'VAKİT'Lİ PATLAMA

“Dinle beni, bre gafil Müslüman”
Ahmet Hakan çıldırdı:17 günahsız küçük kız öldü... “Bütün suç tüpçüde” diye yazıp “İslam mücahidi” olacağıma... Hesap sorarak... “Deccal” olmayı yeğlerim...

SEN beni “Kafir oldun”, “Deccal oldun”, “Salman Rüşti oldun” falan diye terörize ederek susturacağını mı sanıyorsun? “Aman bunların çarpık dindarlığına ses etmeyeyim... Aman tekere çomak sokmayayım... Yoksa bana Salman Rüşti derler” diyerek köşeme çekileceğimi mi sanıyorsun?
Galiba sen beni 17 küçük kızın ölümünün sorumluluğunu, “Bütün suç tüpçüde!” şeklindeki manşetiyle tüpçüye yükleyen, ahlaksızlığı kendisine şiar edinmiş “Vakit” tayfasındakilerle karıştırıyorsun... Sakın karıştırma! Unutma ki: Onların işlerine ya “sütçü” karışır, ya “tüpçü” ...
Birileri çaresizlik ve yoksulluk içinde çırpınan köylülerin kızlarını, “Kuran öğreteceğiz” diye alıp götürecek... O kızların can güvenliğini sağlayamayacak... Doğru dürüst hiçbir önlem almayacak... Sonra bir gün, sabah namazı vakti, kızların barındırıldığı bina korkunç bir gürültüyle çökecek... 17 kız o binanın enkazı altında can verecek... Ve ben de, bu durum karşısında... “Bu kızlar orada Kuran öğreniyordu... Namaza kalkmışlardı... Bu yüzden onlar şehit olmuştur... Ne mutlu onların anne ve babalarına” diye yazacağım, başka bir şey yazmayacağım, öyle mi?
Bir şey daha var ey gafil Müslüman... Sen zannediyor musun ki... Konya’nın o kuş uçmaz kervan geçmez bölgesinde “yurt” adı altında kaçak Kuran kursu açan adamlar, salt “Kuran öğretmek” gibi kutlu bir işe soyunmuşlardır... Tek amaçları, Allah rızasını kazanmaktır...
Eğer öyle olsaydı... “Kuran öğreticiliği” gibi dokunulmaz bir gücü ellerine alıp, türlü çeşitli politik oyunlar çevirmezlerdi... Düne kadar Demirel’in, Mesut Yılmaz’ın, Erbakan’ın listelerinin en tepesine oturan bu adamların, şimdi AKP listelerinde yer bulabildiğinden haberdar mısın? Küçük kızlarının cesetlerinin üzerinden yürütülen bu kirli güç mücadelesine neden destek verecekmişim ki?
Bak, benim gafil mütedeyyin arkadaşım... Bunları yazıp çiziyorum diye... “Salman Rüşdi oldu”, “Kafir oldu”, “Deccal oldu” mu diyeceksin?
“Bütün suç tüpçüde” diye yazıp “İslam mücahidi” olacağıma... Alınmayan önlemlerden zerre kadar söz etmeyip, sadece “Melekler cennete uçtu” ya da “Şehit oldular” diye etliye sütlüye dokunmayan başlıklar atıp, “Bu Ahmet Hakan ne kadar takva sahibi bir adamdır” diye takdir kazanacağıma...
Hesap sorarak... “Deccal” olmayı yeğlerim...
* Ahmet Hakan / Hürriyet

+++++

Prof. Dr. hasan Köni’nin sözleri düŞündürdü
“AKP görevini yapıyor”

Burada birşey yapacağınız zaman AB’nin, ABD’nin ve
finans kapitalin icazetini almak durumundasınız.

Star’dan Fadime Özkan’a konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Amerikan Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Hasan Köni “Batı sistemi içinde bir ana, bir de ona bağlı olan ülkelerden oluşan bir alt sistem var. AKP’nin kapatılması halinde öbür siyasi partilerin Batı sistemi içindeki davranışları meçhuldü. Sistem bunu kabul etmez. Memnuniyetin sebebi de bu. AKP bu alt sistemde görevlerini yapıyor” diyor. Yani AB, karşısında hakkını savunacak bir ortak değil, görevi ne kadar gerektirirse o kadar tavizkarlaşacak bir çalışan arıyor. Ve Türkiye’deki mevcut iktidar alternatifleri, bu işbirliğinin taşeron firması olmayı reddebilir.
AKP’nin bugüne kadar aksatmadığı temel görevler “AB’ye girmek, ABD’yle yakın ilişki sürdürmek ve BOP’taki rolünün gereklerini yerine getirmek” uğruna yaptıklarını kapsıyor.

Traşı bırakın;icazet şart
Köni “kredi kartlarınızı ödeyin’ emri dahi İngiltere’deki kartlar merkezinden geliyor. Burada birşey yapacağınız zaman AB’nin, ABD’nin ve finans kapitalin icazetini almak durumundasınız. Bu kadar basit. Traşı bırakalım” derken “gerçekçilik” adı altında teslimiyet itirafı yapıyor. Dış politika uzmanına göre, “1856’dan beri Batı’nın istediği şekilde değişen bir ülkede”, AKP’nin kapatılması gibi ’sisteme ters bir karar’, dış müdahaleye davetiyedir. Ve yine Köni’ye göre, bütün politikaları dış dinamiklerin kontrolünde olan Türkiye’de “turuncu devrim” yapmak hiç de zor değil.

