Vali “görevini” yapıyor netekim

Şanlıurfa’da; yani Suriye sınırında, yani Suriye’deki -siyasi iktidarın da vebali bulunan- çatışma/katliam ortamından kaçanların ülkemizdeki ilk -ve de çoğunun son- duraklarından birinde, “Suriyelileri istemiyoruz” mitingi milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının günde hiç demiyorsa üç, beş, on kere dile gelen “iç sesi” ni de temsil ettiğinden toplumun bir kesimden hayli destek görebilir, bir kesimi de, hikayenin en başında “mevzubahis vatansa...” diyemeyip de firara sığınan omurgasızlık, işgalcisiyle iş birliğine girişen hainlik bir tarafa, o sersefil ve Suriye’deki bütün matematiğin en etkisiz elemanı olmalarına rağmen en büyük bedeli ödemek durumunda kalan “çocuklar” aşkına karşı çıkabilir bu tavra...

Her iki bakış açısı da insana dair, her ikisi de “meşru/yasal/legal”, her ikisine de barınma alanı yaratmak zorunda “demokrasi” dediğimiz sistem kendi içinde.

Kaldı ki, ikisi de olmayabilir, sırf iktidar yandaşı olduğundan karşı çıkabilir biri, yahut sırf muhalif diye destek olabilir bir başkası; bunlar da “hak”tır ve kanunlar ihlal edilmediği, “suç” a dönüşmediği sürece herkes gönlünce kullanabilir, kimse de gıkını çıkaramaz, şayet yönetim modeliniz “demokrasi” ise.

Dolayısıyla...

Şanlıurfa’da daha yapılmadan kızılca kıyamet koparan mitingin içeriğinden bağımsız olarak tartışılması gereken Valisi İzzettin Küçük’ün “Sosyal medyada milletimizi temsil etmeyen bir azınlık, güya bir örgütlenme ile miting yapacaklarmış. Şimdiden söylüyorum, Vali olarak ben bu mitingi yasakladım” sözleridir.

“Milleti temsil” nedir mesela?

Bir grup hayvansever, sokak hayvanlarının kısırlaştırılmamasını talep eden bir eylem yaptığında “milleti temsil etmiş” sayılır mı?

Peki ya “sokak hayvanları kısırlaştırılsın” diye eylem yapan “karşıt grup?”

Hangisi layıktır “milleti temsil eden çoğunluk” payesiyle Vali Bey’in iznine mazhar olmaya?

“Milleti” kimler temsil edebilir, kimler temsil etmez/edemez, kimler etmelidir, kimler etmemelidir?

Tabii hepsinden önemlisi bu konuda “hüküm vermek” Valilik makamının işi midir?

Size kötü bir haber vereyim mi?

“İç Güvenlik” için diye yutturulan ve hani gözaltı, tutuklama, sorgulama dahil envai çeşit sindirme metodunu valilerin iki dudağının arasına bağlayan paket yasalaştığı andan itibaren evet, öyledir!

Yazının başında “demokrasilerde bunun tartışılması gerekir” dedim ya; biz tartışamayız ama! Çünkü o paket yasalaştığı anda “demokrasi” yi tedavülden kaldırmış da oldu Türkiye aynı zamanda;

Geçmiş olsun kısaca.

Şanlıurfa Valisi’nin sözleriyle şoka girdiyseniz derhal çıkın... Bu daha başlangıç... Durun bakalım daha ne “milleti temsil etmiyor yasakladım”ı mumla arayacağınız “gözünün üstünde kaşı vardı aldırdım” haberleri var ülkemin ufuklarında!

Ben uyarmış olayım da;

Siz sonra ister bu “yeni” Türkiye’ye alışın, ister 7 Haziran’da aklınızı başınıza alın!

Yazarın Diğer Yazıları