Vatandaşın müdahale hakkı doğdu

Bu köşeden uzun zamandır vatandaşın bin bir emekle günde 10-12 saat çalışarak kazandıkları üç kuruş maaştan verdiği verginin hesabını soruyorum.

Neden, çünkü o kazanılan paranın yarısından fazlasını vergi olarak devlete ödüyoruz.

Bunun karşılığında ne alıyoruz?

Ücretsiz şehir içi ulaşım?

Tam anlamıyla ücretsiz sağlık hizmeti?

Ücretsiz ısınma ve barınma hakkı?

Ücretsiz eğitim?

Erken emeklilik?

Yüksek emeklilik maaşı?

Ücretsiz huzurevi hizmeti?

Yılda bir kere ücretsiz yurt dışı tatili?

Yazayım mı daha…

Ücretsiz ya da düşük ücrette yıllık temel gıda ödemesi?

Ücretsiz seyahat hakkı?

Üç ayda bir olmak üzere yılda dört kez ikramiye?

Ücretsiz tarım ve toprak hakkı?

Yem, hayvan, mazot yardımı?

Kooperatiflerden destek?

Adalet?

İfade özgürlüğü?

Yoksulu zengine karşı koruyucu politika?

Bunca vergi vermenin karşılığında hangi birini elde ediyoruz: Hiçbirini. Çünkü bunlar için harcanacak vergilerimizin, paralarımızın hepsi belediyeler, vakıflar, bakanlıklar ve bürokratlar aracılığıyla zaten üç beş kişiye akıtılıyor.

Yani devlet yüzde 99''a bakmak yerine yüzde 1''e bakıyor. Hazine garantili çevrilebilir mevduat, hazine garantili köprü ve inşaatlar, TÜGVA''lar, TÜRGEV''ler, yap işlet devretler, ücretli otobanlar, Yıldırım Demirörenler, Cengiz İnşaatlar, Nihat Özdemirler işte bu dönemin sonucu…

Biz neredeyiz? Zamlar altında daha yeni yılın ilk saatlerinden itibaren inim inim inliyoruz. Biraz önce saydıklarıma para akıtabilmek için çalışmaya devam edeceğiz.

Görmüşsünüzdür zam listesini. Hangi birini yazayım. Artık elektrik faturanız iki katı gelecek, ortalama 600 liralık doğal gaz faturanıza ek 150 lira daha koyacaksınız. Köprü geçiş ücretlerine, benzine, motorine, LPG''ye, MTV''ye, ehliyete, pasaporta gelen zamları saymıyorum bile çünkü uzuuunca bir süredir evden kafamızı çıkartacak halde değiliz. Ha evde oturduğunuz sürece de sahipleri Türkiye''nin en zengini olan elektrik dağıtım şirketlerine ödeme yapacaksınız.

Size bir kötü haber daha vereyim. Bu zamların bir de market raflarına yansıma furyası olacak. Onca mal, eşya, üretim bedavaya mı üretiliyor, bedavaya mı marketlere taşınıyor. Onca zammın üstüne temel gıda maddelerinde de ortalama yüzde 50 civarı bir artış bekleniyor.

Artık bir garantimiz de yok.

Çünkü hazine arazilerimizi sattık, şeker fabrikalarımızı sattık, üst fiyattan buğday ve tahıl ürünü tutarak piyasayı kontrol eden Devlet Malzeme Ofisi kalmadı, ÇAYKUR''u özelleştirmek için borç içine batırdık, Türk Telekom''u sattık, termik santrallerimiz kalmadı, HES''ler özel şirketlerin, TEKEL''in adını bile unuttuk, limanlarımızı Katarlılara sattık, TEDAŞ''ı sattık, sırada TEİAŞ var, Sümer Holding''e ait tüm işletmeleri tarumar ettik, bugün yayınevleri ağlıyor SEKA''yı geri kurun diye, ETİ Maden İşletmeleri''ni peşkeş çektik, TÜPRAŞ''ı Koç''a, PETKİM''i SOCAR''a verdik…

Tek nefeste saydığım bunca firma, tesis ve kuruluş bu milletin garantisiydi. Açlıkta, krizde, yoklukta, felakette, savaşta benzinini, yiyeceğini, ilacını, ulaşımını sağlayacaktı.

Tüm bunlar hâlâ kamunun elinde sağlıklı bir yönetimle yönetilseydi bugün bu piyasa ekonomisinin altında ezilmeyecektik. Zenginler daha zengin olsun diye çalışmayacaktık. Sigortalı bir kanser hastası bir ilaca binlerce lira vermek zorunda kalmayacak, ekmek bile bu kadar pahalı satılmayacaktı.

Bir hükümet 20 yılda bir ülkeye ne kadar zarar verebilirse o kadar zarar verdi.

Bakın bir zam furyasından nerelere geldik.

Yıllardır yazıyorum. Bu ülkenin yolsuzluğu da peşkeşi de ihale oyunları da bitmiyor. Haliyle bir de bunca satışın üstüne vatandaşın kanını emenler eklenince geldiğimiz durum bu.

Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Uyardık. Satmayın, piyasa ekonomisi demek vahşi bir düzen demek, sosyal devleti yıkmayın, ceremesini çocuklarımız çeker dedik. Şimdi çocuklar yurt dışında müzeleri, bilim okullarını gezme planları yapacakken 80 liralık test kitabı almak için kara kara düşünüyor. İktidarınsa umurunda bile değil, 80 liraya test kitabı mı olur diye düşünmüyor.

Çember daralıyor artık, bu net bir şekilde görülüyor. Zamların ardından bu piyasaya karşı, bu krize karşı vatandaşın seçimle müdahale hakkı doğdu.

Gerekiyorsa yine tutsun bu hükümeti seçsin ama halk bu darboğazdan nasıl çıkılacağının kararını kendi versin.

Mesele artık yazın gelecek turizm geliriyle çözülecek, Katar''dan BAE''den akacak parayla çözülecek bir mesele değil.

Yazarın Diğer Yazıları