Aydın ama ayamadı
Bir bilim adamı olarak acı fakat doğru tespitler yapan Köni’den, bu ülkenin aydını olarak aktardığı ’bağımlılık kuramına’ alternatif önermeler bekliyoruz. Ama Star’ın tam sayfasına yayılan bu söyleşi, Köni’nin AKP’nin AB yoluna verdiği destekle noktalanıyor. Bize de, “hani AKP’li Türkiye AB’nin ”alt sisteminde“ki görevini yapıyordu. Hal böyleyken ”merkez ülkeler“ arasına nasıl girecek? Uluslararası ilişkiler ’zero sum game’ (bir ülke için kazanç başka bir ülke için kayıp) demek olduğuna göre, AB ‘Türkiye’nin çıkarına’ olan bir üyeliğe evet der mi?” diye sormak düşüyor.

Çantada keklik
Hasan Köni, toplumun yüreğine su serpme cümlesi olarak “Türkiye’den asla vazgeçemezler”i seçmiş. Ya biz bu cümlenin, bunalımımızı daha da depreştirdiğini iddia edersek? Çünkü, “Türkiye, yönetimi Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir!” veya “Türkiye, yönetimi Türklerden başkasına bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir!”... Her iki saptama da Türkiye’nin bölgede yetkin bir ülke olamaması veya olmaması üzerine üretiliyor. Batı’dan bakınca Türkiye, budur; yönetimi Türklere bırakılırsa ya istikrarsızlık ve kargaşa yaratacak, ya da Batı’nın dışındaki bir güce biat edecek savruk bir kukla!..

+++++

Uzman görüşü
“Ergenekon” sanıklarının ‘cezai ehliyeti yokmuş.’ Eski Milletvekili Psikiyatr Mehmet Bekaroğlu öyle söylüyor. Bir de diyor ki, “ortada ciddi bir iddianame var... Her milliyetçlikte irrasyonellik vardır... 2008’den 1930’lara düşen kadroyu görmek komik...”
Bu ve benzeri uzman görüşlerinden sonra, ben de diyorum ki, kimin cezai ehliyeti var ki!

+++++

“AKP medyası”na gerek kalmadı
Dava sürecinde rastladığınız bir “AKP medyası” deyimi vardı. Anayasa Mahkemesi kararından sonra artık bu tanımlamaya da gerek kalmadı. Bu medya gerçekten canla başla çalıştı. Sonuca ulaşmak adına hiçbir ahlaki kurala uymamak, namuslu davranmamak pahasına inanılmaz bir propaganda yaptı. Bunda da başarılı olduklarını teslim etmeliyiz. Ve en önemlisi Erdoğan’ın medyayı kontrol etmek için milyarlarca doları gözden çıkarması da meğer doğru bir kararmış.
* Can Ataklı / Vatan

+++++

Oray’ın kodları
A‘FİŞ’LENDİLER

Hürriyet’te yayınlanan sanık veya tanık olmadan afişe olanlar listesinde bulunan Oray Eğin haklı olarak soruyor: “Bu sanık listesindeki bir sürü isimde yandaş basından bir tek gazetecinin telefonu kayıtlı değil midir?”
Eğin, görüşme dökümlerini okumaya kalkarlarsa kolay olsun diye başlıkları da vermiş: “Digiturk ayarı gibi içinden çıkamayacakları pek çok “şifre“den bahsediyorum: Bluray, HDMI kablosu, iTunes hesabına para yüklemek, amazon’dan gelen paket sık sık tekrarladığım temalar.”

+++++

Cumhurbaşkanı’nın Vakit okumadığı anlaşıldı
Vallahi de bölündük, billahi de bölündük!

Vakitçi Karahasanoğlu ile Karakaya aldılar sazı ellerine, Konya’daki patlamayı eleştirenleri “din düşmanı, ahlaksız, Allahsız” ve tabii ki “Ergenekoncu” yaptılar. Dün “patlamadaki iki vak’ayı ayrı ayrı değerlendirelim” derken dikkat çemeye çalıştığım tehlike tam buydu. Bir kere daha ve bu sefer ’17 küçük kızın cansız bedeni üzerinden’ kamplaştık bile. Hasan Cemal’e “Sanki Türkiye kendi içinde köklü olarak, siyah beyaz bölünmüş bir ülke olarak gösterildi. Bu ülkemize büyük haksızlık. Ayrıca gerçeği yansıtmayan bir durum...” diyen Cumhurbaşkanı’na duyurulur.

+++++

MİNİ YORUM
Yalancının mumu, dava bitene kadar...

Ümraniye sanığı Bekir Öztürk, ‘Yeni Şafak’ın yanıltıcı haberlerini, kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına düzeltin’ diyor. 2455 sayfayı çarpıtıp, kılıfına uydurup, kırpıp kırpıp suç yaptıkları cümlelerini, “bu yalan, dolan, iftira...” diye yayımlamaya kalksak, ömür biter, malzeme bitmez. ‘Muhatabına yollayın’ desek; sanık başına ayrı Kuvayı Milliye derneği üreten, SESAR raporunu suikast planı olarak yayımlayan “özür” dilemez. ‘Mahkeme kararıyla düzelttirin’ desek, ‘maksat müebbet’ istemleriyle boğuşurken küfür sayacaklar. Can Ataklı “bitti” diyor da, çok işi var daha yandaş medyanın çok!

S.T

Yazarın Diğer Yazıları