, döviz dalgalanmaları, yolsuzluklar, sosyo-ekonomik buhranlar, Suriye meselesi, terör konusu, atanamadığı için intihar eden öğretmenler, (dün Diyarbakır'da, borçlarını ödeyemediği için canına kıyan bir öğretmen) ve son haftalarda olduğu gibi siyanürle intihar eden ailelerin dehşet verici öyküleri gündemi sarsarken, işte yalanlar o gerçeklerin üzerine taarruz ediyor...

Ve tabii ki böylesi bir ortamda toplumun uyutulması için olağanüstü bir çaba harcanıyor...

Siyasiler; gerçeklerin ağır- acı - sarsıcı ve yalan taarruzunun altında ezildiğini düşünüyor ama toplumun bilinçaltında yaratılan travma etkisini giderek daha fazla hissettiriyor...

Ve psikolojisi bozulan toplum, ya cinayete, ya hırsızlığa- soyguna itiliyor, ya da kendini intihara sürüklüyor...

Velhasıl, Türkiye'de sosyo-ekonomik dengesizliğin zengin ve yoksul arasındaki uçurumu giderek arttırdığı bir dönemde, insanların huzuru, umudu, yaşama sevinci kalmıyor...

İşte bu gerçekleri hasıraltı etmek, geride tutmak ve gündem dışına itmek için öylesine sinsi operasyonlar yapılıyor ki, bu oyunların merkezinde de zavallı, figüran tetikçiler kullanılıyor...

Bazen de siyasiler devletin gücünü kullanarak gerçekleri perdelemek için çabaladıkça çabalıyor, ancak ne yapılırsa yapılsın, toplum tarafından "nafile" diye yorumlanıyor...

Tetikçinin kirli gündemi!..

Adı lazım değil; Atatürk'e saldırmakla geçinen eski FETÖ hayranı bir tetikçi; her düşünceden, her inanç grubundan milyonlarca insanın bir arada yaşadığı Türkiye'yi karıştırmak için öfke, balçık ve zavallılık üzerinde tepinmeye devam ediyor...

Halk ondan o kadar nefret ediyor ki, medyaya yansıdığına göre ancak polis korumasında sokağa çıkabiliyor...

AKP'li belediyelerin düzenlediği saçma sapan toplantılarda cumhuriyet ve Atatürk'e saldırmak üzerine zırvalayarak para kazanan, ancak ekmeğine yağ sürmemek için adını burada anmayacağımız o zavallı, geçtiğimiz aylarda yaşamını yitiren katı bir Atatürk düşmanı "fesli"nin emanetçisi olarak halkın huzuruna saldırmaya devam ediyor...

Ülkenin gündeminin sosyo-politik olaylarla sarsıldığı her dönemde, bu ve benzer tetikçiler piyasaya sürülüyor ve gündemi değiştirmek için zırva üstüne zırva sergileniyor...

Son gündem değiştirme operasyonu da 15 gün içerisinde 3 siyanürlü toplu intihar vakasının memleketi sarstığı döneme denk getirildi!..

İşte o zavallı bağnaz ve azılı Atatürk düşmanı, son saldırısını tam da bu dönemde, üstelik "türban" üzerinden yaptı, nefret uyandırdı...

İstanbul'da, psikolojik tedavi gören bir kadının, bir başka kadına yönelik saldırısını Atatürkçülere yükleyerek nefretini kustu o provokatör tetikçi... Hem de tüm tezcanlılığı ve sinsiliğiyle!!!

Sırtını, Atatürk'e düşmanlık eden siyasilere yasladığı anlaşılan o zavallının zırvalarını bir tarafa bırakıp ülkenin "gerçek" gündemine dönmek gerekiyor...

Hiç kuşkunuz olmasın, o gündem de işte bu zavallı ve yandaşları tarafından örtbas edilerek değiştirilmek istenirken, halk kendi gerçeklerinden ve o acı, yıkıcı gerçekliğin yarattığı travmalardan kurtulamıyor...

Emekli, maaş, yıkım...

Evet; her kaotik dönemde Türkiye'de sistemli bir gündem değiştirme operasyonu başlatıldığı için ve bu operasyonda yalnızca siyasiler değil, yandaş medya ve onun taarruz unsuru gibi çalışan tetikçiler de kullanıldığı için memleketi karıştırmak çok daha kolay hale geliyor...

Atatürk düşmanları gündemi değiştirmek için her yola başvururken, son yılların en büyük tartışma konusu "EYT", yani emeklilikte yaşa takılanlar da yeni bir gündem konusu oldu...

AKP lideri Erdoğan, önceki gün emeklilikte yaşa takılanların beklentilerine kesinlikle yanıt verilmeyeceğini, bu beklentinin SSK sistemini yıkmaya yönelik bir çaba olduğunu öne sürerken, konuyu emeklilerin aldığı maaşa getirmiş ve şöyle demişti;

"Emekli maaşlarını insani düzeyde hayat sürebilecek seviyeye çıkarttık... Emekli maaşlarını 4 kata varan oranlarda artırdık... Hiçbir emekli maaşının 1000 liranın altında kalmamasını sağladık."

Peki, emekli maaşları meselesinin asıl ve gerçek gündemi bu açıklamaya mı dayanıyor?.. Ne yazık ki değil...

Çünkü Erdoğan'ın bu konuşmayı yaptığı anlarda, Türkiye Emekliler Derneği Başkanı Kazım Ergün, Yeniçağ'a emeklilerin içinde bulunduğu çıkmazlarla ilgili çok sarsıcı açıklamalar yapıyordu...

Yeniçağ'ın dünkü manşetine taşıdığı bu açıklamalar, Erdoğan'ın söylediklerinin tam aksine, emeklilerin durumunun ne kadar içler acısı olduğunu gözler önüne seriyordu...

Türkiye'de neredeyse 3 milyon 300 bin emeklinin evinin olmadığını, emeklinin ömrünün vitrinleri seyrederek geçtiğine dikkat çeken Kazım Ergün şöyle konuşmuştu;

"Yaklaşık 130 bin kişi, bin liranın altında maaş alıyor... Ancak dul ve yetimleri de katarsanız bu rakam yaklaşık 850 bin olur... Ev kirası bin lira, emekliye veriyorsunuz 800 lira... Allah'tan korkun. Doğal gaza yüzde 15, elektriğe yüzde 58 zam yapıp emekliye yüzde 5 zam vereceksiniz allahtan korkun... Bunun izahını yapacak bir insan arıyorum... Emeklinin cebine para girmeden, aldın gittin..."

Evet; Türkiye yaşanması da, yönetilmesi de zor bir ülke...

İşte bu zorluğu büyüten siyasi yönetimler, doğru ve yanlış arasındaki uçurumu da büyütürken, geride tek "gerçek" kalıyor;

Yoksullar, çaresizler, emekliler, işsizler ve umudu tükenenlerin gerçeği, siyaset, medya, tetikçi ve yandaş yalanlarının altında ezilmeye devam ediyor...

Yazarın Diğer Yazıları