Ya bin Ladin eceli ile öldü ise!
Saşırmayın, bu büyük bir ihtimal..
Irak’ta yaptıklarından utanmaya başlamış ve Afganistan’daki başarısızlıktan bıkmış olan Amerikan halkının morale, seçime girecek olan Obama’nın da büyük bir başarıya ihtiyacı vardı ve işte bu zeminde bütün dünya 2 Mayıs Pazartesi sabahına El Kaide Lideri Usame bin Ladin’in Amerikan güçleri tarafından öldürüldüğü haberi ile uyandı.
Amerikan halkı zafer sarhoşu oldu, sokağa döküldü. Seçimi çantada keklik gören Obama’nın ağzı kulaklarında. Fakat bu kardeşiniz son 24 saatte yaşananları soğukkanlılıkla yeniden değerlendirdiğinde Usame bin Ladin’in sanki eceli ile öldüğü, bu ölümün bir CIA operasyonu ile işte bu hale dönüştürüldüğü şüphesine düştü. İçinizden, iyi de o zaman El Kaide niye susuyor diyeniniz olacaktır. Bu soruya cevabım, “El Kaide de bu işin içinde de ondan” olacaktır. Şayet Ladin eceli ile ölseydi Amerika’nın Afganistan’da kalma gerekçesi ortadan kalkardı. Amerika Afganistan’dan çekilince de El Kaide’nin beslenme damarları kesilir, zamanla erir giderdi. Oysa ABD Afganistan’da El Kaide için değil Rusya ve Çin’i kuşatmak, bu iki ülkenin İslam coğrafyasındaki petrol ve diğer kaynaklarına akmasını önlemek için asker bulunduruyordu. Usame’yi öldürmüş bir Amerika, El Kaide’nin intikam operasyonlarını sahada karşılamak ve El Kaide’yi bitirmek için bölgede kalmalı değil mi?! El Kaide, kökeninde Rusya’yı o coğrafyadan uzak tutmak ve ABD’yi bölgeye çekmek için bir “Beyaz Saray operasyonu” olduğuna göre, yakalandığı amansız hastalıktan ölmüş bir Usame bin Ladin’in ABD güçleri tarafından şehit edilmesi her iki tarafın da işine gelmez mi? Bizi bu şüpheye götüren elbette ki yalnızca zihnimizde oluşan komplo teorisi değil. Lütfen her şeyi yeniden birlikte hatırlayalım:
Bir: Amerika ilk açıklamasında Ladin için cenaze töreni düzenleneceğini ve İslâmî usullere göre gömüleceğini duyurmadı mı? Duyurdu, peki öyleyse niye bu sözünü yaladı, cesedi Okyanus’a attı? Çünkü cesedi görenler bir ölünün kurşunlandığını hemen anlayacaklardı!
İki: DNA testi yaptık, öldürdüğümüz Ladin dediler. Oysa aylar hatta yıllardır CIA’nın takibinde olduğu söylenmiyor muydu ve saldırı canlı yayında CIA merkezinden izlenmemiş miydi? Saldırdıkları kişinin Ladin olduğundan bu kadar eminler de, niye DNA testi yaptık vurgulaması yapıyorlar! Bunun sebebi kendilerine “ölmüş bir Ladin” teslim edilmiş olması olamaz mı? Hadi işi garantiye almak için bu testi yaptılar, yapmak zorundalar, peki o zaman niye otopsi yapmadılar? Kurşun şuradan girmiş, şuradan çıkmış demediler? Otopsi gerekmez miydi?
Üç: İnsan hiç olmazsa bizimle çatışırken öldü dedikleri Usame bin Ladin’in evindeki kurşun izlerini kamuoyu ile paylaşmaz mı? Düşen helikopteri niye hemen imha ettiler, “Bakınız şu kurşunlar Ladin’in kendini savunurken helikopterimize isabet ettiği kurşunlar” demeli değil miydi?
Velhasıl, ABD bunu hep yapıyor. Bütün dünyaya Kızılderililerin kafa derisi yüzdüğünü pazarlayan onlar değil mi?
- Oysa Kolomb, “Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Keskin demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler” diye günlüğünde yazıyor. Kesmenin ne demek olduğunu bilmeyen kafa derisi yüzebilir mi? Kafa derisini yüzenler kendileriydi ve yüzdükleri her Kızılderili kafası karşılığında iyi bir ücret alıyorlardı.
- İkinci Cihan Harbine girme bahanesi olan Pearl Harbor baskınından da haberleri vardı, ama Amerikan halkının ikna edilmesi için 12 savaş gemisi, 188 savaş uçağını fedaya ve 2.400 askerin ölmesine razı oldular. Çünkü gerçek güç Okyanus’taydı. Nitekim o güçle Japonya’nın işini bitirdiler.
- Atom bombasını, “Teslim olmaya hazırız” diyen Japonya’ya atanlar ve dünyayı, “Teslime zorlamak için mecbur en bombaladık” diye inandıranlar da bu Amerikalılardı.