Virüsten ölenlerin sayısı gizleniyor mu?
İran ve Çin'de yaşananlardan ders almalıyız.
Yakın komşumuz ve virüsün taşınma ihtimali olan İran'dan başlayalım.
Özellikle Coronavirüs konusundaki yanlış hamleler ülkeyi yeni bir krizle karşı karşıya bıraktı.
İran Sağlık Bakan Yardımcısı basın toplantısı düzenleyip "Karantinayı desteklemiyoruz" dedi. Doğru düzgün bir soru cevap ortamı bile oluşmadı. Net cevaplar, açıklamalar yapamadı.
Bakan yardımcısı üstü kapalı konuşurken fiziki olarak da iyi görünmüyordu. Sürekli terlemesi ve öksürmesi herkesin dikkatini çekmişti. Çok geçmeden virüs kaptığı ortaya çıktı ve karantinaya alındı.
İran'daki kapalı rejiminin ülkeyi nasıl bir uçuruma sürüklediğini biliyoruz.
Haber alma özgürlüğü yok, rejimin istediği dışında konuşma imkânınız yok, böylece doğru fikirler, doğru çözüm yöntemleri üretilemiyor.
İstişarenin, görüşmenin, iletişimin olmadığı yerde birçok politika başlamadan sonra erer.
İran şu anda tam da bu durumu yaşıyor.
Hatta daha da kötüsü İran rejiminin gerçek rakamları kamuoyundan gizlediği ifade ediliyor.
Çin'den sonra en çok can kaybının yaşandığı ülkenin İran olması manidar değil mi?
İran bizim komşumuz ve her yıl binlerce İranlıyı turist olarak ağırlıyoruz.
Virüsün Türkiye'de görülmemiş olması çok sevindirici ama her an kötü haberi alabiliriz ve hazırlıklı olmalıyız.
İran'ın gerçek ölümlerin sayısını gizlemesi, Türkiye'yi de doğrudan ilgilendiriyor aslında.
Şeffaf, doğru ve gerçekçi bir acil eylem planını hayata geçirmeliyiz.
Vakalara, yaşanacak gelişmelere karşı kamuoyunu en doğru şekilde bilgilendirmeliyiz.
İran, virüsün ortaya çıktığı Çin gibi davranmak istedi. Çin'den sonra en çok zararı gören ikinci ülke oldu.
Çin'i biliyorsunuz, baskıcı rejimi dışında konuşma şansınız yok.
Çin'de virüsün yayılmasından haftalar önce "Virüs çok tehlikeli ve kitlesel bir salgına dönüşebilir" diyen doktor vardı.
Hemen soruşturmalar açıldı. "Halkı paniğe sevk ettiği ve kamu düzenini bozduğu" gerekçesiyle hakkında işlem başlatıldı. Günlerce gözaltında tutuldu, susturuldu. İşte o doktor virüsün tehlikesini fark etmiş ve önlem alınması gerektiğini ifade etmişti. Virüs yüzünden hayatını kaybetti.
Çin'i yöneten zihniyet, insanları baskı altında tutarak gücünü muhafaza ettiğini düşünüyor. Ancak içinde yaşadığımız süreç gibi olayı kontrol edilemez bir küresel krize dönüştürdüler.
Benzer yaklaşımı SARS virüsü ortaya çıktığında da yapmışlardı. Dünyaya yanlış ve eksik bilgiler vererek, Çin ekonomisindeki sarsılmasının önüne geçebileceklerini düşünmüşlerdi.
***
İran ve Çin; gerici, baskıcı, engelleyici, sadece ülkeyi yöneten dar kadro zihniyetini koruyan çağ dışı devlet modellerinin en belirgin örnekleridir.
Çin ve İran'a giderek daha fazla benzediğimiz endişelerini siz de taşımıyor musunuz?
Ruhani'nin son yaptığı açıklama size de çok tanıdık gelmiyor mu: "Virüs hakkında bazıları korku tellallığı yaparak, ülkeyi felç etmek isteyen düşmanlara hizmet ediyor."
Ruhani, virüs konusunda uyaran gazetecilere, kanaat önderlerine açık mesaj veriyor; "Susun yoksa düşmanlarla ortak çalışıyorsunuz demektir, başınıza geleceklere hazırlıklı olun."
Türkiye'de de buna benzeyen bir ön hazırlık sürecini hissediyoruz.
El kadar çocuk ölüyor, insanlar onu aramaya çıkıyor "Buradan ikinci bir Gezi çıkarmak isteniyor" diye mesaj atıyorlar,
Hayvan hakları gündeme getiriliyor, hükümete yönelik bir girişim olarak değerlendiriyorlar,
"Devletin kurumları neden bu kadar lüks içinde?" diye soruyorsun "Bu FETÖ dili" diyorlar,
Yolsuzlukları yazayım diyorsun Emniyet'e çağrılıyorsun.
İşte bunlar tıpkı Çin ve İran gibi çağ dışı kalmanın açık işaretleridir.
İnsanların tedirginliği, korkulu ruh halleri ve endişelerinin hükümetle, siyasetle bir ilgisi yoktur.
Çünkü şu anda en büyük paniği sağlık personelimiz yaşıyor.
"Karantina kıyafetleri virüsten korur mu?" diye soran, araştıran binlerce sağlık personelimiz var.
Olası bir acil eylem planınız yoksa, lütfen kimseyi suçlamayın.
Ortak bir akılla, sakin bir şekilde şimdiden hazırlıklara başlayın.