Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Vatan sorunu vardır!

Birilerine göre Türkiye’de bölücülere karşı verilen mücadele tepeden tırnağa yanlışmış! PKK, Şeyh Sait, Koçgiri vb. isyanları bastırmak da hatalıymış. Cumhuriyet, milli devlet ve üniter yapı yanlış esaslar üzerine kurulmuş. İşi, “tek millet, tek dil, tek vatan, tek bayrak” söylemlerinin inkâr politikası olduğunu söylemeye götürenler de var. Bölgede çıkarılan isyanların “dış mihrak” işi değil yanlış politikaların ürünü olduğunu iddia edenler de var. Bu ekip, “Kürdistan Teali Cemiyeti” nin “Bağımsız bir Kürdistan” devleti kurmak amacıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce oluşturulduğunu her nedense görmezlikten gelir.

Birileri cahili cühelayı, garibi gurebayı, çoluğu çocuğu silahlandırıp dağa çıkarıyor, ardından da onları oraya teçhiz edip gönderenler ortaya çıkıp “onlar Kürt sorunu” için oradalar diyor. Terörist her eylemin ardından yine bu cenah “Bu terör sorunu değil, kimlik sorunudur” demektedirler. Bu bağlamda düşünenler “Yıllardır askeri yöntemlerle bu işi çözmeye çalışıyoruz. Geldiğimiz nokta ortadadır. Çözüm siyasi olmalıdır” türünden görüşler ortaya atmışlardır. Dağa “Kürdistan Teali Cemiyeti” nin hedeflediği “Bağımsız bir Kürdistan” devleti kurmak için çıkanlar sorunu nasıl görüyor? Önce onu ortaya koymak gerekir. İmralı’daki bakın 1990’da şunları yazmış: “Bağımsız bir kimlik kazanılmamış ki, o kimliğe dayalı politikalar; dolayısıyla, kaderini tayin hakkı, insan hakları, kültürel haklar, siyasi haklar söz konusu edilsin... Bugün de savaşın bir boyutu “kimlik savaşı” olmaktadır. Bireysel düzeyden tutalım, ulusal düzeye kadar, geliştirmeye çalıştığımız, biraz da kazanmaya çalıştığımız ulusal kimlik ve onun üzerinde gelişecek toplumsal özgürlük iradesidir”. Açıkçası İmralı’daki adam “ulusal kimlik ve onun üzerinden gelişecek toplumsal özgürlük iradesi” nden söz etmektedir. Kimlik savaşının “kaderini tayin hakkı” nın bir aşaması olarak görüyor. Bunu açıkça “Bağımsız bir Kürdistan” için öncelikli olduğunu söylüyor.

TSK’nın eski komutanlarından birisi şunları söylüyor: “Kürtleri kültürel bakımdan ülkeye entegre edemedik, asimile etmeye çalıştık. Yeni bir entegrasyon politikası belirlemeliyiz. Kuzey Irak’ın ilgi odağı olmasından korktuk, hâlâ da korkanlar var.” Bu sözlerin elbette doğru olan yanları var, ancak gerçeğin tamamını yansıtmıyor. Ortada ayrı bir devlet kurmak için silahlan(dırıl)ıp dağa çıkmış, Irak’ta da süreç içinde bunu büyük ölçüde başarmış bir grup var. Orayı, yani Irak’ın kuzeyini üs olarak kullanarak Türkiye’ye yönelik cinayet eylemlerinde bulunuyorlar. İçeridekilerin durumu da ortadadır. Paşa “yeni entegrasyon” dan bahsediyor, ancak bu bütünleşme politikasını ayrılıkçı üslup, farklılıkları kutsayan bir zemin üzerinden nasıl kurulabileceğine cevap vermiyor. Birileri eski paşanın söylediği gibi “Kuzey Irak’ın ilgi odağı olmasını” değil de terör odağı olmasını tehdit olarak görüyorsa, bu da gerçekse o zaman bu söylemlerin mantıki bir anlamı kalmaz. Paşa “Kürt meselesi imkânlarımızı yutuyor, kanımızı emiyor” diyor, doğrudur. “Kürt meselesi üzerinde cesaretle düşünmemiz lazım, sadece askeri yöntemlerle çözülmez” diyor, bu da doğrudur. Ancak bunun için yuvarlak ve ucu açık önermelerde bulunmak yanlıştır. Emekli paşa değil, ama bugün İmralı’daki terörist başının 1990’larda önerdiğini bir anlamda güncelleştirerek çözüm olarak sunanlar var. Hatta birileri, birilerine karşı “yanlış yaptık” diyor. O zaman bu onların doğru yaptığını kabul etmek anlamına gelmez mi? Kimse yanlış düşünmesin, ortada her anlamda bir vatan sorunu vardır ve çözümü de matematiksel değildir.

Yazarın Diğer Yazıları