YA 'AK TASMA' YA ÖLÜM!
İBB’nin muhalefet yapan gazetelere uyguladığı ilan ambargosuna gazete yöneticileri sert tepki gösterdi.
İktidardakilerin çöreklendikleri yerden (Hoş aslında çöreklenmek de sayılmazdı, seçilip de oturmuşlardı o koltuklara ama vekaleten bulundukları makamlarda “Yağma Hasan’ın Böreği” ziyafeti vermeye kalkışınca işin rengi değişti...) bakınca nasıl toplumun kendilerine oy vermeyen kesiminin iradesi gözükmüyor, yok sayılıyorsa, aynı şekilde kendilerini yağlamayan, cilalamayan, pohpohlamayan, yarattıkları ucube sistemi “muhteşem 10 yıl” diye yutturmaya çalışmayan gazeteler de yok hükmünde...
Mesela TRT ekranında Yeniçağ göremiyorsunuz ya; THY ile uçuşlarınızda ısrarla istemenize rağmen talebinizi dikkate alıp arza dönüştürmüyorlar ya; bu nedenle! Çünkü aslında “yok”sunuz siz onlara göre; referandumun “yüzde 42”sisiniz, genel seçimlerin “yüzde 50”sisiniz yani “öteki”; onlardan olmayan, onların denetiminde olan haklardan zinhar faydalandırılmaması gerekenlerin içindesiniz; değil iktidar borazanına dönen devlet televizyonunda sizin muhalif yayınlarınızı okumak, okutmak, artık bundan sonra yağmurlu havada su bulursanız şükredeceksiniz!
Keza Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlıkların büyük bölümü, Kamu bankaları, iktidar belediyelerinin yaklaşımı da öyle; “Var Mısın Yok Musun” oynuyorlar medyanın boyunduruk geçiremedikleri bölümüyle... Başbakan’ın veciz tanımlamasıyla “tasma”ya (ama AK olacak) rıza göstermeyene “yaşam hakkı” tanınmıyor bu düzende!
Hesap sorulacaksa, tehdit edilecekse, dava açılacaksa “var”sın hem de en ön sırada; velakin memleketin kaderi masaya yatıralacaksa terör örgütü bile var da sen “yok” sun “müzakereciler” arasında! O kat kat kocaman ilan pastası pay edilecekse gazetelere;
- Görüyor musun etrafta muhalefetten kimseyi!
- Haşa, efendim ne muhalefeti, bu devirde sözünüzün üstüne söz söyleyebilirler mi!
Aaa “yok” olmuşsun; senin okuyucunun da cebinden çıkan vergilerle yaptırdıkları pastadan bir dilim bile ayırmamışlar senin payına...
***
Sevgili Yeniçağ okuru (Yazdıklarım elbette Yeniçağ ile birlikte İBB’nin ilan ambargosu uyguladığı diğer 5 gazetenin okurları için de geçerli),
En son İstanbul Büyükşehir Belediyesi sadece biat edenlere öleştirdi hamurunda, kremasında, şekerlemesinde senin de alın terin olan o pastanın dilimlerini! Aç değiliz, açıkta değiliz, sizin desteğinizle bugüne kadar nasıl dimdik durduysak bundan sonra da aynı şekilde yaşar gideriz o ayrı ama, “haram” değil mi “kul hakkı”nı yemek/yedirmek!
Devlet bütçesi gibi belediye bütçesinin de en önemli gelir kalemi “vergiler” değil mi!
Kim veriyor peki o vergileri?
“Muhalefet olmasın da ne olursa olsun” mantığıyla dün Hürriyet’ten Akit’e, Star’dan Milli Gazete’ye, Sabah’tan Taraf’a çoğu gazetenin arka kapağını “Anadolu Yakasına İkinci Metro Geliyor” ilanıyla kaplayan İBB, muhalifleri, AKP’ye oy vermeyenleri, AKP’yi eleştirenleri bu vergilerden muaf mı tuttu ki, halkın parasıyla yaptığı hizmeti duyurma ihtiyacı duymuyor Yeniçağ, Ortadoğu, Birgün, Yurt, Aydınlık, Sözcü gazetelerinin okurlarına!
Bundan sonraki “dışlama” adımı ne olacak; “Yeniçağ okurları binmesin”, “Herhangi bir Sözcü okuru görüldüğünde araçtan indirilecektir”, “Yurt’la binmek yasaktır” türü uyarı levhaları mı asacaksınız metro girişlerine!
Mübalağa gibi gelebilir şimdi çoğunuza ama gazeteleri “açlıkla terbiye” edebileceğini, bu yöntemle “hizaya getirebileceğini” düşünen kafanın o gazetelerin bir numaralı destekçilerine yani okurlarına “hizmetten men cezası” vermesi hiç de sürpriz olmaz benim için!
