Vudu büyücülerini geçti

Milliyet yazarından Onur Öymen’leşmesinden korktuğu CHP lideri Kılıçdaroğlu’na iğneli saldırı

Yeni CHP’yi, inşa edildiği 18 Aralık 2010 günü, Ankara Arena Spor Salonu’ndan başlayarak büyük bir coşkuyla alkışlayan Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş’ın dünkü hali bir çeşit vudu büyücüsünü andırıyordu.
Afrika kökenli bu dini gelenek çerçevesinde düzenlenen ritüelleri getirin gözünüzün önüne:
Her yerde meşaleler ve yer ateşleri yanıyor... Yetmezmiş gibi bir de mumlarla donatmışlar “ayin” alanını... Bir kenarda köleler, kırbaç darbeleri eşliğinde yüksek sesle dua ediyor... Tütsülerden yayılan koku azar azar ele geçiriyor ruhunuzu...
Ve bir kadın; başında türbanla sarık arasında kalmış beyaz bir kumaş topu ve üzerinde aynı renkte upuzun bir elbise...
İşte tam da böyle bir ortamda yazmış gibi yazısını... Klavyeden yükselen her tuş darbesi bir “tam”a denk geliyor gibi;
Tam, tam, tam...
Çalmaya başladı intikam tamtamları; Kemal Kılıçdaroğlu o andan itibaren her yanına iğneler saplanan bir vudu bebeği sanki. Damar bulunamaz hale getirilene kadar iğneleniyor:
- Bu, “Türkiye’nin kendi bölgesinde artık bir ‘lider ülke’ olduğunu hiç kavrayamamış izlenimi verdiğin” için...
- Bu, “uluslararası camianın nabzını pek okuyamadığın” için...
- Bu, “Ortadoğu’da demokrasiye sahip çıkan” AKP’yi eleştirdiğin için...
Ve öncekilere hiç benzemeyen kocaman bir iğne var şimdi elinde:
- Al sana, bu da “Onur Öymen ağzı”yla konuştuğun için...
Son iğne tam kalbine:
- Ve bu da “Ne ABD, ne AB, tam bağımsız Türkiye’ bakış açısıyla konuştuğun” için!

***

İnsan sırf Arap Baharı’ndan esen rüzgar birinin içini ısıtırken, diğerinin kanını donduruyor diye bun denli öfklelenir mi?
Şaşmayın. İşin içinde “adeta Onur Öymen’in kaleminden çıkmış bir metin” varsa öfkelenir bu kafa!
Çünkü Onur Öymen bir “zombi” kadar dehşet verici gelir onlara; gömdüklerinden emin oldukları bir fikrin, her daim yeniden dirilmesinin son dönem siyasetindeki simgelerinden biridir!
Onlar “Birinci Cumhuriyet bitti” diye ilan ederken, Öymen, çıkıp da “Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin adı 1. Cumhuriyet değil, “Türkiye Cumhuriyeti”dir ve onun gösterdiği hedefe uygun olarak ebediyen yaşayacaktır” diyen kişidir...
ABD ve Batı’yı demokrasi havarisi gibi gösterme çabalarına “Onlar, kendi çıkarlarına dokunulmadığı sürece ne demokrasiyi ne de insan haklarını umursarlar” diye had bildirendir...
Milletvekillerini “üniter yapı” nın yerine ikame edilmesi düşünülen modellerden model beğensinler diye seferber edenlerin karşına “Olmaz” diye dikilendir...
Haliyle “ABD ve AB hegemonyasından kurtulmuş tam bağımsız Türkiye” özlemi içinde olduğunu sezdiren bir “Kemal Bey”, “Onur Öymenleş’me evrimi”ni tamamlamadan derhal sunak masası ay pardon ameliyat masasına yatırılmalı ve “iğneyle” tedavi edilmelidir!...



BASINDAN SEÇMELER



Enseye tokatla başlıyoruz, bir süre sonra ciddi ciddi elenselere yöneliyoruz. Suriye bu yaman çelişkinin son halkası.
Burhan Ayeri / Akşam




Kurbağanın altına bir odun daha

“İdam edilmemesi dahi düşünülemez”di. Milletçe “şişme Apo”lar vasıtasıyla prova bile edildi infaz sahnesi. Aaaa bir anda “Ölüm kurtuluş, inim inlesin müebbetlerde” fikri benimseniverdi. Sonra “ceza” değil “sefa” evi... Voleybol arkadaşı... Genişleyen camı... Bademi, fındığı, fıstığı... Talimatname kuryesine dönen avukatları... Yavaş yavaş genişlettikçe özgürlük alanını sınırı aştığını kimsenin ruhu duymadı. Mümtaz’er Türköne dün biz kurbağaları haşlayan ateşin altına bir odun daha attı: “Öcalan’ın hapishane şartlarının gözden geçirilmesi ve terörün azalması şartıyla dışarıyla aracısız ilişkiler kurması tartışılabilir.” Bakalım “acı”yı hisseden olacak mı?

Emine Hanım, açlıktan kırılan Somali’ye küfür eder gibi koluna binlerce dolarlık çanta takıp gitmese bari...
Rabbim sizi Marie Antionette’yi aratmayın diye mi yarattı; ekmek yerine de pasta mı alalım!




Kelin merhemi olsaydı...

Tayyip Erdoğan’ı hedef alan “Bu sefer dokandı koçum” manşetinden sonra Engin Ardıç Taraf’a dikleniyor.
“Başbakan nereden senin koçun oluyor?”
Solcu kadınları çirkin... Çingeneleri baş belası... Milliyetçileri faşist... Atatürkçüleri rejim kodamanı... CHP’li kadın milletvekillerini harem üyesi...
Meslektaşlarını domuz... ilan etmişliği bulunan Ardıç, gazeteciliğin sağa sola “bulaşmak” olmadığına dair ders veriyor...
İyi de kelin merhemi olsa bugüne kadar kendi başına sürmez miydi?




