Ve TIR konuştu
Burası “Yeni Türkiye” medyası;
“Gayrinizami harp/psikolojik harekât” olur...
“Operasyonel haber” olur...
“Kraldan çok kralcılık” olur...
“Toplum-algı mühendisliği” olur...
“Yağlama-ballama-cilalama” olur...
“Manipülasyon”, “dezenformasyon” olur...
Hep “karartma” olacak değil ya; “Arap sabunu” kılığında “aklayıcılık” olur...
Hepsi olur da;
Böylesi olmaz herhalde!
“Yeni Türkiye”, toplumu, AKP iktidarının Suriye’ye gönderdiği ve silah taşıdığı iddiasıyla ortalığı iyiden iyiye karıştıran MİT TIR’larının;
- Aslında “hayırseverlerce” gönderildiğine yani AKP’nin de MİT’in de zinhar işin içinde olmadığına,
- Aslında “çuval çuval insani yardım” taşındığına yani muhaliflere “insanlık dışı saldırılar için teçhizat” temininin söz konusu olmadığına iknaya dönük bir manşetle çıktı dün:
“Muhalif komutan TIR gerçeğini anlattı: Keşke silah olsaydı!”
“Açılım”ın cicim aylarında güneydoğudan yolladığı benzer işleve sahip başka haberlerden de hatırladığımız Osman Sağırlı imzasıyla çıkan habere göre “Suriye direnişinin liderlerinden Şehabettin, sınırda durdurulan TIR’lar için ‘içlerinde silah olsa bu savaş çok farklı olurdu’ diyor”muş!
“Sınırdaki iç savaş mağduru bu TIR’larla hayata tutunuyor”muş!
“Suriye halkı, Türkiye bizim yüzümüzden zor durumda kaldı hakkınızı helal edin” diyormuş!
Gazete birinci sayfaya bir de devasa fotoğraf açmış:
Poşulu, sakallı amcalar, un çuvalları yüklenmiş bir traktörün arkasında duran TIR’ın kasasında duruyorlar; deklanşöre basma anı mola saatine mi denk geldi neyse!
Adana’da, Hatay’da değil medya; devletin polisinden, savcısından fellik fellik kaçırılan TIR’lar sınır ötesinde basın toplantısı yapmışlar;
Bakın direksiyon konuşuyor, lastikler de kafa sallayarak onaylıyor!
Fesuphanallah; resmen milletin zekasıyla dalga geçiyorlar!
Yahu bizzat AKP o TIR’ların MİT’e ait olduğunu itiraf etmedi mi, hatta Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “yükü” için “devlet sırrı” ifadesini kullanmadı mı?
Bizzat AKP’li Burhan Kuzu -nereye varacağını hesaplamadan- demedi mi;
“Velev ki MİT silah taşıyor neresi gayrivicdani?”
Bu demeçlerden sonra, “Yeni Türkiye” toplumdan önce AKP’lileri inandırsın o şefkat yüklü TIR’lar masalına?
Hem, hadi diyelim battaniye, pirinç, bulgur, çadır vs.den başka kuş uçurulmuyor Suriyeli isyancılara;
Kafalarına un kurabiyesi atılarak mı katledildi; Ramazan el-Buti, torunu ve öğrencileri?
Camilerin üzerine gökten pamuk şekeri yağdığı için mi parçalandı kubbeleri, yıkıldı minareleri?
Ah bir Emevi Camisi duvarlarının dili olsa...
Yahut tez zamanda bizim “Dolmabahçe imamı” gibi bir din-iman-ahlak adamı çıkıp da “gerçekleri” haykırsa...
Olmaz değil mi;
Suriye merkezli haberlerle ilgili sorun “gerçekleri haykıran kimse olmaması” değil ki; haykırışlarının strafor kaplı bir ülkeye hapsedilmesi!
Başbakan’a Hollywood komplosu(!)
Red Hot Chili Peppers’ın Flea’sı milli voleybolcumuz Neslihan Darnel’e aşık...
Alman Shantel “cıngıl-girl(!)” Nil Karaibrahimgil’e aşık...
Robbie Williams “Türk kızı Ayda” (Sair zamanda Türk dememek için kırk takla atanların ‘aşk’ ve ‘cinsellik’ mevzu bahis olduğunda kabaran milliyetçi damarlarına da dikkat bu arada!!!) ya aşık...
Fransız şarkıcı Dany Brillant “bir Türk kızı”na öyle aşık ki evliliğin eşiğine geldi-gitti...
Yönetmen Benjamin Hopkins “Bir Türk kızına aşık” ...
F1 pilotu Fernando Alonso “Türk kızı Begüm Ataklı”ya aşık...
Hamburg’un yıldız oyuncusu Rafael van der Vaart “bir Türk’e” aşık...
Teknik Direktör Christoph Daum’un oğlu Marcel “Filiz adında bir Türk kızı”na aşık...
Yunan General Yorgo “Türk kızı Deniz”e aşık...
Hatta rivayet o ki Mozart “Zaide”yi bestelerken aşık olduğu aynı adlı “Türk kızı”ndan ilham almıştır...
Tarih kitaplarına, magazin dergilerine, günlük siyasi gazetelere ve elbette “Gugıl amca”ya bakarsanız dünya bize aşık;
Kültür Bakanlığımız Julianne Moore’a!
Hepimiz anamızın karnından kırmızı saçlı, mavi gözlü, buz beyazı üzerine çilli tenli doğduğumuz ve evlerimizde, anadan üryan, canımızı boya fıçısında boğulmaktan son anda kurtarmış gibi, oramızdan, buramıza ağır-gösterişli mücevherler takıştırarak salına geldiğimiz için olmalı(!) Moore tanıtacak bizi dünyaya!
İşin “kadın bedeni cinsel meta mıdır” boyutu apayrı bir facia da; daha güncel tarafından bakıyorum ben olaya:
“Muhafazakar”, “Kadıköy vapurundan inenler”in kıyafetinden dahi rahatsız olan, geçtiği yollardaki iç çamaşırı mağazalarına kepenk indirten Başbakan, aylardır “komplo” arıyor ya etrafında... Bir kere daha baksın bence Moore’un fotoğraflarına!
Ha tabii Kültür Bakanlığı ülkedeki “hukuk cinayetleri”ne atıfla, Moore’un “Hannibal”daki performansından yola çıkarak yaptıysa bu tercihi; o başka!