Vicdanla dans!
“Hrant’ın arkadaşları” göbek attı, gerdan kırdı
Cengiz Çandar, Ali Bayramoğlu, Etyen Mahçupyan, Oral Çalışlar, Hasan Cemal...
“Hrant’ın arkadaşları” kısaca!
Kaldırmışlar ellerini havaya, parmaklarını şıklata şıklata, bildiğin göbek atıyorlar...
Karşılarında yarası hâlâ kanayan bir kadın Rakel; durduğu yer gülmekle ağlamak arasında...
Hiç mi utanma olmaz insanda...
Hiç mi kızarmaz yüzleri göz göze geldikleri anda...
Tamam kimseden diri diri mezara girmesini, ölenle ölmesini beklemiyoruz ama madem ki, kendilerini bu davanın “misyoner”i ilan ettiler, en azından Delal’e düğün hediyesi niyetine, “Babanın gerçek katillerinin ortaya çıkarılmasını sağladık” diyebilmeliydiler!
Diyemediler.
Kuru kuruya “fahri babalık” pozlarıyla, vicdan temizliği yapmayı yeğlediler!
Geçmişler Rakel Dink’in karşısında gerdan kırıyorlar!
Ağızları kulaklarında, kalçalarını sallarken bir o yana, bir bu yana, neler geçiyordu akıllarından acaba?
İçin için “Hrant’ın delik ayakkabası”na mı yanıyorlardı hâlâ?
***
Nedense o fotoğrafı gördüğüm anda şöyle bir “dip ses” çalındı kulağıma:
Altmııış;
“Tereyağından kıl çeker gibi hallettik bu işi de...”
Yetmiiiş;
“Milliyetçileri ne güzel de faşist ilan ettik yine...”
Sekseeen;
“Ocak yaklaşıyor Tuba’nın kitabının yeni baskısını da yaptırmanın tam zamanı...”
Doksaan;
“Bir film de mi çeksek bu sene...”
Yüzzz;
“İyi ki öldün Hrant!”
Öyle ya, Hrant Dink’in, Şişli’deki o kaldırımda cansız yatarkenki fotoğrafı olmasaydı başaramazlardı; “açılamazlardı”!
O fotoğraf, Türkiye’deki “liberal-muhafazakar ittifakı” na çok kazandırdı!
O fotoğraf, “Yeni Türkiye” dedikleri şeyin temel taşlarındandı!
***
Oradan bakınca çok gaddar duruyorum belki...
Varsın öyle dursun...
“Arkadaşım” dediğim adamın kanı üzerinde halay çekmiyorum ya...
Not:
Cengiz Çandar’ın ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’a “Bir sabah alınıp götürülürüm diye artık yazmaya korkuyorum” dediğini hatırlatan Işık Kansu, “Çandar bile böyle diyorsa, halimizi anlayın artık...” diyordu dün. Ölçünüz Çandar’ın ruh hali ise, boşuna endişelenmişsiniz Sayın Kansu. Baksanıza zil takıp oynayışına, Çandar hiç “korkuyor” gibi görünüyor mu? Belli ki “adet yerini bulsun” diye “jurnal” niyetine söylemiş o sözleri...
Siz şimdi buna haber mi diyorsunuz
Koskoca Milliyet gazetesinin manşet yaptığı habere de bak:
Hopa olaylarını protesto eyleminde gözaltına alınıp tutuklanan üniversite öğrencilerine “Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya adlı örgüt üyeleriyle bağlantıları” sorulmuş!
Köpeğin insanı ısırması değil de insanın köpeği ısırmasıysa haber;
Haber mi bu şimdi?
Vakayı adiye!
Bu manşeti atan arkadaşlar hâlâ farkında değiller galiba. Burası artık insanların “Atatürk” adlı “örgüt üyesi”yle ilişkileri dolayısıyla soruştulduğu, “Nutuk” adlı örgüt dökümanını bulundurmaktan dolayı tutuklandığı, bu affı namümkün suçları yüzünden tutukluluk adı altında cezaya çarptırıldığı bir guguk cumhuriyeti!
