WikiLeaks'in çeyiz kutusu!
WikiLeaks belgelerinin içeriği kadar, bunları yazan diplomatların dili de tartışma konusu oldu.
Özellikle, kendisini dünyanın patronu olarak gören ABD’nin memurlarının insanlara bakışı ve bunu yazıya dökmesindeki üslup tepki çekti.
Vay efendim, bir diplomat(memur) başka bir ülkenin yöneticilerine hitap ederken böyle mi konuşurmuş?
Bizim diplomatlarımız bunu yapmazmış, v.s.
Monşer mi olalım, küstah mı?
Bugün içeriklere ve iddialara değinmeden, yalnızca “dil ve üslup” konusuna
değineceğim.
Acaba, bizimkiler çok kibar diye mi Başbakanımız (ve medyası) bir zamanlar onları “Monşer” diye diline dolamıştı?
Şimdi, ABD’li diplomatlar bizimkiler tarafından “küstah bir dil” kullanmakla eleştiriliyor; Türk diplomatlar ise -yine bizimkiler tarafından- “Monşer” olmakla!..
Bu diplomatların işi de zor!
“Türkler alçaktır!..”
Biraz tarih okuyan, okuyanların sözlerine değer veren ve uyanmak isteyen herkes şunu görür:
Emperyalist devletlerin dili her zaman küstahçadır!
Çünkü, politikaları öyledir ve memurları da aynı dili konuşur.
Bakınız, sizlere tarihten bir yaprak sunayım. (Benim, “İşgal ve Direniş” ile “1919’un Şifresi” adlı kitaplarımda yer alan bir bilgi.)
Mustafa Kemal’in sınır dışına atmaya çalıştığı Noel adında bir ajan vardı.
İstanbul’daki bir İngiliz diplomatı (Büyükelçilik statüsündeki İngiliz Yüksek Komiserliği Müsteşarı) Hohler, ülkesinin Dışişleri Bakanlığı’ndaki meslektaşı Telley’e bir yazı gönderiyor.
Tıpkı, şimdilerde olduğu gibi, ABD’nin Ankara büyükelçilerinin yazışmalarında olduğu gibi..
İngiliz büyükelçi, şöyle yazıyor (Tarihi içeriği çıkarmıyorum ki, bir taşla iki bilgi edinelim):
“Azizim Telley,
İstanbul, 21 Temmuz 1919
(...) Noel Bağdat’tan buraya geldi; iyi bir arkadaş, yetenekli bir kimse ama fanatiğin teki. Kürtlerin havarisi. Onun kanaatince Kürtler gibisi yoktur; Kimse onlar kadar asil, onlar kadar cömert olamaz! Türkler ve Ermeniler beş para etmeyen alçaklardır, al birini vur ötekine. (...) Korkarım ki Noel bir Kürt Alb. Lawrence’i olacaktır. (...) Bana öyle görünüyor ki, Mezopotamya’nın bizim olacağı kesin gibidir. Öyleyse Mezopotamya’nın bir kuzey sınırı olacaktır; bu sınır ovada değil, dağda olacaktır, o dağlar esas itibariyle Kürt’tür, dolayısıyla bize bir Kürt politikası lazımdır ve Kürt beyleriyle iyi geçinmemiz gerekir ki onları kullanabilelim. (...) Burada her renkten Kürt bulunduğunu, onlara güvenilemeyeceğine tarihin de tanıklık ettiğini akıldan çıkarmamak gerekir. Unutmamak lazım ki, Kürtler de Türkler de Müslüman’dırlar... Majesteleri Hükümetinin niyeti Türkleri sonuna kadar zayıflatmaktır, Kürtleri Türklerden ayırmak da kötü bir plan değildir, dikkatle ve sabırla hareket edilirse bunun büyük ölçüde başarılabileceğini düşünüyorum...
Saygılarımla
Tom Hohler”
Kanmak istiyorsak, kanarız..
“Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. Ama, eğer uyumuyor da uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz, nafiledir.” (Gandhi)
Yıllarca bu bilgileri insanlarımıza sunduk.
Ama Türkiye’nin geldiği nokta ortada.
Dünya politikasına yönlendiren ve kendisini büyük gören devletlerin tavrı ve üslubu, yüz yıl önce de böyle küstahça idi, bugün de.
Einstein’ın bir sözüyle bitirelim:
“Her seferinde aynı işlemleri yapıp da, başka sonuç aramak budalalıktır!”
Yani, dün neyse, bugün de o.
Hiç şaşırma numarası yapmayalım, yapanlara da kanmayalım, olur mu?
HAYAT DEĞİRMENİ
Geçen Pazar siyaset dışı olsun diye mitolojiden “Pandora’nın Kutusu” nu yazmıştım. Ama Pandora da siyasete bulaştı..
Çağımızın Pandora’sı, WikiLeaks oldu.
WikiLeaks’in -çeyiz- kutusu açıldı ve ortalığa kötülükler saçıldı, geriye sadece “umut” kaldı, efsanedeki gibi!..