Viyana'yı yeniden ne zaman kuşatacağız?
Geçtiğimiz cumartesi Avustralya Genel Valisi Quentin Bryce, Yeni Zelanda Başbakanı John Key ile binlerce Yeni Zelandalı ve Avustralyalı Çanakkale’de idiler.
Sabahın ilk saatlerinde işgalci ataları gibi bir “Şafak Ayini” düzenlediler.
Her biri ceddinin varisi olarak gemilerinden inip Çanakkale’yi temsili olarak işgale başladı. Derin bir huşu, büyük bir hasret ve gurur ile o günleri yâd ettiler.
Türk insanı devleti ve halkı ile cümlesine, “hoş geldiniz” dedi, ikramlarda bulundu. Memnun edebildik mi derseniz, hiç zannetmiyorum derim. Biliyoruz ki memleketlerine döndüklerinde AB sürecindeki Türkiye’yi engellemek için ellerinden geleni yine yapacaklar, ülkelerindeki Müslüman Türkleri hazımsızlıkları sürecek, bütün platformlarda haklı haksız demeden Kıbrıs Rumlarının, Yunanistan ve Ermeni diasporasının arkasında olacaklar.
Merak ediyorum; biz Türkler gitsek
Viyana önlerinde, Viyana kuşatması yıldönümleri kutlasak, başımıza neler gelir?
Yine merak ediyorum; böyle bir etkinliği acaba biz ne zaman yapabileceğiz, ne zaman temsili olarak Viyana’yı yeniden kuşatacağız ve biz bunu yaptığımız
zaman Avrupalılar, bizim onlara Çanakkale’de gösterdiğimiz konukseverliği
gösterecekler mi?
Evet, cumartesi günü Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar halkı ve devletleri ile Türk Kara Savaşlarının 95’inci yıldönümü sebebiyle Çanakkale’deydi. Yani elin oğlu binlerce kilometre uzaklardan ve 95 yıl ötelerden atalarının izini sürüyor, nesillerinin devamı için, somon balıkları gibi tarih sahnesine çıktıkları Çanakkale sularına “Ben ne yüce bir milletmişim, yaptığımla gurur duyuyorum. Elimden gelse aynısını yine yaparım, bu gurur ve niyetimi mukaddes bir emanet gibi peşimden gelen nesillere emanet ediyorum” yumurtasını, gelip Çanakkale’ye bırakıyor.
Ve bu ırkçılık olmuyor.
Tuhaftır, müstevliler Türk yurdunu yutma ve Türk milletini tarihten silme heveslerinin ilk adımının 95’inci yıldönümünü böyle kutlarken, İstanbul’da, Ermeni tehcirinin de 95’inci yıldönümü vesilesiyle, Çanakkale Zaferini kazananların kanları sayesinde neslini sürdürebilmiş olan bir takım zevat, “Ermenilere yaşattığımız büyük acıyı telin ediyoruz” diye nutuklar atıyor, mumlar yakabiliyordu.
Evet, tuhaftı çünkü birileri atalarının 95 yıllık izini Çanakkale’de gururla sürerken, birileri ataları Çanakkale’de ölüm kalım savaşı veren ceddini arkadan vuranların el izlerini, olay mahallinden silmeye çalışıyordu.
Evet, Ermeniler Türk milleti Çanakkale’de tarihten silinmeme mücadelesi verirken onu arkadan vurmuş, Türkü ile Kürdü ile yarım milyondan fazla Müslüman’ı katletmiş, Osmanlı da, daha fazla katliam olmasın ve devlet Balkanlar’dakine benzer ikinci bir travma daha yaşamasın, şu Çanakkale savaşı da hezimetle sonuçlanmasın diye, isyancı Ermenileri bir yerden alıp yine kendi toprakları olan bir başka yere tehcire mecbur kalmıştı. Bu tehcir esnasında elbette üzücü şeyler yaşanmıştı, ama yangını çıkaran Ermeni’ydi, içinde kendileri de yanmıştı, mesele buydu.
Yani Osmanlı manyak mıydı ki Çanakkale’de yedi düvele karşı var yahut yok olma mücadelesi verirken, buna bir de tehcir yükü ve Ermeni derdi eklesin.
Ne garip bir durum Ey Rabbim!
Çanakkale’yi işgale gelenlerin ve Çanakkale’de var yahut yok olma mücadelesi verenleri arkadan vuranların sahibi var da..
Çanakkale’yi savunanların sahibi yok.
“Onların sahibi Allah’tır” diyelim...
Sabredelim, seyredelim!