Vatanımız Türkiye İttifakı...
Değişim ile dönüşüm arasındaki farkı fark edemeyenler Türkiye’deki siyasal gelişmelere akıl sır erdiremiyor. Bilgi teknolojisi, okyanus ötesinden kurgulanmış siyaset senaryolarına rağmen; horoz misali gözü çöplükte olanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Son günlerde farklı isimlerden Tansu Çiller’e yoğun çağrılar yapılıyor. Yüzlerce yıldır söylendiği de bit pazarına nur yağdığına tanık olanı duymadım. Eski başbakanlardan Tansu Çiller’den medet uman müflis siyasiler, DP kongresine şunun sırasında bir hafta kalmışken umutlarını yitirmiş değiller. Bana göre misyonunu çoktan tamamlayıp siyasi tarihimizin karanlık dehlizlerinde kaybolmuş olan DP’nin ayağa kalkması mümkün değil. Hüsamettin Cindoruk’un “Ne yapayım gelmiyor kadın” sözüne rağmen noter kanalı ile Çiller’e çağrı yapanlar biraz da yel değirmenlerine savaş açan Don Kişot’u hatırlatmıyor mu? “Evimiz Türkiye İttifakı” serde iyi niyetli bir çağrı olsa da gerçekleşmesi mümkün olmayan bir fantezi olarak literatürde yerini alacaktır. Tansu Çiller gelirse DP’nin yüzde 10 barajını aşacağına, Çiller’in Erbakan ile mutabakata vardığına dair şehir efsaneleri geziyor ortalıkta. Hatta Süleyman Demirel’in partinin başına geçmesini arzu edenlerle Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın seçilmesini isteyenlere kadar başkentte yüzlerce senaryo var.
Deniz Baykal’a düzenlenen siyasi suikasttan sonra 28 Eylül’de CHP’den istifa eden İlhan Kesici’nin de adı geçiyor. İlhan Bey’in ismi senelerdir telaffuz edilir. Demirel ailesinin damadı olmasına rağmen Süleyman Demirel’in engellemesi ile Mehmet Ağar’a karşı genel başkanlık yarışını kaybeden Kesici’nin, o günden bu yana gündeminde DP’nin olmadığını biliyorum. Aslına bakarsanız Ağar yerine Kesici o kongrede kazanmış olsa bugün AKP’den söz edilir miydi ya da merkez sağda böylesine bir boşluk yaşanır mıydı diye sormak lazım. Neyse olan olmuştur. “3 Kasım’da seçim var” denmese AKP’nin memleketin başına musallat olamayacağını bir defa daha hatırlatıp Kesici cephesine yeniden dönelim. Anadolu’daki eşrafın DP, AP, DYP, ANAP gibi yıllarca emek verdikleri partilerin başında ekonomiyi bilen, Türkiye’yi yöneteceğine inandıkları bir lider arayışı son derece doğaldır. Bu arayışın bulunduğu bir ortamda akıllara önce Sayın İlhan Kesici’nin gelmesi çok normal. Ancak Kesici ile ilgili resmi bir girişim yapılmadığı da gerçek. Kaldı ki ağabey-kardeş hukukumuzun bulunduğu İlhan ağabeyime telefon edip durumu sordum. Bütün samimiyetiyle CHP’den istifa etmeden önce ve sonrasında olduğu gibi bugün de gündeminde DP kongresinin bulunmadığını beyan etti. Kısacası önümüzdeki hafta sonu yapılacak DP kongresinde henüz ciddi bir aday yok. Peki merkez sağdaki oylar bu durumda ne olur? Ülkenin tepesine karabasan gibi çöken AKP diktasından kurtulmak için Meclis’te dördüncü partinin olması gerektiğini vurgulayanlara katılmıyorum. Bana göre AKP kurmay heyeti tarafından üflenmekte olan bu proje, MHP’yi saf dışı bırakmaya yönelik bir senaryodur. MHP’siz bir Meclis’te iki dilden özerklikten federasyona kadar Türkiye’yi bölmek için çıkarılacak yasaların karşısında hangi muhalefet durabilir ki...
Tek başına iktidar hedefi olan MHP’nin 12 Haziran’dan en kötü ihtimalle ikinci parti çıkacağını hesaplayanlar, AKP’yi bir dönem daha iş başında tutmak için şeytanın aklına gelmeyecek formüller üzerinde çalışıyorlar. Ama nafile... Tünelin ucu görünmüştür. “Benden sonrası talan” diyerek Çankaya Köşkü’ne çıkıp ömür boyu dokunulmazlık zırhını hayal eden Recep Bey’in hesabı bu defa tutmayacak. DP dahil olmak üzere milli değerlere sahip diğer siyasi partilerin MHP’nin kapısını, “Evimiz Türkiye” yerine, “Vatanımız Türkiye İttifakı” için pazarlıksız çalmaları aklın yoludur...