Vücudu kullanmayı bilmek!
İnsanoğlu, doğayla, uzayla, suyla, toprakla, madenle ve akla gelebilecek kendi dışındaki her şeyle uğraşmaktadır. Büyük bir merak, sonu gelmez bir iştah ile doğayı inceler ve onu anlamaya ve kavramaya çalışır. Aslında bu insanlık için faydalı bir meraktır. Bu sayede insanlar hayatlarını kolaylaştıran her şeyi öğrenmiş ya da anlamış olurlar. Ancak insanların aynı özen, merak ve araştırmayı insanın doğasına ya da yapısına karşı duymamakta ya da çok az duymaktadır.
Ancak insanlar eşyayı kullanırken gösterdikleri özeni, kendi vücutlarına karşı göstermemektedirler.
İnsanlar telefonu, televizyonu, bilgisayarı, otomobili, uçağı usulüne ve ilkelerine uygun biçiminde kullanmak zorundadırlar. Tekniğine ya da doğasına uygun olmayacak bir şekilde her hangi bir makinenin kendini kullandırması mümkün değildir. Gerekli donanıma sahip olmadan hiç bir teknik alet kendisini kullandırmaya izin vermez.
Benzin temin etmeden, hareket ettiricilere gerekli komutları vermeden ya da ilgili düğmeye/tuşa basmadan bir makine ya da bilgisayar harekete geçmez.
Kısacası insanlar yukarıda saydığımız ya da saymadığımız teknik alet ve edavatı çalıştıracak ve kullanacak bilgiden yoksunsa işin başından başarısızlığa uğraması kaçınılmazdır.
Araç ya da mekanizma adeta "beni uygun çalıştır ve kullan aksi takdirde senin isteklerine cevap vermem ya da sana çok büyük zararlar veririm" demektedir.
İnsanlar bu sistem ve düzen karşısında makinenin, bilgisayarın ya da teknolojinin emrine harfiyen uymaktadır.
Ancak insan sahip olduğu makine ya da aracı kullanmak için gösterdiği hassasiyeti ve duyarlılığı kendi vücuduna göstermemektedir.
Yaratılmışların içinde en mükemmel ve akıl almaz makine olan insan vücudu, sahipleri tarafından oldukça özensiz ve hoyratça kullanılmaktadır.
Her türden ihmal edilebilir işlere kutsallık ölçüsünde sadakat gösterenler, çoğu kez kendi vücudunun ihtiyaç ve gereklerini görmezlikten gelmektedirler.
Bu anlamda hastane kapılarına yığılan binlerce insanı tedavi etmekle sağlık sorununun çözüleceğini sanmak büyük bir hatadır.
Çok küçük tedbirler ve yaşama bilincinin öğrenilmesi ile hastane kapılarına yığılan kitlelerin sayısının azaltılması hiç de zor değildir.
Yaşam kalitesinin yükseltilmesi tamamen bilinçli davranmaya bağlıdır.
Kendisini koruyamayan, organlarını kullanmasını bilmeyen ve hayatını asgari seviyede de olsa bir düzene bağlayamayan insan tedavisi mümkün olmayan potansiyel bir hasta demektir.
Sağlık için tıbbi müdahaleden ziyade sosyokültürel mücadeleye ağırlık verilmelidir.
İnsanın tedavisinde fiziğe değil bilince öncelik verilmelidir.
Asıl olan hastaneler açmak değil, hastanelere giden yolları kapamaktır!
Vücudunu ihmal eden, onu koruyamayan ve uygun biçimde kullanamayan insanların topluma olan sosyal maliyeti sanılanın çok üstündedir. Bu bakımdan insanın dolara, ihaleye, köşe kapmaya ve köşe olmaya gösterdiği ilginin hiç olmazsa yarısını kişiler kendi vücutlarına daha doğrusu sağlıklarına göstermelidir.
Doksan yaşının üstünde olmasına karşın son derece dinç olan bir ihtiyara; bu sağlığını neye borçlusun diye sormuşlar. İhtiyar cevap olarak "hiç bir zaman vücuduma ihanet etmedim, onu israf etmedim ve kötüye kullanmadım" demiş.
Günümüzde sağlıklı gıda, stressiz hayat, temiz doğa ve iyi bir iş bulmak çok aşırı bir hayal olduğuna göre; hiç olmazsa usulüne uygun bir yaşama ile sağlığı biraz olsun korumak mümkün olabilir.
Usulüne uygun bir yaşama vücudun ihtiyaçlarına asgari düzeyde de olsa yeterli özen gösterilerek ulaşılır.
Akciğerleri, onun doğasına uygun olmayan sigara dumanları, mideyi onu tahrip eden alkol, beyni onu körelten uyuşturucu ile tanıştırırsanız; hiç bir tedavi biçimi size sağlıklı bir hayat sunamayacaktır.
Korana virüsten korunmanın yolu da biraz buradan geçmiyor mu?