Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Yağmurdan kaçarken doluya tutulma ve kriz istismarı

Krizlerin, aynı zamanda bazı fırsatlar da yarattığı doğrudur. Ancak, “fırsatın” ne olduğunun doğru tespit edilmesi şartıyla. Bizim pek marifetli siyasilerimizin “fırsat” anlayışı ise tamamen farklı. Mesela; Kafkaslarda kriz mi var, hemen bölgenin güvenliği için bir “Kafkas istikrar platformu” oluşturalım görüşü ortaya atıldı. Yılların ölü projesi, yeniymiş gibi piyasaya sürüldü. Sonra kamuoyu, “dur bakalım ne olacak” diye beklerken, devletin bir numarası aniden, diplomatik ilişkilerimizin kesik olduğu Erivan’a gitti. Bir dizi temasın sonunda karşımıza, “sınırın açılması ve Ermenistan’la diyaloğa geçilmesi” çıktı. Üstelik kardeş Azerbaycan’ı da alet etmeye çalışarak.
Meğer esas sorun, ABD-AB-Ermenistan üçlüsünün dayattığı şartların yerine getirilmesiymiş. Demek ki krizden çıkarılan “fırsat(!)” buymuş. Yine bölücü terörün son saldırısında 22 şehit verdik, çok sayıda yaralımız var. PKK ile mücadelede hâlâ bir stratejisi olmayan siyasi iktidar, adı “Terörle Mücadele Yüksek Kurulu” olan birimi topladı. Güvenlik güçlerinin Batı’daki kadar yetki talebi, siyasi iktidar tarafından “demokrasi” ye aykırı görüldü. Ama, bölücü teröre yataklık yapan ve Türkiye bütünlüğüne esas tehdit oluşturan kukla Barzani yönetimiyle görüşülecek. Bu amaçla Türk heyeti Bağdat’a gitti. Basın haberlerine göre; kukla yönetimin daveti üzerine Erbil’e gidecek olan Gül, Türk hava sahasını kullanarak dünya ile bütünleşecek olan Erbil Uluslararası Havaalanı’nın açılışını yapacak. Neşirvan Barzani de Ankara’ya gelecek. Meğer esas sorun, ABD-AB-Barzani üçlüsünün, kuzeydeki kukla yönetiminin bağımsızlığını tanıma karşılığında, PKK’nın etkisizleştirilmesi pazarlığının yapılmasıymış. Demek ki, bölücü terör krizinden çıkarılan “fırsat(!)” buymuş.
Bu konuyu biraz daha açalım. Aktütün saldırısından sonra Irak’ın kuzeyine kaçan bölücü teröristler sadece havadan takip edildi. Çünkü karadan takip için siyasi iktidarın izni yoktu. Neden? Bunun cevabını, 5 Kasım 2007 Erdoğan-Bush mutabakatında bulabiliriz. Başbakan Erdoğan’ın “Hamdolsun istediklerimizi aldık” dediği “mutabakatın” ruhunu, Türkiye yeni anlamaya başladı. Bu konuda 10.11.2007’de bu sütunlarda çıkan “Erdoğan-Bush Mutabakatı” başlıklı yazımızdan bir bölümü aynen okuyalım.
“Görüşme sonrasında basına Başkan Bush özetle dedi ki; ‘Türkiye’yi anlıyoruz, teröre karşı işbirliği içinde olacağız. Irak’ın kuzeyinde istikrar (!) çok önemli. Biz gerekli istihbaratı vererek, nokta operasyonu yapılmasını sağlayacağız. Terörist örgütün etkisizleştirilmesine çalışılacak, bu arada Türkiye ’Kürt sorunu’nun çözümü için adımlar atacak.’
Başbakan Erdoğan ise, ’PKK lider kadrosunun yakalanması, kamplarının dağıtılması, lojistik desteğin kesilmesi, K. Irak’ta örtülü siyaset yapmalarına izin verilmemesi ve istihbarat paylaşımı için bir iletişim ağının oluşturulması’ konularında mutabakata vardıklarını duyurdu.
Erdoğan’ın saydığı 5 maddeden 4’ü, Bush’un söylediği ’terörist örgütün etkisizleştirilmesi’ kapsamına giriyor. İstihbarat desteği ikisinde de var. Ancak Bush’un açıklamasında yer aldığı halde, Erdoğan’ın hiç temas etmediği, çok önemli iki hususa işaret etmek gerekiyor.
Birincisi; Türkiye istikrarı (!) bozacağı için, Irak’ın kuzeyine girmeyecek. Bunun için istihbarata dayalı nokta operasyonu yapılacak. Böylece PKK ile bütünleşmiş, tehdidin ve saldırının ana kaynağı Barzani kukla yönetimi güvenceye alınmış olacak.
İkincisi; terör örgütü etkisizleştirilecek, ama Türkiye de ’Kürt sorunu’nu çözmek için adım atacak.” Mutabakat şartlarından sadece “istihbarata (!) dayalı hava operasyonları” ile bir defa için, ağır kış şartlarında kısa süreli kara harekâtı gerçekleşti. Bunun dışında Erdoğan’ın saydıklarından ABD, hiçbirinin gereğini yapmadı.
Şimdi, Irak’ın kuzeyine niçin giremediğimiz, PKK ile mücadele adı altında, kukla yönetimin bağımsızlık kazanmasına yarayacak görüşme ve pazarlıklara niçin başladığımız daha iyi anlaşılmıyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları