Vesayet sözleşmesi: Kamu Özel işbirliği
Türkiye''de 2010 yılından beri devlet doğrudan yatırım yapmıyor. Altyapı yatırımları, köprüler, yollar, hastaneler, havaalanlarını Kamu-Özel işbirliği anlaşması (KÖİ) yoluyla yaptırıyor.
KÖİ; AKP öncesinde de var olan, Yap-İşlet-Devret (YİD) modelinden farklıdır. YİD bir kamu altyapı yatırımının, geliri-gideri, kârı- zararı kendinde olmak üzere, yapması ve bir süre sonra yatırımı devlete bırakmasıdır. Osmanlı''nın son dönemlerinde tramvay, tünel, elektrik, gaz, bazı limanlar da benzer şekilde yabancı şirketlere verilmişti.
Özal döneminde yapılan bazı yatırımlar Yap-İşlet Devret modeliyle yapılmıştı. Söz gelimi Göcek Tüneli''nde devlet kefil olmadı. Müteahhit sermaye buldu, ortak buldu, yaptı. Geçiş parasını alıyor. Süre sonunda bu yatırım devlete kalacak.
KÖİ modelinde kâr müteahhidin, zarar halkındır. Böyle bir anlayış piyasa ekonomisi mantığına uymaz. Bu yolla yapılan köprüler, geçitler kara yolları, hastaneler ve havaalanları, kârı ve zararı müteahhitlere ait olmak üzere, bütçeden para çıkmadan, Yap İşlet Devret modeline göre de yapılabilirdi. Ama modelde müteahhidin kârı dolar olarak talep garantisi ile sağlama bağlanmıştır. Zarar ise halka sosyalize edilmiştir.
Dahası altyapıyı yapmak devletin görevidir. Oysa ki bütçelerde yatırımlar için ayrılan pay, sermaye transferlerini de sayarsak en fazla bütçenin yüzde 6''sı kadardır. Ama talep garantili KÖİ projeleri, uzun süre bütçeden ödenecektir. Zaten bütçenin bir kısmı popülizme gidiyor. Bir kısmı da KÖİ''ye gidiyor. Daha da gidecektir. Bu defa gelecek iktidarların elinde bütçe kalmayacak. Yani KÖİ ''benden sonra tufan'' demektir.
Mali ve siyasi olarak meyvesini iktidar topluyor, maliyetini gelecek iktidarlar ve halk çekecek. Bu bir cin fikir değil mi? Ama rasyonel ve iktisadi olmayan cin fikirler her zaman toplumun geleceğini ipotek altına almıştır.
Dün Sözcü''de Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı''ndan aldığı KÖİ''nin yatırım tutarı 159,4 milyar dolar olarak yayınlandı.
Eğer 159,4 milyar dolarlık yatırımı devlet yapsaydı, yüzde 2 faiz farkı yüzde 15 müteahhit kârı eksik olacaktı ve 159,4 milyar dolarlık yatırım 27 milyar dolar daha düşük, 132 milyar dolara çıkmış olacaktı.
Bu yatırımların geliri, bütçeye girecekti ve devlet bu gelirlerle bu yatırımların borcunu ödeyecekti. Oysa ki şimdi talep garantisi nedeni ile bundan sonraki devlet bütçeleri de ipotek altına girmiştir. Bundan sonra devlet bütçe ile gerekli hizmetleri, yatırımları yapamaz.
Talep garantisinin hangi fizibilite hesabına göre verildiği, halka ne kadar daha yük getireceği belirsizdir. Söz gelimi Kütahya-Afyon-Uşak illerine hizmet vermek üzere yapılan Zafer Havalimanı için, 2020 yolcu garantisi 1 milyon 279 bin iken, fiili yolcu sayısı 7 bin kişi oldu. Bu garanti nedeni ile yapan firmaya, 6 milyon 738 bin Euro ödendi. Bu ödeme 2044 yılına kadar devam edecektir.
Bu yolla müteahhitlere ve dolayısıyla müteahhitlerin bağlantılı olduğu kişilere veya kesimlere bütçeden aktarılan bu kaynaklar yanında ayrıca özellikle köprü, alt geçit ve paralı yollarda dünya ortalama fiyatlarının çok çok üstünde fiyat politikası ile de halktan gelir transfer edilmektedir.
İzmir''den İstanbul''a sebze ve meyve getiren bir TIR, 3000 lira ödeyecektir. Bu şartlarda navlun maliyetlerinin fiyatlara yansıması ve Türkiye''de gıda fiyatlarının artması kaçınılmazdır.
Hasılı, Kamu-Özel İşbirliği yoluyla, vergi mükelleflerinden ve halktan bir kesime gelir transferi yapılıyor. Ayrıca sözleşme değerinin nasıl hesaplandığı ve hedefin ne olduğunu da kamuoyu bilmiyor.
Dahası, KÖİ sözleşmeleri Meclis ve Sayıştay denetiminden kaçırılıyor.
Sayıştay 2020 kamu kurumlarını denetim kapsamında yapılan Karayolları denetim raporunda "Bulgu 10: Yap-İşlet-Devret Modeli İle Gerçekleştirilen Otoyol Projelerinde İdarece Verilen Talep Garantilerinin Mali Tablolarda Eksik Yer Alması Yap-işlet-devret modeli ile gerçekleştirilen ve işletmeye açılan otoyol projeleriyle ilgili olarak İdarece verilen talep garantilerinin tam, doğru ve gerçeğe uygun bir şekilde muhasebe kayıtlarına alınmadığı görülmüştür.'''' denilmektedir.
Sonuç olarak; Kamu Özel İşbirliği yatırımları uygulamada 84 milyon insanımızı vesayet altına aldı. Bundan sonra hepimiz ve devlet bütçesi Kamu Özel İşbirliği müteahhitlerine ve arada olanlar varsa onlara çalışacağız. Bu iş sürdürülemez. İyi mi-kötü mü tartışma zamanı bitti. Bir an önce kurtulmamız gerekir.
Ahmet Cevdet Paşa''nın dediği gibi; "Def''i mazarrat, celbi menfaatten yeğdir.”