Bu cumhuriyetin savcıları beş yaşındaki kızlarının “Kırmızı Başlıklı Kız”, “Temel Reis”, “Tarçın” cd’leri, eşlerinin “Ayşe Tüter’den yemek tarifleri” setleriyle ilgili olarak ifade verdi!
Bu cumhuriyette yüzlerce gazeteci, akademisyen, doktor, avukat, hakim, savcı, asker, öğrenci, yazar vs.nin “Mu ve Atlantis’ten göç eden rahiplerce kurulup sonradan Orta Asya’daki sıradağların içine çekilen Agarta adlı efsanevi bir yeraltı organizasyonuna üye oldukları” iddia edildi... Bu iddiayla “sanık” yapılan insanlar hakkında “müebbet” ler istendi...
Demem o ki...
O genç arkadaşlar yatıp kalkıp dua etsinler; Marks’a yardım ve yataklıkla filan suçlanmadı hiçbiri!
AKP’nin ihya ettiği liberal yazardan “mezhep çatışması” ve “sıfır sorun” itirafı
ABD uğruna komşularını harcadılar
Bahreyn’deki nüfusun çoğunluğunu oluşturan Şiiler daha adil bir paylaşım talebiyle ayağa kalktıklarında, Suudi Arabistan koruması altındaki Bahreyn’e asker gönderdi ve toplumsal talepler şiddetle bastırıldı. Suriye’ye karşı en ön saflarda yer alan Ankara buna ağzını bile açmadı, hala da açmıyor.
Dolayısıyla Türkiye, Sünni-Şii ayrılığında Sünni blokta, Suudi Arabistan-İran soğuk savaşında da Suudiler yanında saf tutuyor.
***
ABD Savunma Bakanı Leon Panetta’nın söyledikleri, tablodaki güç dengesini ve saflaşmayı netleştirmesi açısından çok anlamlıydı.
NATO füze kalkanı sisteminin Malatya’ya kurulması planından rahatsız olan İran’ın Türkiye’ye yönelik tehditleri konusunda konuşan Panetta, ABD’nin uzun bir süre İran’ın kendisini izole etmesi yerine, diğer devletler topluluğuna katılmasını teşvik ettiğini söyledi. Panetta, “Türkiye de, İran’ın bölgede istikrarsızlıklara yol açan bir ülke olmaktan ziyade uluslararası bir topluluğun parçası olması konusunda hemfikir” vurgusunu yaptı.
Panetta’nın söyledikleri de ’komşularla sıfır problem’ siyaseti hızlıca çöken Türkiye’nin kıvrak bir manevrayla ’merkezle sıfır problem’ siyasetine geçiverdiğini bir kez daha ispatlıyor...
Mehmet Altan / Star
12 Eylül 2010 darbesinin “ürkütücü” bilançosu
Anayasa değişikliği sonrası oluşan yeni Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) bazı atama kararlarını art arda sıralıyorum. Ergenekon davasında toplu arama/dinleme ve rahmetli Türkan Saylan’ın evinde arama kararı veren, Prof. Mehmet Haberal’ın şikâyeti üzerine tazminata hükmedilen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Ömer Diken, Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı yapıldı. Erzincan eski Başsavcısı İlhan Cihaner’le ilgili soruşturma ve davada katkısı olan Erzurum Başsavcıvekili Taner Aksakal, Aksaray Başsavcısı; Cumhuriyet savcısı Rasim Karakullukçu, Erzurum Başsavcı vekili; Savcı Osman Şanal, Antalya Cumhuriyet savcısı; yargıç Mehmet Karatay, Ankara hâkimi oldu.
Haberal’ın tazminat kazandıkları
Albay Dursun Çiçek’i tutuklayan, tahliye taleplerine ret kararı vermekle tanınan, Haberal’a tazminat ödemeye hükmedilen yargıç Rüstem Eryılmaz, özel yetkili 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na atandı. Ergenekon başta olmak üzere, benzeri davalarda önemli miktarda tutuklama kararının altında imzası bulunan, tahliye taleplerine ise aynı oranda soğuk bakmakla tanınan, Haberal’ın tazminat kazandığı 14. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Resul Çakır, 18. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı yapıldı. Tahliye ve tutuklama konusunda Çakır’a benzer tutuma sahip olarak bilinen 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Gökmen Demircan, 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na getirildi.
