Vay Recep Bey'in haline
Geçtiğimiz hafta Vatanımız Türkiye ittifakı başlıklı yazımda Tansu Çiller’den medet umanlara gönderme yapmıştım. Bu konudaki tavrımın dün ne idiyse bugün de yarın da aynı olacağını cümle alem bilir. Suların bir türlü durulmadığı DP’de lider arayışı devam ederken, Namık Kemal Zeybek, tabiri caizse topu kucağında buldu. Oysa Zeybek’i bir yıldır zaten oyalıyorlardı. Dün dostlar telefonla arayıp bu konuda 14 Ocak 2010 tarihli “DP’de lider arayışı” başlıklı yazımı hatırlattılar. Zeybek ile ilgili düşüncelerimi sordular. Yazdıklarımın her daim arkasında olduğumu ve olmaya da devam edeceğimi beyan ettim. Lakin 12 Haziran’da gerçekleşecek olan seçimlere 5 ay kalmışken teşkilatı dağılmış olan DP’nin yeniden ayağa kalkabilmesinin güç olduğu kanaatindeyim. Sayın Demirel’den sonra gerçek anlamda süvari bulamayan Kırat’ın yeniden şahlanması, dört nala koşabilmesi gerçekten zor. “Siyasette 24 saat uzun süredir” gibi her dönem doğrulanmış Demirel’e ait bir özdeyiş vardır. Temennimiz memleketin başına çöken karabulutun dağılması için bütün siyasilerin kendilerini kanıtlamasıdır. Sayın Zeybek ve kurmayları Merkez sağdaki boşluğu detaylandırdıktan sonra DP’nin asıl AKP’ye kayan oylarını geri getirmeye çalışacağını, Türkiye’deki yüzde 65 seviyesinde olan sağ oyların siyaset ve lider boşluğu yüzünden AKP’ye kaydığını belirttiler. Kısacası 54 yaşındaki en eski partilerden biri olan DP’nin asli köklerine dönmesi için gayret göstereceklerini vurguladılar. 13 Haziran’da CHP-MHP ve DP’nin birlikte Meclis’e girmesiyle AKP iktidarının sona ereceğini, Türk seçmeninin bu konuda kararlı olduğuna dair çeşitli kamuoyu araştırmalarını da örnek olarak sundular. Etkilendiğimi inkar etmiyorum.
Sayın Zeybek’in en önemli özelliği Tayyip Erdoğan karizmasıyla mücadele edebilecek, tabiri caizse dişini sökebilecek bilgi, tecrübe ve ferasete sahip olmasıdır. Muhafazakar kesimi hitabeti ve belagatiyle etkileyebilecek kabiliyeti var. Başta Erbakan’ın Saadet’i olmak üzere Tantan’ın Yurt Partisi, Şener’in Türkiye Partisi, Kurtulmuş’un HAS Partisi gibi merkez sağ ve muhafazakar partileri bir şemsiye altında toplayabilecek güvenilirliğe de sahip. Bu konuda 2007 seçimlerinden önceki gayretlerini biliyorum. Zeybek böylece baraj yüzünden heba olan, üstelik AKP’nin işine yarayan oyların milli iradeye yansıyabileceği görüşünde. Üstelik hedefin yüzde 10’luk barajı aşmak değil, iktidar olduğunu ısrarla vurguluyor. En önemli iddiası ise parti içi demokrasi. Genel başkan sultası yerine milletvekili, belediye başkanı ve yöneticilerin teşkilat tarafından belirleneceğinin altını çiziyor. Türk siyasetindeki “icazet” makamını ortadan kaldıracaklarını belirtirken dayanamadım. “Sayın Demirel ile görüştünüz mü?” diye sormadan kendimi alamadım. Süleyman Demirel ile 40 yıllık hukukunu hatırlattı önce. “Bakanlığını, baş danışmanlığını, büyükelçiliğini yaptım. Onun engin tecrübelerinden her daim faydalandım. Faydalanmaya da devam edeceğim. Ancak bu icazet alacağım anlamına gelmez. Kemal Zeybek’in icazet değil istişare ettiğini cümle alem bilir. Binlerce yıllık istişare geleneğini sürdürerek Türk siyasetine örnek olacağız” dedi.
Türkiye’de muhalefetin olmadığını belirten Zeybek, “İktidarın oluşturduğu gündemin peşinden koşup laf yetiştirmeye çalışan ve onu da beceremeyenlerin yaptığına muhalefet denir mi? Seçime kadar muhalefeti Demokrat Parti olarak biz yapacağız” diyor.
DP’nin kongresi Cumartesi. Şu ana kadar Namık Kemal Zeybek dışında ciddi bir aday yok. Sayın Cindoruk aday olmayacağını peşinen beyan etti ancak son dakikada neler olur kimse bilemiyor. Sayın Zeybek’in DP liderliğine seçilmesi durumunda “Vay Recep Bey’in haline” demekten de kendimi alamıyorum.