Vurgun, çöküş ve alarm!..
CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pekdemirli'nin yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na yazılı soru önergesi vermiş...
Dünyada artan nüfusun "gıda" talebini yükselttiğini belirten Göker, gelişmiş ülkelerin tarıma önemli kaynak ayırdığını ve üreticileri de desteklediğine dikkat çekmiş...
Türkiye'de ise mazot, gübre ve tohum gibi temel girdilerde yaşanan "artış"la birlikte; aşırı yağışlar, don afeti ve kimi bölgelerde de kuraklık nedeniyle üreticilerin olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Göker, "ürünlerin artık maliyetine bile satılamadığına" vurgu yapmış...
CHP'li vekil; Türkiye'de yüzbinlerce üreticinin tüm bu gerekçelerle "icralık" olduğunu belirtirken, çiftçilerin Ziraat Bankası'na olan "borç"larının bir yıl süreyle ertelenmesi konusunda herhangi bir çalışma olup olmadığını sormuş...
Mehmet Göker üreticiye sahip çıkmış ama TBMM'ye verilen bu soru önergesiyle birlikte; gıdada, "tarla ile market arasında büyüyen fiyat uçurumu"nun perde gerisini de acilen sorgulamak gerekiyor...
Hem de bu yaşamsal sorgulamayı, Göker'in "üretici, malını artık maliyetine bile satamıyor" şeklindeki vahim ve çok düşündürücü saptaması üzerinden yapmak kaçınılmaz görünüyor...
Çünkü bu önemli saptamanın perde gerisinde Türkiye'yi ilgilendiren ve piyasalardaki üretim-tüketim dengesini iyice sarsan büyük bir "oyun" var ki, tüm devlet kurumlarının bunun üzerinde durması, müdahale etmesi ve önlem alması kaçınılmaz artık... Neden mi peki?..
***
Gıdaya saçılan zam zehiri!..
Daha düne kadar Ramazan fırsatçıları vardı... Ramazan ayı gelmeden sebze ve meyvede yaşanan zam kazıklarının artık gelenek haline gelmesinin bir nedeni de siyasal iktidarların vurdumduymazlığıydı...
Peki; halkın "din" duygularından utanmazca nemalanan başka ülke tüccarları da var mıdır acaba?..
Ya da bu duygular üzerinden, milletin iftar sofrasını zamla zehirleyen kan emici, stokçu-karaborsacı-toptancı zihniyeti başka İslam ülkelerinde de "sülük gibi" ortalıkta dolaşıyor mudur?..
Ramazan'dan sonra "kurbanlık" fiyatlarındaki şoklar da milleti yeterince sarsmışken, son haftalarda halkı soymanın yeni bahanesi ise "döviz" kurlarındaki yükseliş ve birilerini sürekli zengin eden suni dalgalanmalar...
Doğrusu dövizdeki "oyun"ların piyasalarda yarattığı şok, yurttaşları genel gıda giderleri açısından ilk haftalarda pek sarsmadı... Ta ki, kilerlerdeki erzaklar yavaş yavaş tükenmeye başlayınca kadar...
Örneğin, yağ, peynir, bulgur, mercimek, pirinç, makarna, salça gibi temel gıda maddelerinin yanısıra, temizlik malzemelerindeki stoklar da yavaş yavaş eriyince, döviz vurgunculuğunun ikinci aşaması, yani her şeye "zam" kazığı milyonları iyice etkilemeye başladı...
Çarşılar, pazarlar, marketler boş; insanlar "boğazımdan nasıl kısarım" telaşıyla bir girdabın içinde çaresizce tükenmeye başladı...
Çünkü sözde "ucuz" diye tanımlanan ve bu yönde sürekli reklam yapan marketlerde bile şoke edici zamlar uygulanmaya başlandı ki, vatandaş ne yapacağını bilemez halde...
Özellikle gıda ve temizlik maddelerindeki fahiş zamları gösteren sosyal medyadaki çok düşündürücü görüntüler ise "döviz" bahanesiyle halkı soymanın hangi boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor...
***
Anlaş, stokla, kazıkla!..
Temel gıda maddelerine gelen zamların "kurdaki yükseliş, tarladaki verimsizlik ve maliyetler" gibi gerekçelerden kaynaklandığı öne sürülse de, dünkü Hürriyet gazetesi İstanbul-Bayrampaşa Kuru Gıda Hali'nde seslendirilen farklı iddiaları gündeme getirmişti...
Toptancıların iddiasına göre, "piyasadaki büyük oyuncular aralarında anlaştı, kur bahanesiyle fiyatlar yükseltildi ve fırsatçılık yapıldı..."
İşte bu yüzden olsa ki, son haftalarda yağ, salça, un, kuru fasulye, mercimek, nohut ve pirinç gibi "temel gıda" ürünlerinde fiyatlar aşırı biçimde yükseldi...
Örneğin; toptancılarda "50 kilogramlık unun fiyatı 75 TL'den 95 TL'ye, 4.5 kilogramlık salça 20 TL'den 50 TL'ye, 18 litrelik yağın fiyatı ise 86 TL'den 112 TL'ye çıktı..."
Zamlar bunlarla da sınırlı kalmamış... "Bir kilogram kuru fasulyenin fiyatı 3.7 TL'den 6.6 TL'ye, nohudun fiyatı 6.5 TL'den 9.4 TL'ye, bir kilogram pirincin fiyatı 3.2 TL'den 4.8 TL'ye ve 1 kilogram mercimeğin fiyatı se 2.8 TL'den 3.6 TL'ye kadar yükselmiş...
***
Sofraya çöreklenen "çete!.."
Toptancılar yukarıda sıralanan tüm bu zamların "3-4 aylık süre zarfında gerçekleştiğini" belirtmişler, yani her zamanki gibi Ramazan ayından itibaren!!!
Bir toptancının, "stokçuluk mu yapılıyor" sorusuna verdiği şu yanıt ise kimilerinin memlekette meydanı nasıl boş bulduğunu da kanıtlıyor;
"Burada malı depoya koyup satmamayı kastediyorsanız böyle bir durum yok. Ancak depolarında tonlarca ürün olan büyük oyuncular aralarında anlaşarak fiyatları yukarı çekiyorlar. İsteyen herkes ürün alabiliyor ama yüksek fiyat verirse. Buna stokçuluk denmez, bu fırsatçılıktır..."
Sözü hiç uzatmayalım; "organize suç örgütü" tanımlaması yalnızca haraç çeteleri ve cinayet şebekeleriyle benzerlerini anlatmıyor...
Halkın "temel gıda" maddeleri üzerinde utanmazca oyun oynayan, "kur" ya da "maliyet" gibi suni bahanelerle yiyecek ürünlerine ahlaksızca "zam" yapanların da "çete"den farkı yoktur...
O halde piyasalardaki zam kazığı yalnızca Tarım Bakanlığı'nı değil, İçişleri ve Adalet bakanlıklarını da ilgilendiriyor ki, evinin kilerinde birkaç haftalık yiyeceği olduğu için zam rezaletini henüz tam anlamıyla hissetmeyen vatandaşta infial oluşmadan "acilen" bir şeyler yapılmalı...
Yoksa "döviz" bahanesiyle milletin ekmeğiyle oynayanların siyasal iktidardan cesaret alarak da pervasızlaştıkları anlaşılır ki, yaşanacak toplumsal sıkıntıların altından hiç kimse kalkamaz... Bilmem anlatabildim mi?..