Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Yabancı müdahalesi isteyen bölücü çağrı!

Türkiye iç ve dış bir çok sorununu önce biriktirmekte sonra da ihraç ederek bunlardan kurtulmanın yollarını aramaktadır. Bırakın Kıbrıs ve Kerkük gibi uluslararası boyutları olan sorunları, Türkiye enflasyonundan terörüne kadar kendi iç sorunlarını bile çözmek yerine ihraç etmeyi tercih etmektedir. Bu nedenle olacak “Yargı Reformu Taslağı” AB’li yetkililerle, Anayasa Taslağı ABD’lerde tartışılmaktadır. İktidar, iç sorununu dış sorun, ulusal meselelerini uluslararası boyuta getirmekte son derece başarılı olmuştur. Tabii sorunu içinden çıkılmaz hale getirmek de ancak böyle olabiliyor! Zira herhangi bir sorunun uluslararası bir boyut kazanması demek çözümünün de baştan zora sokulmuş olması demektir.

İhraç edilen “Kürt Sorunu”
Adamlar hem işi hem de Türkiye’nin bu zaafını çok iyi biliyorlar. Bu nedenle de Herald Tribune ile Le Monde gibi gazetelere ilan vermişler. Başlık “Türkiye’nin Kürt sorununun barışçı bir çözümü için çağrı”. Çağrıda imzası bulunanların tamamı Kürt asıllı insanlarmış. Şunu iddia ediyorlar: “Biz Kürtler artık kendi başımızın çaresine bakmalıyız. Türkiye kendi başına Kürt meselesine herhangi bir çözüm getirmez, getiremez; yıllar bu gerçeğin tanığıdır; bu nedenle en doğrusu Amerika’yı, Avrupa ülkelerini iyice devreye sokmaktır, başka çıkar yol da yoktur”.
Söylenenler yorumlanmaya ihtiyaç duyulmayacak kadar açıktır. Durum ortadadır. Alanı boş bulanların kimisi Avam Kamarası’nda “PKK sigortamızdır”, kimisi de açıkça “Türkiye’yi 25 bölgeye ayırmaya çalışıyoruz” demektedirler. Son ilanla da birileri kendi inşa ettikleri “Kürt Sorunu” nu çözmek için Avrupa ve ABD’nin müdahale etmesini istiyor. Bu durum azınlıkçı, bölücü, yıkıcı ve bozguncu kesimin ne denli gemi azıya aldığının kanıtıdır.

Başkalarının sorunlarıyla meşgul olan Türkiye!
Terör, bölücülük ve bozgunculuk dağı taşı sarmışken, Türk diplomasisi de boş durmuyor; dünya sorunlarıyla meşgul (!) oluyor. Türkiye diplomasisi bu bağlamda bütün ağırlığını İsrail ile Suriye arasında yapılan nafile turlara yoğunlaştırmıştır. Ne de olsa Türkiye, AB ve ABD’den büyük bir rol çalmıştır. Çalınan şanlı ve itibarlı bir “arabuluculuk” rolüdür. Ne de olsa sonunda tarihe geçmek var! İyi de bu şanlı diplomasimiz “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” sözünü hiç mi duymamış?

Süreci değil sonucu yönetmek!
Türkiye başkalarının arasını bulmaya çalışırken uluslararasılaşmış “Kürt sorunu” nun çözümü için, adamlar komisyon üyelerinin isimlerini bile belirlemişler: Fransa Dış İşleri Bakanı Kouchner, eski İngiltere ve İspanya Başbakanları Blair ve Gonzales, eski Fin Cumhurbaşkanı Ahtisaari vb. Türkiye Dış İşleri Bakanlığı da ancak bu çağrıya, onu yapanların niteliğini gösteren açıklamayla cevap vermiştir: “Bu ilanın imzacıları arasında Interpol kırmızı bülteniyle aranan terör örgütü mensuplarının bulunması, buna karşılık ülkemizde demokratikleşme ve bireysel hak ve özgürlüklerin gelişimi için çaba gösteren samimi ve bağımsız hiçbir sivil toplum kuruluşunun temsilcisinin yer almaması ilan sahiplerinin kimliğini ve amaçlarını ortaya koymaktadır”. Çok açıktır ki, ortada olayların önünden değil peşinden sürüklenen bir Türkiye vardır. Bu durum, Türk diplomasisinin süreçleri değil de sonuçları yönetmeye çalıştığının gösterir.

Sorunların uluslararasılaştırılması!
Türkiye son yıllarda bütün sorunlarını çözen değil, biriktiren bir ülkedir. Bu nedenle de karşılaştığı her sorunun uluslararasılaşmasına göz yummaktadır. Bu nedenle Ermenistan, Kıbrıslı Rumlar, Yunanistan, Irak vb. ülkeler Türkiye ile ilgili sorunlarını, Türkiye’yi muhatap almadan AB, ABD, BM vb. kuruluşları araya sokarak çözmeye çalışmaktadır. Türkiye, diğer konularda olduğu gibi Fırat-Dicle gibi sınır aşan sularının yönetimi için uluslararası komisyon öneren AB kararına bile yeterli tepkiyi göstermemiştir. İşin özünde Türkiye’nin kendi sorunlarını ertelemek, ötelemek ya da ihraç etmek gibi bir yöntemi benimsemesi vardır. Bu arada Türk diplomasisi de kendi katkısı olmayan sorunların sonuçlarını, iyimser bir biçimde yorumlamakla meşgul olmaktadır. Sorunlar ve davalar üst üste yığılırken Türkiye “arabuluculuk” gibi kendi sorunlarından daha önemli ve büyük işlere enerjisini yoğunlaştırmaktadır.
Enerjisini kendi sorunları üzerine yoğunlaştırmayan ülkeler, çözümleri de başkalarından beklerler. Kendi sorunlarını ihraç edenler, eninde sonunda başkalarının sorunlarını ithal etmek durumunda kalırlar. Yabancı müdahalesini öngören bölücü çağrı işte böyle bir anlayışın ve iklimin ürünüdür!

Yazarın Diğer Yazıları