Demokrasi böyle bir şey ise
diktatörlüğü tercih ederim
Hem tek benim için de değil, sadece biz değiliz düşünen böyle; iktidarın yok saydığı diğer muhalif gazetelerin yöneticileri de benzer hisler içinde. Bakın dün “Siz ne diyorsunuz bu işe” dediğimiz gazete yöneticileri bu “muhalefete ambargo” uygulamasına nasıl tepki gösterdi:
Merdan Yanardağ
Yurt Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni:
“AKP hükümetinin başından beri yürüttüğü politikalara çok uygun bir tutum. Kendisine oy vermeyeni milletten saymıyor. Milli iradeyi sadece kendisine verilen oylardan ibaret sayıyor. Kontrol ettiği, tasma taktığı gazeteleri kamu kaynaklarını kullanarak beslerken o kaynakların kendisine oy vermeyenlerin de vergileriyle oluşturulduğunu umursamıyor. Bunların adil ve demokratik dağıtılması gerekir ama bunu yapmıyor; antidemokratik yolu tercih ediyor. Bu totaliter rejim göstergesidir. Toplumda derin parçalanmalar yaratan AKP, gazeteleri de ayırıyor. Özgür ve bağımsız gazetecilik yapmak isteyenlere karşı düşmanca bir tutum içinde. Belediyeler böyle bir ayrıma gidemezler; kaynakları adil ve eşit dağıtmaları gerekir. Ortaya ölçü koymaları gerekir; neye göre dağıtıyorsun, tiraja mı! Diğer partilere mensup belediye meclis üyelerinin de buna tepki göstermesi gerekir. Bu bir cezalandırma yöntemidir. Nazi rejimine benzer. Demokrasi böyle bir şeyse ben dikatatörlüğü tercih ederim.”
İlker Yaşar
BirGün Gazetesi
Sorumlu Müdürü:
“Sadece kamu değil özel sektörde de durum aynı. Biz üvey çocuğuz. Gocunmuyoruz. Üvey çocuk olduğumuzu biliyoruz ve muhalefete devam edeceğiz. Çünkü bu ülkeyi seviyoruz. İktidarın elbette adil davranması gerekir ama biz bunu fazla da önemsemiyoruz. Kendi gücümüze güveniyoruz.”
Mehmet Müftüoğlu
Ortadoğu Gazetesi
Yazı İşleri Müdürü:
“Kamu kaynaklarının bir kısım medyaya pay edilmesini kınıyoruz. İktidar “yandaş medya” söylemini bu tip davranışlarıyla doğrulanmış oluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne hepimiz her türlü vergimizi ödüyoruz. Bizim vergilerimizle oluşturulan ilan bütçesinin hükümetin duymak istediklerini söylemeyenlere kapatılması çifte standart...”
Serhan Bolluk
Aydınlık Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni:
“Bu ayrımı şiddetle protesto ediyoruz. AKP politikalarıyla gayet uyumlu bir tavır. AKP kendi istediği sesi çıkaran medyayı oluşturma yolunda bu silahı da kullanıyor. Ayıplıyoruz. Kınıyoruz.”
Size mi düştü açmak?..
“Açılım” diye diye kafasında saç kalmadı ilgili arkadaşın, çünkü “açılım” diyordu ama açamıyordu açılımını...
***
Kimse açılımın ne olduğunu öğrenemedi velhasıl... Ama beğendiler... Televizyona çıkıp ne olduğunu bilmedikleri açılım üzerine uzun uzun konuştular bile... Tam 1400 yazı yazılmış “açılım” ile ilgili... Gidin “Neydi?” diye sorun... Bilen yok...
***
Vatandaşlara sordular:
“Açılıma katılıyor musunuz?..”
Yüzde 65 “evet” çıktı...
Ne olduğunu bilmiyorlardı ama katılıyorlardı... Anket işe yaramamıştı, ancak bir faydası olmuştu aslında:
“Aptal sayımına...”
***
Sonunda açılım, açılmadan kapandı...
Şimdi... Kemal Kılıçdaroğlu bir “açılım” götürüyor, açılımını açamayanlara... Açılımın soldan açılanı...
***
AKP, açamadığı açılımın içinde ne olduğunu tabii ki biliyordu... Nitekim teröristleri davul zurna ile karşılamaları, ayaklarına mahkeme götürüp onları aklamaları, kapalı açılımın gözüken tek ucuydu... Ama “açılımın” daha fazlasını, Türk milletinden utanıp açamadılar... Yeni CHP’ye mi düştü açmak?..
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
+++
Savcılara ceza sanıklara ödül
Deniz Feneri davasının sanıklarından eski RTÜK Başkanı Zahid Akman, birlikte yargılandığı diğer sanıklardan Zekeriya Karaman’ın sahibi olduğu Kanal 7 Televizyonu’nun Genel Yayın Yönetmenliği görevine getirilmiş...
Hayırlı, uğurlu, bol kazançlı olsun... Allah yanlışa, üç kâğıda, fitneye, fesada yönelmekten korusun...
Gazetecilik damarları açılsın, hepimize haberler atlatsın! Peki; Deniz Feneri Davası ne mi olacak? Ne olsun canım; savcılar sanık oldu ya... Yetmez mi?
Mustafa Mutlu / Vatan
+++
Başbakan Tayyip Erdoğan son Diyarbakır gezisinde bir köpeğe İngilizce ad verildiğini öğrendiğinde sahiplerine nasıl sitem etmişti?
“Türkçe isim vermiyorsunuz bari Kürtçe ad verseydiniz.”
Aynı Erdoğan, bu olaydan bir - iki gün önce kendisini “Selamünaleyküm” diye selamlayan Arap turistin selamını nasıl almıştı?
“I love you!”
Yine aynı Erdoğan, partisinin il kongresinde sezaryeni savunanları nasıl suçlamıştı?
“Bunların derdi nedir biliyor musunuz? Money, money!”
Melih Aşık / Milliyet