Vicdani Ret ve Deli Halit Paşa’nın “Namussuz”u

“Evlatlarını kaybedince ‘vatan sağ olsun; diğer oğullarım da feda olsun, keşke ben de gelebilsem’ diyen, şehit olan çocuklarının düşmanın üzerine yürürken ölmesinden büyük gurur ve haz duyan, vatanı için para pul dahil fani hiçbir şeyi gözü görmeyen halk kaldı mı dünyada” diye soruyor Osman Pamukoğlu...
Vatan borcunu yerine getirmeyi reddetmek hakkına sahip olabilmek, yani “asker kaçaklığı” demektir vicdani ret. Uluslararası boyutu var bu işin, Türkiye ayağına ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin özel önemi dolayısıyla, özel bir önem ve ağırlık veriliyor. Vicdani reddi yapabilmeniz için, milliyet duygunuzu sıfırlamanız gerek.
Kaan Turhan, “Sivil Casus” adlı değerli eserinde şu bilgileri veriyor
“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Türk Ulusu’nun gözündeki yüksek değerini ve ulusla bütünleşmiş yapısını ortadan kaldırmaya, yeni liberal akım etkisi doğrultusunda ulus devletleri yıpratarak, küresel finans kapitalin faşist uygulamalarını Türk ulusuna dayatmak yoluyla Türklüğün, Türk ulusunun bu erdemlerini yaşatmakla yükümlü Kemal’in Ordusu’nun tasfiye edilmesinin bir başka adıdır: Vicdani Ret.
‘Vicdani ret’ Türkiye’de TSK’yı hedef almış olmakla birlikte temel amacı ve ulaşmak istediği son aşama ulus devlet yapısını ortadan kaldırmaktır. Vicdani redde ilişkin söz söylerken, bu kökü dışarıda harekete destek veren şu isimler önümüze dökülmektedir: Taha Parla, Yalım Eralp, Kürşat Keskinsoy, Hasan Cemal, Murat Kanatlı, Sevgül Uludağ, Ayşe Düzkan, Pakize Suda, Ali Bayramoğlu, Gülay Göktürk, Perihan Mağden, Murat Belge, Resul Tosun, Hüsnü Öndül, Yıldırım Türker, Oral Çalışlar, Selçuk Gültaşlı, Nabi Yağcı, Ayşe Kulin, Orhan Pamuk, Nuray Mert, Melek Göregenli, Coşkun Üsteci, Sinan Yılmaz, Etyen Mahçupyan.
İsimlerin yanı sıra örgütler ve yayın organları da şöyle sıralanabilir: İnsan Hakları Derneği, Eşcinsel Sivil Toplum Girişimi, Mazlum-Der, Yeşiller, Kaos GL, Bianet, Birgün, Cumhuriyet Dergisi, Radikal, Küresel BAK.
Daha ismini sayamadığımız numaralı cumhuriyetçi, şeriatçı ve sözde demokrat... Tümü de Türklüğe karşı, Kemalist devrimle hesaplaşma içinde ve ulus devlet yapısını ortadan kaldırmaya kararlı, ancak hepsi de aydın (?), demokrat (?)”
BDP’nin şeriatçı kökenli milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Hükümete yurt dışına silahlı kuvvetleri gönderme yetkisi veren tezkerenin TBMM’de görüşülmesi sırasında yaptığı konuşma, bu vicdani reddin ardında hangi kafaların ve neden, olduğunu açıklıkla gösteriyor:
“Bu ülkede vicdani ret hakkı tanınmadan şehitlik de anlamını bulmaz. Vicdani ret hakkını tanırsınız ’Ben elime silah almam, kimseye kurşun sıkmam’diyen sıradan çekilir, o zaman gidip hayatını kaybetmeyi de göze alan şehit olur.”
Niye “Elime silah almam, kurşun sıkmam” diyormuş, sebep ne? Ülkesinin topraklarını, namusunu, birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını savunacak. Savunmuyorsa, savunmayı reddediyorsa, milliyetsizdir, haindir, ırzı kırığın tekidir.
Ah Deli Halit Paşa ah, neredesin. Al “namussuz” unu da gel.
“Deli Halit Paşa’da çifte tabanca
‘Namuslu’ dediği sağa takılı
Düşmana karşı kullanır savaş kurallarınca.
Bir de ‘namussuz’ var sol tarafında
Vatanı namus bellemeyen kaçak ve alçakları
Onunla vurur.”
Ve Gökalp... Onunla bitirelim:
“Bütün Türkler bir ordu/Katılmayan kaçaktır/Yasamızda yazılı/Harpten korkan alçaktır”

Yazarın Diğer Yazıları