Vatandaştan mektup var Sayın Sağlık Bakanım
Devlet hastanelerinde yaşanan skandallar bitmek bilmiyor.
Geçen haftaki yazımda Balıkesir Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bazı doktor, bazı hemşire ve hastane yönetimindeki bazı kişilerin şahsıma ve yatılı hastama yaşattıkları, hak etmediğimiz çirkinlikleri kaleme almıştım.
*
Annesini kaybeden bir okuyucum da hastane sürecinde içleri karartan hastane şartları ve izlenimlerini bana gönderdi. Yazı aynen şöyle;
Annemi kaybetmem sürecinde “İzmir Çiğli Atatürk Araştırma Hastanesi”nde gözlemlediklerimi sistemi sorgulamak ve çözüm bulması adına Sayın Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya yazıyorum;
Annemi bir ay önce kaybettik.
Evde düşme sonucu kalça kemiği kırıldı.
Acil ambulansı ile en yakın hastaneye kaldırıldı.
Üç gün sonra ameliyata alındı. Kalça ameliyatı başarıyla geçti. Ameliyattan kısa süre sonra yürüme denemeleri yapmaya başlamıştı.
Ne yazık ki çok geçmeden, henüz hastanede yatarken “hastane enfeksiyonu kaptığı” tespit edildi. Ameliyatın iyileşme sürecinin üstüne bir de “zatürre tedavisine” başlandı.
Aynı serviste bir hafta kaldı.
Oradan aynı hastanenin göğüs bölümüne sevk edildi. Orada 12 gün daha kaldıktan sonra “iyileşti” denilerek taburcu edildi. Evde 3 gün kaldıktan sonra durumu ağırlaştı ve aynı hastanenin yoğun bakımına kaldırıldı.
Oradan da yoğun bakım ünitesi olan başka bir hastaneye sevk oldu. Orada yaklaşık 3 hafta kaldı ve vefat etti.
*
Tüm bu süreçte gördüğüm eksikleri sıralamak istiyorum.
Hastanenin “hijyen ortamını çok zayıf olarak” gördüm.
Hasta asansörü ayrı değildi. Hasta sevk sedyelerinin olduğu asansöre herkes binebiliyordu.
Hastaları taşıyan görevliler, “sanki yük taşıyor gibi” davranıyordu.
Hasta odalarına giren ve çıkan refakatçi sayısında da bir denetim yoktu.
Refakatçilerin davranışları ile ilgili kurallar oluşturulmamıştı.
Refakatçilerde yüksek sesle konuşma, oda camını hastanın mevcut durumunu umursamadan açmaya kadar keyfilik içindeydi.
Böyle bir ortamda tabii ki enfeksiyon kapılırdı.
İlgililerin bu konuları denetimi eksik ve yetersizdi.
*
“Yoğun bakım ve ameliyathane bölümlerinde dahi” hijyenik yetersizlikler ve personel ihmali kolayca görülebiliyordu.
Maske kullanımına dair tedbirler uygulanmıyordu.
Doktor ve hemşirelerin önemli bir kısmı hasta yakınlarına “tamamlayıcı tedavilere dair” bilgilendirmede bulunmuyorlardı.
*
Tüm bu süreçlere müdahale girişimlerimiz oldu. Ama öyle sorunlar, öyle eksiklikler vardı ki, bunlar kanıksanmış şekildeydi.
Durumu düzeltici çabalarımız yeterli gelemedi.
*
Vefat sonrası görüştüğüm ilk ameliyatı yapan doktor, hastanenin hijyenik ortamını bildiği için olsa gerek, böyle bir ağır ameliyat sonrasında dahi “ben hastalarımı bir gün sonra taburcu ediyorum.” dedi.
Bu ifade ameliyatı yapan doktorun da çalıştığı hastanenin hijyen koşullarına güvenmediğini göstermez mi?
*
Annem, tedavisi tamamlanmadan taburcu edilmişti. Üç gün sonra annem ağırlaştı.
Tekrar yoğun bakıma sevk etmek zorunda kaldık. Acil yoğun bakım ünitesine kimin girip çıktığı belli değildi.
Kapıda bekleyen güvenlik görevlilerinin neyi kontrol ettiği de belirsizdi.
*
Daha sonra yaşadığımız iç açıcı olmayan hadiseleri paylaştığım bölüm doktorlarından biri, yakınını kaybetmiş bir kişi ile nasıl konuşacağını bilmeden son derece “umursamazca ve hissiyatsız” bir tavırla bana yaklaştı.
Bu kişilerin fedakârlık isteyen böyle bir göreve ne kadar uygun oldukları mutlaka değerlendirilmelidir diyorum.
Devlet hastanesinde görülen bu aksaklıklar, kabul edilemez ortam, özel hastanelerde neden bu yoğunlukta görülmüyor?
*
Nasıl sağlıkta şiddete karşı isek, hasta ve hasta yakınlarına da hastanelerde görevli personelin olumlu, yapıcı davranmasını beklemek en doğal hakkımız değil mi Sayın Bakanım?
Onların ihmalleri, umursamazlıkları ve hataları kayıplara neden olabiliyor.
Yaşananlar, devlete ait hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında çalışan tüm görevlilere öncelikle hasta ve yakınlarıyla uygun bir iletişim kurulması ve şefkat üzerine bir eğitimin verilmesinin zorunluluk olduğunu gösteriyor.
*
Bu ve benzer sıkıntıların düzeltilmesi için gereken çabayı göstereceğinize de inanıyorumSayın Sağlık Bakanım.
Genellikle kurumların içinde hataları örtme yönlü bir meslektaş dayanışması vardır.
Dayanışma yapılacak yegâne kavramın “vicdan olduğunu” değerlendiriyorum. Arz ederim.
Fatih Çakırtaş
Yurttaş
*
Bir vatandaşımızın bu mektubunda yazdıkları devlet hastanelerinde birçok vatandaşımızın yaşadıklarının sadece bir kısmıdır.
İlgili makamlarda olanlar sıkıntıları belki düzeltir düşüncesi ile konuyu ilgili makamlarda olanların ve Türk Milletinin vicdanına sunuyorum.