Yabancıları karıştırmayın

Adının ‘Kürt Sorunu’ veya ‘Alevi Sorunu’ olarak konulmasına karşı çıktığımı bu sütunda defalarca kaleme aldım. Kürtlerin ve Alevilerin ifade sorunu vardır ancak Kürt ve Alevi kimliklerinin bizatihi sorun olarak tanımlanması yanlıştır. Sosyolojik ifadesiyle ‘öteki’leştirmektir. Kürtler veya Aleviler sorunsa yani öteki ise, biz kimiz?
Adını başkasının koyduğu, tanımını yabancıların yaptığı ve süper güçler eliyle beslenip büyütülen sorunu, bu şekliyle ele alırsanız sonuçta çuvallarsınız. Çözüm için de yine onların aracılığına başvurursanız, vah memleketin haline! Aile içinde anlaşmazlık olabilir hatta kavga büyür ve kan davasına da dönüşebilir, ancak bir aksakallıya danışır ve sonuç da hakemliğine saygı duyarsınız. Fakat yıllardır sizin birliğinize, dirliğinize kast etmiş yabancıların ombudsmanlığına müracaat ederseniz, sorunlarınız çözülmez aksine katmerleşir.
En basitinden en karışığına kadar sorunların çözüme kavuşturulması için başlangıç noktası, sorunu iyi tanımak ve anlamaktan geçer. Hastalığın teşhisi için de tahlil ve tetkikler hayati önemdedir. Sosyal konulara çare aranırken sorunu üreten veya besleyen faktörlerin anlaşılması açısından da uzman bir heyet tarafından etraflı bir ‘durum muhakemesi’gerçekleştirilmelidir.
Yılanın başı küçükken ezilmedi ve bugün 7 başlı bir canavara döndü. Zamanında önleyici tedbirler alınmadı, düşük yaptırılmadı. Doğumdan sonra kuvöze konularak dış etkilerden korunmadı. Tahlil ve tetkik istenmedi. Hatta sorunun adını bile biz koymadık. Hiç olmazsa bundan sonrasında doğru dürüst bir yöntem geliştirmeliyiz. Çözüm için uzmanlardan oluşan bir grup oluşturulmalıdır. Sorun bölümlere ayrılıp hastalığın hangi kısımlarına acil müdahale yapılacağı hangi kısımlarının iyileşmesinin zamana bırakılacağına karar verilmelidir. Tedavinin yan etkileri de iyice araştırılmalıdır. Nihaî karara varmadan önce ara kararlar vererek gözlem için zaman kazanılmalıdır. Reçete acı olabilir ancak sonuçta yanlış teşhis ve tedavinin milletin mukadderatıyla ilgili olduğu unutulmamalıdır.
Dağdaki ve şehirdeki teröriste yönelik askeri operasyonlar hızlandırılırken terörün beslendiği siyasi ve sosyal zeminlerdeki bataklığın da kurutulması gerekiyor. İrlanda’da IRA, İspanya’da ETA ve Srilanka’da Tamil örgütlerine karşı uygulanan mücadele modellerinin bize uymadığı gün gibi ortada. Bizim “Türkiye Modeli” ile kendi sosyal dokumuza ve tarihi zenginliğimize uygun yeni bir çözüm üretmemiz gerekiyor. Görünen o ki; “teröristle mücadele” ile “terörle mücadele” arasındaki fark artık anlaşılmaya başlandı.
Son günlerde terörle mücadelede yoğun bir trafik yaşanıyor. MİT bir yandan terörle mücadelede önemli roller üstlenmiş MAK timlerinde görev yapanların isimlerini TBMM’ye gönderdiği sırada Paris’in en işlek caddelerinden birinde, hem de gündüz vakti profesyonel bir operasyon gerçekleştirildi. Suikastta PKK’nın ilk kurucularından Almanya sorumlusu Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi Paris temsilcisi Fidan Doğan ile Leyla Söylemez başlarından kurşunlanarak infaz edildi.
PKK’nın siteleri bu suikastı, “Başbakan Erdoğan’ın, ‘sizi bulduğunuz’ yerde yakalarız açıklamasından sonra Lice’de 10 gerilla katledildi. Avrupa’da ilk defa bu kadar üst düzey bir PKK’lı katlediliyor. Görünen; her iki saldırının birbirinin devamı olduğu...” şeklinde yorumluyor. Ancak suikast sırasında büronun kapısının zorlanmadan açılmasından yola çıkarak bunun bir iç hesaplaşma yahut müzakerelerden rahatsızlık duyan yabancı istihbarat örgütlerinin infazı şeklinde değerlendirenler de var.
Her durumda görüşmeler birilerini rahatsız ederken daha çok can yakacağı ortada. Eğer özenli davranılmazsa daha çok kan akacaktır. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığının vazgeçilmez unsurlarından olan ve uluslararası güç dengelerinin her zaman kullanmak isteyeceği terör bir anda kolayca bitirilemez.
Bu noktada dikkat gösterilmesi gereken husus yabancı devlet ve örgütlerin terörle mücadelenin hiçbir yöntemine doğrudan dahil edilmemesidir. Oslo’da olduğu gibi İngiltere’yi gözlemci olarak alırsanız sorunun dış politika boyutunda hiç ummadığınız ve kapatılması mümkün olmayacak yeni gedikler açarsınız.
Şimdi İmralı ile müzakerede alınan sonuçların Erbil’de bir kongreyle duyurulacağı söyleniyor. Madem ileride ihanetle de suçlanabileceğiniz bu riski alıyorsunuz o zaman hiç olmazsa bir kez olsun Barzani de dahil olmak üzere yabancı devletleri ve onların uzantılarını bu işe karıştırmayın.

Yazarın Diğer Yazıları