Tahliye isteyen hakim savcılar
Ergenekon davasında, tahliye yönünde muhalefet şerhi koyan Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt, Balyoz davası duruşmaların başlamasına bir hafta kala Gebze’ye atandı. Aynı şekilde tahliye yönünde muhalefet şerhi koyan Özel Yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak, Sakarya’ya çekildi. Ergenekon davasında başkanlık yapan bir çok sanıkla ilgili tahliye isteyen Köksal Şengün, Bolu Adliyesi’ne tayin edildi.
“Parasız eğitim istiyoruz” pankartı açan, 14 ay tutuklu kalan 3 öğrenciye beraat isteyen Özel Yetkili savcı Kasım İlimoğlu, Büyükçekmece savcısı yapıldı.
Emekli Org. Hurşit Tolon’u tahliye eden, Haberal’ı da tahliye edeceği yönünde pek çok habere konu edilen, “Kurumsal olarak baskı altındayım” diyerek görevden ayrılmak isteyen İstanbul Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Necat Ede, Bakırköy’e çekildi...
Şükrü Küçükşahin / Hürriyet
Yanaka gazeteci Mehmet Barlas’tan, giderek sperm / libido yazarına dönüşen devrik Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e:
“Asıl niyetin ”Benden sonra tufan“ diyerek Hürriyet’i poşete mi sokturmak?”
“İkinci Habur” arifesi
Bu soruları kim, nasıl cevaplayacak
Diyelim ki...
Habur’dan yeni teröristler geldi ve “bundan sonra terörün sürmemesi için” cinayet işlemiş olanları da serbest bıraktılar. Bu takdirde, kanlı eylemlere karışmış teröristler bırakılırken “herhangi bir terör olayına, eyleme, hatta eylem planına karıştıklarına dair senelerdir tek bir kesin kanıt çıkarılmayan, buna rağmen ‘iddialara dayanarak’ aylar-yıllar boyu cezaevine tıkılmış olan sivil-asker yüzlerce insana yapılanlar” nasıl açıklanacak?
“Bu nasıl hukuktur ki gazeteciler yazdıkları kitaplar nedeniyle, tüm içerdekiler ‘telefonda şunu dedin, bunu dedin’ suçlamasıyla hapsedilirken PKK’lıları ne hakla bırakıyorsunuz” veya “diğerlerini ne hakla içerde tuttunuz ve hala tutuyorsunuz” sorularını kim, nasıl cevaplayacak?
Ruhat Mengi / Vatan
Fikrim geldi(!)
Deniliyor ki, Başbakan noktayı koydu.. Köşk seçimi 2014’te yapılacak..
Referandumdan sonra bu konuda tek kelime etmeyenler, kalem oynatmayanlar, bilmezden gelenler, Başbakan’ın eğilimi belli olduktan sonra konuşmaya başladılar..
Lafa bana göre diye başlayıp (sanki kendi fikriymiş gibi) 2014 diyorlar..
Ayıp ediyorlar..
Bunu bakanlar da yapıyor, başbakan yardımcıları da, vekiller de, yazarlar da, çizerler de..
Madem düne kadar sustun, bugün de sus!
Madem fikrin vardı, dün söyleseydin!
Mehmet Tezkan / Milliyet
Kalkıp ’Cumhurbaşkanımızın görev süresi 7 yıl olmalı’ kararı alıyorsanız, diğer partilerle konsensüs sağlamak zorundasınız. ’Biz YSK’yı da HSYK’na çeviririz’ hesaplarından medet umuyorsanız, ileride karşınıza ’Anayasa ihlali çıkacaktır’. Bunun yargılamayı gerektireceğini söylemeye gerek var mı? Burhan Ayeri / Akşam