Yağma, israf ve peşkeş düzeni!..

Gerçek ile yalan, icraat ve ihanet hattında beni en çok düşündürenlerden biri de, "vatanın bir çakıl taşını bile satmam" deyimidir!..

Kurtuluş Savaşı'nda işgal edilmiş topraklarda direnerek, Atatürk'ün "vatan bir bütündür, parçalanamaz" sözü ile yaşama geçen ülke topraklarına sahip çıkma mücadelesi ne yazık ki AKP iktidarı döneminde iyice kontrolden çıktı...

Türkiye en çok bu dönemde parçalandı (!) Türkiye en çok bu dönemde yağmalandı ve Türkiye ne yazık ki en çok toprak kaybını da -yabancılara ya da rantiyeye mal-mülk satma açısından- bu dönemde yaşadı...

Türkiye'nin en güzel kıyıları, en güzel ormanları, en güzel vadileri, en güzel sitelerindeki evler ve iş merkezleri son 17 yılda Rusya'dan, Avrupa'dan, Amerika'dan ve Orta Doğu'dan gelen yabancılara satıldı... Ülkenin güzelliklerini en çok onlar yaşıyor şimdi...

Peki, siyasetin rantiyeye hizmet ettiği bürokraside, siyasallaşmış pervasızlık Anadolu'nun ücra köşelerinde ne tür skandallara ve hangi rezaletlere yol açıyor acaba?.. Neler yaşanıyor gözden uzak belediyelerde?..

İşte bu soruların yanıtında öyle vahametler var ki, her açıdan utanç verici ve her anlamda mide bulandırıcı...

AKP'liler Seyitgazi'yi satmış!!!

Konu bu kez yandaştan ve rantiyeden uçuk fiyatlarla mal almak, Ankara Belediyesi'nin yaptığı gibi yandaşların arazilerini fahiş fiyatlarla kiralayarak boş tutmak ya da partizanlara ardı ardına usulsüz ihaleler vermek değil...

Son skandal; AKP'li bir başkanın, Elazığ'ın küçücük Yazıkonak beldesinde, Saadet Partili yeni başkana 10 milyon lirayı aşkın borç, yüz binlerce liralık altın, kıyafet, oyuncak, tesbih ve yiyecek-içecek faturalarını bırakmasından daha da vahim!..

İşte yine AKP'li bir başkan, sıklıkla yapıldığı gibi kendi yönettiği ilçenin topraklarını satmış!!! Hem de hiç uğruna, hem de çok ucuza ve pervasızca...

Eskişehir- Seyitgazi Belediyesi'ni bir dönem yöneten AKP'li Hasan Kalın, belediyeye ait 21 bin 950 metrekare büyüklüğünde 25 adet arsayı, 832 bin 606 metrekare büyüklüğünde 76 adet tarlayı ve 6 konutu hiç uğruna satmış...

Yani AKP'li başkan 1 milyon 20 bin metrekare toprağı sadece 2 milyon 410 bin TL'ye elden çıkartmış ki, asıl rezalet de burada!!! Ne kadar da ucuzmuş Seyitgazi'de arsalar, tarlalar ve evler?.. Kuşku ki ne kuşku!!!

Unutulmasın ki; aynı başkan, CHP'li yeni yönetime 21 milyon liralık borcun yanısıra 35 bin liralık pide ve çiçek faturası bırakarak da gündeme gelmişti...

Seyitgazi ilçesinin yeni belediye başkanı CHP'li Uğur Tepe, 1 miyonu metrekareyi aşkın toprağın kimlere, hangi yandaşlara, nasıl satıldığını bir an önce ortaya çıkarsa da, bütün Türkiye öğrense rezaletin faturasını...

Kimler, kaç paraya, nasıl alıvermiş arsaları, sonra o arsalar üzerinde nasıl bir rantiye büyümüş, öğrenmek gerekir değil mi Uğur başkan?..

Memleketin tamamını ilgilendiren asıl soruda şu olmalıdır;

Yurt genelinde, AKP'den diğer partilere geçen belediyelerde son yıllarda yapılan yasadışı ihaleler, alım- satımlar ve kiralama rezaletlerinin boyutları kaç katrilyon lira acaba?..

Sayıştay'ın bile etkisiz hale getirilmeye çalışıldığı bir ülkede bunun yanıtını arayacak tek güç muhalefetin bir an önce iktidara gelmesidir... Yoksa bu yağma bitmez...

"Akılcı ilaç", akılsız israf!..

Üç kuruş maaş zammına köle yapılan milyonlarca emekli, asgari ücretle ayakta durmaya çalışan garipler ve işsizlik girdabında yaşam mücadelesi veren gencecik insanlar...

En önemlisi de "ilaç"- tedavi masraflarını karşılayamadığı için can veren insanlar ve parasızlık yüzünden doktora gidemeyenlere yönelik duyarsızlıklar!!!

Devlet, sosyo-ekonomik çarpıklıklara ve çıkmazlara yol açan bu manzaraları izlemekle yetinirken, bir taraftan da "tasarruf" adı altında halka işkence yapıyor ki, en çok bu kahrediyor milleti...

Oysa bırakın tasarrufu, "israf"ın en büyüğü, tarihte görülmemiş biçimde AKP iktidarının bürokrasisinde yaşanıyor...

Örneğin; İstanbul Belediyesi'ndeki bürokrat sayısının neredeyse 3 katı "araç" kullanıldığının ortaya çıkması "israf" rezaletinin en çarpıcı örneği olarak hafızalara kazındı...

Her derde "deva" olması gereken Sağlık Bakanlığı da öylesine bir israf skandalına sebep oldu ki, bilimin bu tür pervasız başıboşlukların tedavisine odaklanması gerekiyor!..

Sağlık Bakanlığı, Nisan ayının ortasında, İstanbul'daki 5 yıldızlı bir otelde "akılcı ilaç kullanımı"yla ilgili sözde "bilgilendir-me" toplantısı düzenlemiş!..

Bu konuda görevli 81 il koordinatörünün yanısıra doktorlar, eczacılar, sağlık çalışanları ve bürokratlar da ağırlanmış o şatafatlı toplantıda...

Katılımcılar 5 yıldızlı toplantıda, üç gün yemişler- içmişler, konuşmuşlar sonra içinde eşantiyonların olduğu hediye çantalarını alıp gitmişler...

Sözde "akıllı ilaç" kullanımı için yapılan bu lüks toplantıya devlet tam 2 milyon 427 bin lira harcamış...

Türkiye'de her yıl yüzlerce kurum devlete adeta para harcatmak için bu tür toplantılar yaparak sözde "bilgilendir-me"ye çalışıyor ama sonunda bürokrasi mekanizmasında hiçbir şeyin doğru düzgün yürümediği ortaya çıkınca, masraflar da boşa gidiyor!..

Sağlık Bakanlığı her yıl 5 yıldızlı otellerde bu tür toplantılar yapacağına, 2,5 milyon liraya yakın parayı memleketin bir köşesindeki sağlık sorununun çözümüne harcasaydı daha "akılcı" olmaz mıydı acaba?.. Neden internet üzerinden yapılmıyor bu toplantılar?..

Söyler misiniz, ne yapılsın ey gafiller; "israf" çarpıklıkları ve tasarrufu teraneye dönüştüren sonuçsuz icraatlar her tarafa nüksetmesin diye, Dünya Sağlık Örgütü "israfisin" diye "akıllı" bir ilaç mı geliştirsin acaba?..

Yazarın Diğer Yazıları