Paşa’ya firar ikramı...

Her tutuklama bir dramdır ama bu, Levent Kırca’nın “Olacak O Kadar Televizyonu”na lâyık mizah ögeleri de içerdi.
Hakkındaki yakalama kararı nedeniyle Paşa erkenden Beşiktaş’taki adliyeye gitti.
Yarım saat bahçede
bekledi.
Kendisine öğleden sonra gelmesi söylenerek gönderildi.
Yakalama emri, kaçması muhtemel sanıklar için çıkarılır. “Şimdi git, sonra gel” demek Iğsız Paşa’ya “kaçma hakkı”nı kullanması için tanınan bir fırsat mıydı?
Eğer öyleyse Paşa bu hakkı kullanmadı!
Öğle vakti döndü, mahkemeye çıktı, tutuklandı.
Niye tutuklandı?
Delilleri karartması mümkün değil; çünkü emekli olmuş.
Suçluluğuna dair güçlü kanaat oluşması zor; çünkü iddianamede yeterli delil bulunmuyor.
“Kaçma ihtimali var” diyemez kimse; çünkü ikram edilen o şansı reddetmiş, geri dönüp teslim olmuş.
Bu davalardaki tutuklamaların bir adli tedbir değil, intikamcı bir ceza aracı olarak kullanıldığı ne kadar da açık ve bir o kadar da kaba biçimde anlatılıyor!
Güngör Mengi / Vatan




Yandaşın kara propagandası mı kazanmış oldu

“Kara propaganda”, en çok Nazilerin kullandığı psikolojik savaş taktiklerinden biridir. Çarpıtılmış bilgiler vererek “düşman”a karşı nefret yaratır.
Andıç iddianamesinde, Genelkurmay bünyesinde böyle bir çalışma yapıldığına dair itiraflar var. (...) Genelkurmay, hükümet aleyhine bir dezenformasyon kampanyası açtıysa yargı önünde bunun hesabını verecektir.

***

Şimdi madalyonun ters yüzüne bakalım:
Suçlanan komutanlara yönelik kampanya nasıl yürütüldü: Aynen şu anda yargılama konusu olan kara propaganda taktikleriyle...
Önce bazı internet siteleri saldırıya geçti.
Kimi komutanların özel hayatı izlendi, soy kütükleri, aile bağları didiklendi, telefonları dinlendi, çocuklarının mahrem fotoğrafları, yazışmaları teşhir edildi.
Bu kampanya iktidar yanlısı basında desteklendi. “Generallerin Yahudi Damatları” manşete çekildi. Yahudi damat almakla suçlananların başında kim geliyordu, hatırlıyor musunuz?
Dün tutuklanan 1 no’lu Andıç sanığı, Org. Hasan Iğsız...
Manşetteki ikinci “Yahudi damat suçlusu”, Org. Çetin Doğan’dı. Halen o da içerde...
Haberde “Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanı Tümamiral Cem Gürdeniz’in damadı da Yahudi” deniliyordu. Gürdeniz de içerde...
Sitede oğlunun özel görüntüleri basılan Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu da bugün “Andıç Davası” nın sanıklarından...
“Cadı avı” gibi değil mi?

***

Şimdi sormaz mısınız?
Askerler “irtica ile mücadele” adına, kamuoyunu darbeye hazırlamak için çarpıtılmış bilgilerle kara propaganda yaptı ise... Bu ne?
Bu da “askeri bertaraf etme” adına iktidarı devralmak için ırkçı iddialarla yapılan bir kara propaganda çalışması değil mi?
İlkini yazanlar içerdeyken ikinciyi yazanlar niye gözde?
Onların kara propagandası öbürlerininkini yendi diye mi?
Can Dündar / Milliyet




Bay 32 numara!

Her ilin bir “protokol” listesi vardır.
AKP İl Başkanı kaçıncı sırada?
Otuz iki...
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in Gaziantep Valiliği’ni ziyareti sırasında AKP İl Başkanı Ahmet Uzer birinci sıraya
geçmiş!
Sakın AKP İl Başkanı Ahmet Uzer’e kızmayın, onu eleştirmeyin... Çünkü o, fiili gerçeği protokol gerçeğine dönüştürmüş sadece!
Gaziantepliler değil, “Bay 32 Numara” nın soluna geçmeyi kendilerine yediren ilk 31 utansın!
Mustafa Mutlu / Vatan




TRT’nin ramazan programlarına “konuk yorumcu” olarak çağırdığı Hayrettin Karaman, Yeni Şafak’ın pazar günkü sayısında yayımlanan “Tahammül mü Hoş Görmek mi?” başlıklı yazısında (...) İslama inanmayanlar için “gettolar kurulmasını” önerdi.
Karaman’la birlikte Nurculuğun kurucusu Saidi Nursi de TRT’nin ramazan gözdesi oldu. Önceki akşam TRT Şeş’te yayımlanan “Nurs’tan Barla’ya uzanan Kur’ân hizmeti: Bediüzzaman Said Nursî” adlı belgeselde Nursi’nin Kuran ile ilgili çalışmaları ve risale sohbetleri yayımlandı.
Fırat Kozok / Cumhuriyet




TRT “Tosun Paşa” filmini sansürlemiş. Tosun Paşa’yı tutuklamak mümkün olmayınca sansürlediler demek...
Gülhan Elmas

Yazarın Diğer Yazıları